Pazar, Mayıs 12, 2024

Siyaset yapamamanın dayanılmaz ağırlığı

Siyasetsizleşmenin bitmesi için, ilk önce Türkiye’de radikallerin iktidarının sona ermesi gerekiyor. Aklıselim tesis edildiğinde, Türkiye’de siyaset de yeniden başlayacak; radikallere hapsolan Türkiye, Güçlendirilmiş Parlementer Sistem ile yeni bir başlangıç yapacaktır.

Siyasetsizleşme, Batı (liberal) demokrasilerinin günümüzde yaşadığı sorunların başında geliyor. Özellikle refah düzeyinin arttığı dönemlerde siyasi partilerin gitgide birbirine benzediğini görüyoruz. Her ne kadar sebepleri farklı olsa da, Türkiye de siyasetsizleşmeden mustarip ülkeler arasında. Kuşkusuz ki yemek masalarından akraba ziyaretlerine, arkadaş buluşmalarından ayaküstü sohbetlere kadar her zaman ve her yerde siyaset konuşan bir ülkede siyasetsizleşme yaşanması, kulağa bir oksimoron gibi geliyor. Bunun sebeplerini, bir yapısal diğeri pragmatik olmak üzere iki alanda ele almak mümkün.

Öncelikle yapısal sebebi ele alalım. Başkanlık sistemleri, hele ki yüzde 50 artı bir oyun kazanana ne varsa verdiği bir sistem, siyaseti çift kutuplu hâle getiriyor. Bu durum illa ki Amerika’da olduğu gibi iki partiyle tezahür etmek zorunda değil. ABD’deki iki büyük partinin kendi içinde hizipleri var, bizde ise ikilik ülkedeki mevcut rejimi onaylayanlar ve onaylamayanlar arasındaki cepheleşme olarak karşımıza çıkıyor.

Siyasette kutuplaşma, özellikle de seçmenin bir karpuz misali ortadan ikiye ayrılması, seçim süreçlerinde iki cephede de konsolidasyonu beraberinde getiriyor. Bu nedenle ideolojik ve sosyo-kültürel anlamda birbirinden farklı, hatta kimi zaman birbirine zıt tabanları temsil eden siyasi partiler, bulundukları cephe içinde “tat kaçırmamak” adına kendini törpülemeye ve taviz vermeye başladı.

İktidar cephesindeki partiler, bu iki taraflı sistemden daha az etkilendi. Bunun önemli bir sebebi, geleneksel Türk sağının siyasi kültüründe yatıyor. Yaşanan rahatsızlıklar kapalı kapılar ardında konuşulur, çözüme varılmadığında ise  “kol kırılır yen içinde kalır”. Bu nedenle iktidar kanadında yaşanan partiler arası tartışmalarda taraflar çoğu zaman sustu, nadiren yaşanan laf dalaşları ise çok uzamadan gündemden düşürüldü.

Dahası, iktidar kanadının muhalefete kıyasla ideolojik anlamda daha uyumlu olduğunu görüyoruz. Uzunca bir süredir ittifaktalar, hatta birlikte seçim kazandılar. Seçmenlerine aidiyet ve duygudaşlık sunacak ortak bir söylem benimsiyorlar. Ortaya koydukları yerli ve millilik, tam bağımsızlık gibi anlatıları seçmen nezdinde fiiliyata dökerek göz boyayacak devlet kaynaklarına sahipler. Kısacası, iktidar kanadındaki birlikteliği sürdüren “ittifak hukuku”, değişen koşullar karşısında esnek davranmalarına olanak sağlarken söylem düzeyinde kısıtlı ve renksiz kalmalarına yol açmıyor.

Muhalefette ise bir nevi taviz siyaseti, adeta kutsal sayılan bir amaç uğruna muğlak bir “gri ve makul” alana sıkışmayı, “siyaset yapmanın” ise yersiz olduğu anlayışını ve hatta kimi zaman ayıplanmasını beraberinde getirdi. Sokak hayvanları, aşı karşıtlığı, göç krizi gibi güncel meselelerden tutun dinin siyasetteki yeri, resmî ideoloji, Türkiye’nin küresel alandaki konumlanması gibi soyut veya yüksek politikaya ilişkin konular buna dâhil.

Bu durum, süreç içerisinde muhalefet içindeki muktedirlerin, kendi siyasi ajandalarını hâkim kılma yolunda gizli bir faşizm üretmesine yol açabilir. Bu bağlamda, muhalefetin iktidara gelmesi hâlinde kendi söylemini bu “gri ve makul” teoriye yediren ve siyasi hedeflerini bunun birer normu hâline getiren kişi ve gruplar, söz konusu anlayışın Türkiye’de ana akım siyasetin belirleyici söylemi hâline gelmesi hâlinde kazanan taraf olacağını söyleyebiliriz.

“Gri ve makul olmak”, aslında kimseyi tam anlamıyla temsil etmeden toplumun bütününü temsil etme iddiasını da beraberinde getiriyor. Mesela özellikle muhalefetin dilinden düşürmediği popülizm, “gerçek halkı” temsil etme söylemi nedeniyle eleştiriliyor. Öte yandan, “halkın tamamını” temsil etme iddiası da benzer şekilde birey ve topluluk düzeyindeki farklı talepleri yok sayıyor. Toplumu yatay kestiğinizde elinizde güvenli bir alan kalıyor ama bu alan taban genişletmeye müsait değil.

Bu amorf ve renksiz hâl, siyaseti elle tutulur ve gözle görülür meselelerden soyutlayıp muğlak kavramlara hapsediyor. Örneğin eşitlik, adalet, hukukun üstünlüğü gibi kâğıt üstünde herkesin uzlaştığı kavramlar, muhalefetin söylemindeki ana unsurlar hâline geldi. Eminim ki MHP de teoride yargı bağımsızlığına karşı değildir. Yahut HÜDA-PAR da ehliyete ve liyakate dayalı bir siyasi düzenin vazgeçilmez olduğunu savunuyordur.

Demokrasinin temel kavramlarını tekrarlamak, bir diğer deyişle yalnızca siyasetsizliğin siyasetini yapmak muhalefete bir alternatif görüntüsü vermiyor. Zira alternatif olabilmek için diğer tarafın da kabul ettiği temel değerleri sıralamak değil, aksine onlarla ayrışılan konularda yeni iddialar geliştirmek gerekiyor.

Kadına şiddet yasalarını sorgulayacak, Hizbullahçılarla ittifak kuracak, ideolojik saplantıları yüzünden ülke ekonomisini mahvedecek kadar radikalleşen bu iktidara karşı yapılması gereken, makulde buluşmaktır.

Siyasetsizlik, aynı cephede ve ortak ilkeler ve değerler etrafında birleşme söylemi nedeniyle özgün bir iddiada bulunamayan partilerin hareket alanını da kısıtlıyor. Hatta bunun yanı sıra, o cephedeki en güçlü partiyi ön planda tutarak diğerlerine o partinin yancısı görüntüsü veriyor. Yani küçük partiler hem hareket alanlarını ve özgün siyasi iddialarını, hem de seçmen gözünde bağımsız birer siyasi alternatif olma ihtimalini yitiriyor.

Dolayısıyla bir cephenin büyük partisi için siyasetsizlik, hem içeride ona rakip olabilecek özgün sesleri kısıyor, hem o partiyi başka partilerin kendisine eklemlenmesiyle daha kapsayıcı bir görüntüye kavuşturuyor, hem de “yanlış bir şey yapmamak için hiçbir şey yapamama” politikasıyla zarar görmemesini sağlıyor. Eğer muhalefet seçimi kazanırsa, istikrarı korumak adına siyasetsiz tutumundan feragat edemeyecek. Seçimin kaybedilmesi hâlinde ise muhalif unsurların hem yenilginin yarattığı travmadan sıyrılması hem de ittifak ortaklarıyla özdeşleşmiş yönlerinden arınması için ciddi bir emek ve zaman gerekecek.

Bu durumda fayda sağlayan asıl grup iki büyük siyasi cepheden birinde yer almayan partiler. Hem iktidardaki “metal yorgunluğu”ndan etkilenmeyip hem de muhalefetin sıkıştığı dar alanın ötesine hitap etmek ancak ikisinin de dışında kalarak mümkün. Velev ki yakın geçmesi beklenen bir seçimde şans yüzünüze güldü ve kazanan tarafta yer aldınız.

Bir yandan fiiliyata iktidarın nimetlerinden minimum düzeyde faydalanacaksınız, diğer yandan resmiyette muhtemel başarısızlıkların eşit paydaşı olacaksınız. Kısa vadede kadrolara koltuk verip teşkilatın motivasyonunu diri tutmak için en garanti yol bu gibi gözükebilir. Diğer bir deyişle, eğer günü kurtarmazsak -zamanında Keynes’in dediği gibi- uzun vadede hepimiz ölü olacaksak şimdiden büyük planlar yapmak makul durmayabilir.

Gelgelelim, siyaset risk almayı gerektiren uzun soluklu bir yolculuk ve boşluk tanımıyor. İnsanlar aç da olsa açıkta da olsa siyasette heyecanı hissetmek, aidiyet duymak istiyor. Büyük aktörler herhangi bir şeyi temsil etmekten kaçındığı bir ortamda, tartışmalı konularda insanların duymak istediklerini söyleme iradesini göstermek, seçim öncesi dönemde yaşadığımız “zorunlu kutuplaşma” sonrasında önemli bir meşruiyet kaynağı olabilir.

Siyasetsizleşmenin son sebebiyse bugün Türkiye’yi yönetme kabiliyetine sahip olmadığı için radikalleşmeyi tek çıkar yolu olarak gören AK Parti-MHP koalisyonudur. Kadına şiddet yasalarını sorgulayacak, Hizbullahçılarla ittifak kuracak, ideolojik saplantıları yüzünden ülke ekonomisini mahvedecek kadar radikalleşen bu iktidara karşı yapılması gereken, makulde buluşmaktır. Siyasetin doğası gereği o boşluk dolmalı; Türkiye’nin demokratikleşebilmesi için, radikallere karşı geniş bir “sağduyu” ittifakı kurulmalıdır.

Zira siyasetsizleşmenin bitmesi için, ilk önce Türkiye’de radikallerin iktidarının sona ermesi gerekiyor. Aklıselim yeniden tesis edildiğinde, özgürce konuşabilen bir Türkiye’de siyaset de yeniden başlayacak; radikallere hapsolan Türkiye, Güçlendirilmiş Parlementer Sistem ile yeni bir başlangıç yapacaktır.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI