Cumartesi, Mayıs 18, 2024

Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı seçimi ya da devrim kıvamında bir değişim

Kılıçdaroğlu’nun adaylığı  ve muhtemel seçimi, WASP (White Anglo-Saxon Protestant-Beyaz Anglo-Sakson Protestan) olmayanın yazılı olmayan bir kuralla ABD’de Başkan olamayacağını, 1960’ta seçilerek hükümsüz kılan Katolik J.F. Kennedy’nin ABD Başkanı olmasına benzer bir durumdur.

Kemal Kılıçdaroğlu, bir hafta içinde ardarda iki video ile Türkiye’nin hak ettiği 13. Cumhurbaşkanı olduğunu olabilecek en parlak biçimde ortaya koydu. İlki, “Kürtler” ile ilgiliydi. 17 Nisan tarihli videoda Kürtleri topluca terörist yaftası altına sokan, Saray rejiminin ayırımcılığına karşı çıktı ve Kürtler ve Türkler arasındaki “kader birliği” ve “kardeşlik hukuku”na vurgu yaptı. Özellikle, ülkemizde bu rejim tarafından ve özellikle de son 9 yıldır artan ölçüde Kürt algılaması ile “terörist” sıfatı arasında bağlantı kurarak, azgın milliyetçiliğin söylemine yakın sağlayan yaklaşıma karşı durması çok değerliydi.

İkincisi ve daha da önemlisi, iki gün sonra yayınladığı ve “Ben Alevi’yim” diyerek mezhep kimliğini açıkça, dürüstçe ve cesurca ilân ettiği video, Türkiye’de yaklaşan muazzam bir devinim ve dönüşümün habercisi olarak çok değerli.

Türkiye’nin yazılı olmayan genetik kodlarında devlet yönetiminin en tepesinde Kürt ve Alevi’ye izin yoktur. “Kürt kökenli”ye, başka bir deyimle, asimile olmayı kabullenmiş, Barış Ünlü’nün deyimiyle “Türklük Sözleşmesi”nin kapsamı içine girmiş herkese o yollar ve sıfatlar açıktır. Ama “Kürt kimlikli” olana bugüne dek açılmamıştır. Kürt sorununun bir veçhesi de esasen budur.

Alevilik’e gelince, Alevi kökenli zaten olunamaz. Alevi’siniz ya da değilsinizdir. Bir yönüyle bu, kökü 16. Yüzyıla uzanan, Türkiye’nin en derin fay hatlarından biridir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi olduğu biliniyor. Cumhurbaşkanı adayı olduğu takdirde, tam da bu nedenden ötürü seçilme şansı olamayacağına inananların sayısı bir hayli kabarıktı ve cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı çıkanların hatırı sayılır bir bölümü, bu kaygıyla karşı çıkmışlardı.

Benim nazarımda, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı sıfatını elde etmesi bir tür devrim kıvamındadır ve ülkemiz için tarihî bir dönüm noktasını ifade edecektir. Bir yönüyle 500 yıla geriye uzanan bir fay kırığının üstesinden gelinmesi anlamına gelecektir. Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması kadar Dersimli bir Alevi olmasının simgesel bir anlamı var. Dersimlilik, başlıbaşına bir önem taşıyor.

Bir süre önce bir televizyon yayında söylemiştim; WASP (White Anglo-Saxon Protestant-Beyaz Anglo-Sakson Protestan) olmayanın yazılı olmayan bir kuralla ABD’de Başkan olamayacağını, 1960’ta seçilerek hükümsüz kılan Katolik J.F. Kennedy’nin ABD Başkanı olmasına benzer bir durumdur. Dahası, pekâlâ, 19. Yüzyıl’ın büyük bölümünde siyahların köle statüsünde bulunduğu, 20.Yüzyıl’ın büyük bölümüne utanç verici bir ırkçılığın damgasını vurduğu ABD’de, 2008 yılında bir siyahın, hem yarı-Müslüman kökenli Barack Hussein Obama’nın Başkan seçilmesi kadar tarihî bir gelişme olacaktır.

Kemal Kılıçdaroğlu, zaten bilinen Alevi kimliğini, kaçak dövüşmeyi seçmek yerine açık açık ve çok güzel bir konuşmaya ifade ederek ilân etmiş olduğu için bir devrim kıvamındaki gelişmeye de önayak olmayı hak etmiştir.

Kendi payıma uzunca bir süredir, Türkiye’nin Tayyip Erdoğan’ın tek adam yönetiminde, bir başka deyimle AKP-MHP zulüm rejiminde “Rubikon’u geçtiğini” çeşitli vesileler ile, katıldığım uluslararası toplantılarda dile getiriyordum. Dolayısıyla bir Alevi olarak Kemal Kılıçdaroğlu’nun o kimliğinden ötürü bugünün Türkiye’sinde Cumhurbaşkanı seçilmesine artık engel bulunmayacağı görüşünü savunuyor ve tam da bu nedenle Cumhurbaşkanlığı’na Kılıçdaroğlu’nun seçilmesinin sadece onun hak etmesiyle ilgili olmaktan öteye, Türkiye için bir tarihî zorunluluk olduğunu da vurguluyordum.

İşin şu çok önemli ve değerli yönünü görmeyi ihmal etmeden: Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu başta olmak üzere, Sünni-İslami siyaset arka planından gelen Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve hatta Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan gibi isimlerin Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığı adaylığına onayı varsa, Türkiye’nin Alevi Cumhurbaşkanı için “Sünni garanti belgesi” verilmiş demektir.

Elbette ki ve tam da bu sayede, Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin Alevi cumhurbaşkanı olmayacak. Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olacak.

Bu görüşlerimi aylardır çeşitli ortamlarda ve bazı yakın dost çevrelerinin itirazlarına karşı da savunmakta ve paylaşmaktaydım. O nedenle, Kemal Kılıçdaroğlu’nun özellikle deprem felâketi günlerinde sergilediği liderlik ve devlet adamlığı performansı ve o günden bugünlere yürüdüğü yol ve vardığı duraklar, gözlemlerimi ve güvenimi doğruladığı için pek memnunum.

İki çok ama çok önemli hususu da unutmadan kaydedelim:

  1. Kemal Kılıçdaroğlu’nun, yukarıda altı çizilen hususlarla “devrim kıvamı”nda sayılacak bir şekilde, Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı seçilecek olması, eğer HDP ve Emek ve Özgürlük İttifakı aday göstermeme kararı almasaydı, yine de mümkün olamazdı. Bu konuda özellikle HDP’nin tutsak eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, demir parmaklıkların ardından çok doğru stratejik bir tavırla doğru yönü başından beri ve hep gösterdi. HDP’nin eş genel başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, ismini alenen açıklamadan Kılıçdaroğlu’nu tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ima ettiler. “Üçüncü yol”un, yani Emek ve Özgürlük İttifakı’nın temsilcilerinin, seçim tarihi çok yaklaşana dek alenen isim açıklamamaları siyaseten doğrudur. Bu arada, ezici oranda Kürt oylarına dayanmadan, Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanı seçilebilmesi münhasıran “Millet İttifakı”na dayanarak mümkün değil. Kürtler, böylelikle Türkiye’nin özgür ve demokratik geleceğinin omurgası olduğunu da gösteriyorlar.
  2. Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı olarak, yüzyıllara giden bir arka plandaki derin fay kırıklarının üzerine çıkılarak, ideolojik ayrılıkların üstesinden gelebilmek ve Türkiye’nin yeni cumhurbaşkanının Kürtlerin çok büyük çoğunluğunun desteğiyle seçilebilecek olması, Türkiye’nin nasıl muazzam bir değişim ve dönüşüm eşiğine gelip dayandığını gösteriyor. Bu değişim rüzgârının gücü, gelmekte olan dip dalganın kudreti, zaten depremin enkazı altında kalan bu rejime noktayı koyacak. “Devrim kıvamı” işte bu.

Ve Türkiye’nin 13. Cumhurbaşkanı, muhtemelen ikinci tura kalmadan 14 Mayıs’ta belli olacak.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI