Perşembe, Mayıs 23, 2024

‘Soyut Sensin Figüratif Babandır’

Mimar Sinan Üniversitesi’nde 90’lı yılların başında yaşanan bu gerilimden birkaç sene sonra İfade biçimlerinde hiyerarşi kurma anlayışına dair başka bir saçmalık Türkiye sanat ortamında yeniden baş gösterdi.

Lise yıllarımda Cumhuriyet Gazetesi’nde ilginç bir haberle karşılaşmıştım. Gazetenin 9 Şubat 1991 tarihli sayısının son sayfası ‘Soyut Sensin Figüratif Babandır’ manşeti altında bütünüyle Lale Filoğlu’nun haberine ayrılmıştı. 1990’lı yılların başında o zamanki adıyla Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’ndeki eğitim ortamının durumunu sergilemesi bakımından tarihi bir önem taşıyan haber resim bölümü hocalarının figüratif resim-soyut resim ayrımı yüzünden birbirlerine girmesini konu ediniyor. Haberin spotlarından biri şöyle: ”Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde bir ‘kavga’ yaşanıyor. Hocalar görünürde iki kampa ayrılmış gibiler: Soyut ve figüratif eğilimliler. İki yıl önce bölümden ayrılan beş figüratif eğilimli hocanın geri dönmesine Anasanat Dalı Başkanı, soyut eğilimli Özdemir Altan tepki gösterince ortalık karıştı. Hocalar birbirlerini ‘ruh hastası’ gibi deyimlerle suçluyor”

1910’lu yılların başlarında Wassily Kandinsky, František Kupka gibi sanatçıların ilk örneklerini verdikleri soyut resim sanatçılar tarafından her dönemde yorumlanmış, farklı yaklaşımlarla gündemde yer almıştır. Tarihte soyut resmin ortaya çıkışından beri Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki gibi bir kavganın yaşanıp yaşanmadığını bilmiyorum ama soyut resmin öncüsü Kandinsky ile Franz Marc gibi figüratif resim yapan bir sanatçının beraber 20.yüzyıl sanat tarihinin en önemli belgelerinden Der Blaue Reiter Almanağı’nı yayınladıkları ortadayken soyut resmin ortaya çıkmasından seksen sene sonra gerçekleşen bu kavganın trajikomik olduğunu iddia etmek yerinde olacaktır.

1991 yılında basına konu olmasına karşın Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü’ndeki gerilimin kökü daha eskiye dayanıyor. Soyut eğilimli Özdemir Altan’ın bölüm başkanlığı esnasında ortaya çıkan gerilim nedeniyle figüratif eğilimli Özer Kabaş, Neşe Erdok, Hüsnü Koldaş, Kemal İskender, Necdet Sekban Kasım 1988 tarihinde Grafik Bölümü’ne geçiyorlar (Özer Kabaş’ın 1957-1962 yılları arasında Yale Üniversitesi’nde soyut resmin önde gelen sanatçılarından Joseph Albers’in öğrencisi olması ilginçtir). İki yıl boyunca soğuyan kavga beş sanatçının akademik kariyer olarak yükselmeleriyle Haziran 1990’da yeniden resim bölümüne geçme talebiyle alevleniyor. Bölüm başkanı Özdemir Altan bu talebi geri çeviriyor ancak YÖK Kanunu’na göre bölüm atamalarında bölüm başkanının değil rektörün sözü geçerli olduğundan beş figüratif sanatçının resim bölümüne yeniden atanması rektörün önermesiyle senato kararı sonucu gerçekleşiyor. Zekai Ormancı, Asım İşler ve Şükrü Aysan ikinci görev olarak yer aldıkları resim atölyesi hocalığından alınıp uygulama atölyesi hocalığına devam ediyorlar. Onların görev yaptığı atölyelere ise Neşe Erdok, Özer Kabaş ve Kemal İskender atanıyor. O tarihte rektör olan Gündüz Gökçe, Özdemir Altan yönetimindeki resim bölümünün dışarıdan ‘teksesli’ eğitim verdiğine dair eleştirilere uğradığını, yapılan atamaların bu eleştiriden kaynaklandığını belirtiyor.

Atama kararına direndiği için disiplin kuruluna sevk edilen Özdemir Altan bölüm başkanlığı görevinden alınıyor. Altan’a göre atamalara karşı çıkış resim bölümünü eritip yok etme, gücünü öldürme çabasına direnmek anlamına geliyor. Dekan Sadi Diren ve yardımcısı Devrim Erbil’in kendisini soruşturan ekipte yer alması Altan’a göre yüz yıllık resim bölümü tarihine geçecek bir olay zira bu isimler kavganın tarafları. Altan’dan önce resim bölümü başkanlığını yürüten, daha sonra bir süre Yıldız Üniversitesi’nde hocalık yaptıktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi’ne dönen Devrim Erbil, Filoğlu’nun haberinde verdiği görüşte yapılan atamalarla Akademi’de yeniden gerçek sanat eğitimine geçileceğini iddia ediyor. Erbil’e göre kendi bölüm başkanlığından sonra iki buçuk yıl boyunca öğrenciler temel bilgilerden yoksun bırakılmış, henüz ikinci sınıf öğrencilerine bile kavramsal sanat eğitimi verilmişti. Erbil haberde Özdemir Altan’ın figüratif eğitim veren hocaların atölyelerine ‘toplu baskınlar’ düzenlediğini iddia ediyor.

Özdemir Altan’ın bölüm başkanlığında resim atölyesi hocalığını sürdüren Şükrü Aysan, Zekai Ormancı ve Asım İşler, Devrim Erbil’in eleştirilerine şöyle yanıt veriyorlar: “Bizim her atölyemizde modelle çalışıldı ve temel uygulamalar öğrencinin önüne konuldu. Geleneksel sanata saygılıyız ve çağdaş sanatın da bu Akademi’de belirli bir yer alması için çalışıyoruz. Çünkü 90’ların Akademisi^yiz. Çokseslilik gerçek anlamda bu şekilde olur. Biz hiçbir şeyi empoze etmeyiz. ‘Soyut yap’, ‘figüratif yap’ demeyiz. Asıl olan ‘iyi resim’ yapmalarıdır”

1980li yıllarda Avrupa ve Amerika’da resim sanatında yeni dışavurumculuk gibi akımlarla figür yeniden gündeme geldi. Nitekim yukarıda bahsi geçen figüratif ressamlar 1988’de açtıkları bir serginin broşüründe buna değiniyorlar. Lakin o dönemde uluslararası alanda ön plana çıkan sanatçılardan örneğin Anselm Kiefer figüratif resmin yanı sıra aynı zamanda ‘İşgaller’ gibi performans/fotoğraf kitapları, heykeller, yerleştirmeler de yapıyordu. Keza figüratif resimleriyle ünlenen Gerhard Richter’in aynı zamanda soyut resimler de yapması Mimar Sinan’daki yenilikçi/gelenekçi ayrımına dayanan kavganın saçmalığını ortaya koyuyor. Mimar Sinan Üniversitesi’nde 90’lı yılların başında yaşanan bu gerilimden birkaç sene sonra İfade biçimlerinde hiyerarşi kurma anlayışına dair başka bir saçmalık Türkiye sanat ortamında yeniden baş gösterdi. Bir dönem gündemde olan Türkiye’de güncel sanat ortamında tuval resminin yerinin olmadığına dair yaklaşım başka bir yazının konusu olsun.

Bu yazının önceki versiyonu İstanbul Art News’un Eylül 2014 sayısında yayınlanmıştır.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI