Cuma, Mayıs 3, 2024

Ey iktidar geldiysen…

İktidar, kapıyı çalması, masaya vurması beklenecek bir şey değildir. Bu yerel seçimlerden başlayarak oluşturulacak bir Halkçı Politikanın sonucunda ulaşılacak bir hedeftir. Unutmayalım ki, günümüzde pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de iktidar yerelden gelip yerelden gitmektedir.

Tüm siyasi partiler bir dünya görüşünün etrafında toplanmış olan üyeleri, tüzel kişiliğini temsil eden yönetimi ve nihayet harekete liderlik eden başkanıyla iktidar olmak için kurulur. Parti programları realist, hayalci, pragmatik, köktenci, popülist, determinist, tutucu, ilerici, devletçi, toplumcu, bireyci, ez cümle her ne olursa olsun, hatta ayrılıkçı dahi olsalar onlara oy verecek seçmenlere bir düzen vadetmek zorundadır. Vadedilen düzene geçişin yolu iktidar olmaktır. Dolayısıyla bir siyasi parti hiç iktidar olma şansı olmasa dahi iktidar vadetmek zorundadır. Günümüzün seçimli liberal demokrasilerinde, rejim her ne olursa olsun ittifaklar ve koalisyonlar vasıtasıyla bu yol açıktır. Aslında her iktidar kendi içinde açık veya gizli bir uzlaşma, anlaşmadır. Konsensüs dediğimiz kavram tam da budur!

Cumhuriyet Halk Partisi gibi tarihi misyona sahip siyasi partilerde, bu esneklik kısıtlıdır. Çünkü toplumu dönüştürmek iddiasıyla yola çıkan partilerin eğilip, bükülme, yön ve yol değiştirme, kısaca hareket yetenekleri sınırlıdır. Geçmişte söyledikleri ve yaptıkları her şeyi sırtlarında taşımak zorundadırlar. Belli ilkeler ve kurallar dahilinde kurulmuş olduklarından her yeni dokunuş tabanda bir tür rahatsızlık yaratır. Zaman içinde toplum nezdinde bu tabanın giderek daralması bu gerçeği değiştirmez. Hele yine CHP gibi pozitivist temelli, ilkeli, kurallı, disiplinli, hedefli kurulan bir partide politika ve yöntem değişiklikleri ters tepebilir.

Her şeye rağmen, CHP’nin iki büyük avantajı var. Bunlardan biri geçmiş, diğeri gelecektir. Geçmişte yıkılıp yanan bir ülkeden, bağımsızlık savaşı vererek yeni bir devlet, oradan cumhuriyet çıkartmak, Aydınlanma yoluyla halka ilerici, çağdaş bir yol önermek, bunun politikalarını oluşturmak, ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu tarihsel süreç, Atatürk gibi olağandışı bir liderin önderliğinde CHP’yi gerekli kılmıştı. Atatürk CHP’den “eserim” diye bahsederken bu tarihsel gerçekliğe vurgu yapar.

Dolayısıyla bu parti sıradan, herhangi bir parti değildir, çok önemli bir tarihsel misyon yüklenmiştir. Bu misyonun son ve henüz gerçekleşmemiş halkası ise tam demokrasidir. Aydınlanma devrimi Atatürk sonrası karşı devrimle köreltilip, amacından uzaklaştırıldığı için gelecek CHP için bir fırsat sunmaktadır. Çünkü CHP’nin işi bitmemiş, misyonu sonlanmamıştır, ülkenin hâlâ ona ve temsil ettiği değerlere ihtiyacı vardır.

Peki CHP’ye, ülkenin yüz yaşına gelen Cumhuriyet serüveninde, 46 seçimlerini saymazsak, çok partili rejim içinde hiç tek başına sahip olamadığı iktidar nasıl gelecek? Görüyoruz ki, geçmişte yaşanmış olan koalisyon denemeleri, ülkenin demokrasi deneyim ve birikimine katkı yaparken, partinin kendi tarihsel misyonunu gerçekleştirmekten uzaktır. Yürürlükteki Cumhurbaşkanlığı sisteminin dayattığı şekilde yakın zamanda yapılan ittifakların da amaca hizmet etmediği görülüyor. Çifte standartlar üstüne kurulu dünya görüşleri, oportünist yapılarıyla sağ tandanslı partiler çok kolay pragmatik zigzaglar çizebiliyorlar.

Partinin yirmi bir yıldır ülkeyi yöneten AKP ve yandaşlarına karşı son aldığı seçim yenilgisi, haklı veya haksızlığı bir tarafa bütün çıplaklığı ile ortada duruyor. Hemen sonrasında içine düşülen parti içi iktidar mücadelesi toplumda bir güvensizlik ortamı yaratıyor. Partinin enerjisinin iç çekişmeler ve şahsi husumetlerle harcandığı bir gerçek. Tüzüğün içerdiği boşluklarla, parti içindeki düzensizliklerin önlenemediği, genel merkezle, zaman içinde birer derebeyliğe dönüşmesi muhtemel yerel yönetimler arasındaki ilişkinin iyi kurulmadığı, denetlenemediği ortada.

Buna örgütün ihmal edilmesini de eklemek gerekir. Üyeler sadece seçim zamanlarında broşür dağıtmak, bayrak asmak istemiyorlar, süreçlere katılmak, iradelerini yansıtmak istiyorlar.

Bu olumsuz tablodan bir iktidar çıkartmak mümkün mü? Mümkün! Bunun için önümüzdeki sürecin çok iyi değerlendirilmesi ve yönetilmesi gerekli. Kongre takvimi sonucunda kurultaya gidilecek. Sonrasında tüzük ve program yenilenecek. Kâğıt üstünde yapılacak her şeyin doğru yapılması çok önemli. Sonrasında yerel seçimler var. Yerel seçimler hiçbir zaman sadece belediye başkan ve meclislerinin seçildiği seçimler değildir. Genel seçimlerle oluşmuş iktidarın test edilmesidir yerel seçimler. Seçmen genel seçimde söylemediği bazı şeyleri yerel seçimlerde söyler, iktidara ayar verir.

Yerel seçimler yerelin ihtiyaçları doğrultusunda genel yönetimle kurulan bir köprüdür. Kesenin ağzını açan iktidar, kullanılan devlet olanakları, verilen, tutulan ve tutulmayan sözler, havada uçuşan vaatler yerel seçimlerin cilveleridir. Özellikle bugün ülkede hâkim yoksulluk, pahalılık, geçim sıkıntısı, gelecek kaygısı gibi hâller iktidara ders vermek isteyen halka doğru yaklaşan ve güven veren muhalefet açısından bir fırsat yaratır. Unutmayalım ki, bir proje partisi olan AKP, bu fırsatı doğru kullanmak yoluyla iktidara gelmiştir.

CHP açısından bu o kadar kolay değil, ancak iktidara giden tek yol budur. Kurucu parti olmanın getirdiği günah keçiliğinin yanı sıra geçmişte yanlış veya eksik yapılmış her şeyin sorumluluğu partiye çok sayıda yük yüklüyor. Toplumun bazı kesimlerindeki karşıtlık, topluma hâkim olan hoşnutsuzluk, umutsuzluk ancak bu yerel seçimlerden itibaren bir parti politikası hâline getirilecek yerel yönetim anlayışı ile bertaraf edilebilir. Halkçı olduğunu iddia eden bir parti ne kadar halkçı olduğunu, kamuya ait kaynakları halk yararına nasıl harcadığını gösterir, kendini kabul ettirir.

Toplumun bazı kesimlerindeki karşıtlık, topluma hâkim olan hoşnutsuzluk, umutsuzluk ancak bu yerel seçimlerden itibaren bir parti politikası hâline getirilecek yerel yönetim anlayışı ile bertaraf edilebilir.

Dünyada önemi ve değeri giden artan yerel demokrasiyi geliştirerek, katılımcı bütçe benzeri uygulamalarla halkı karar mekanizmalarına ortak ederek, açık, şeffaf yöntemlerle kendisini halkın denetimine, kamuoyunun değerlendirmesine açarak, harcadığı her kuruşun hesabını vererek, evrensel yönetişim ilkelerini benimseyerek, yoksullar lehine kent ekonomisi yaratarak, bu yönde yatırımlar yaparak, doğru kentsel dönüşümle hem kenti hem kamu yararını gözeterek, dezavantajlı sosyal gruplar lehine pozitif ayrımcılıkta bulunarak, diğer canlılara, doğaya, kültüre, sanata, eğitime sahip çıkarak oluşturulacak bir yerel iktidardan, tüm ülkeye yayılan bir genel iktidar çıkartmak olasıdır.

Partinin yukarıda saydığım tüm konuları kapsayan bir halkçı belediyecilik politikası olmalıdır. Halkçı veya Toplumcu dediğimiz yerel yönetim anlayışı sosyal belediyeciliği aşan, sadaka kültürü, cemaat yapılanması gibi çağdışı yöntemleri dışlayan, o yörede yaşayan, birbirine komşuluk hukukuyla bağlı insanları ihtiyaç sahipliğinden hak sahipliğine taşıyan, kentte yaratılan değeri ranta değil faydaya çeviren gerçekten halkçı bir yöntemdir. Bu yöntemle tanışan, haberdar olan vatandaşların o partiye genel iktidar yolunu açmasından daha doğal bir sonuç olamaz.

Bu sonucun elde edilmesi için partinin merkezde bir halkçı yerel yönetim anlayışı, bunun altyapısını oluşturan eğitim, argüman ve dokümanlar, ülkenin değişik kesimlerinde görev alabilecek bilgi ve donanıma sahip bürokrat, teknik eleman havuzu, her şeyden önce bu yönde geliştirilmiş detaylı bir politikası olmalıdır.

Yerel seçimler yerelin ihtiyaçları doğrultusunda genel yönetimle kurulan bir köprüdür. Kesenin ağzını açan iktidar, kullanılan devlet olanakları, verilen, tutulan ve tutulmayan sözler, havada uçuşan vaatler yerel seçimlerin cilveleridir.

Bu politika yerel yönetimlere alternatif gelir kaynakları, yurtdışı kaynak bulma olanakları da içermelidir. Stratejik plan, bütçe yapma, denk bütçe, yatırımlar, finansman, nakit akışı, gelirlerin arttırılması, giderlerin denetlenmesi, derecelendirilmesi, kentsel dönüşüm, halkla ilişkiler, iyi yönetişim, kent hakkı, kent ekonomisi gibi konularda akademik, bilimsel, teknik destek sağlanmalıdır. Yolsuzluk ve usulsüzlüklere sıfır tolerans tanınmalıdır.

İktidar, kapıyı çalması, masaya vurması beklenecek bir şey değildir. Bu yerel seçimlerden başlayarak oluşturulacak bir Halkçı Politikanın sonucunda ulaşılacak bir hedeftir. Unutmayalım ki, günümüzde pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de, iktidar yerelden gelip yerelden gitmektedir. Hakkıyla yapılan Halkçı yerel yönetim politikaları ve uygulamalarıyla, topyekûn bir genel iktidara ulaşmak olanaklıdır. O genel iktidar ki, Atatürk’ün aydınlanma devrimini tamamlayacak, cumhuriyeti ikinci yüz yılında demokrasi ile taçlandıracak, ülkemizi çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine taşıyacaktır.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI