Cumartesi, Nisan 27, 2024

Dikkat! Bu yazı yerel gündem içermez

Almanya’da gündem çok hızlı değişmiyor. Seçimlerden iki hafta sonra da dört hafta sonra da parlamento üyelerinin sükunetle tartışmaya devam ettiklerini görüyorsunuz.

2021’deki bu son yazımda kendime bir Politikyol özeti çıkarırken, pandemi gözlüğünü takıp onun arkasına sığınmadığım minik bir analiz yapmayı arzu ettim. Yalnız baştan uyarıyorum, sığınmış da olabilirim!

Değerli Murat Aksoy’un nazik davetiyle sonbaharın ilk günündeki yazımla dahil olduğum Politikyol’da dördüncü ayımı tamamlamak üzereyim bugün. Ve bu yazı, yeni takvim yılı başlamadan önce 2021’deki son yazım. Bu dört aylık süre içinde, Almanya’daki gündemin bir göçmen olarak bana düşündürdüklerini sizlerle olabildiğince açık bir şekilde paylaşmaya çalıştım. Tabii olabildiğince.

KABULLENİLEN PANDEMİ YILI: 2021

Yeni bir yıl başlamak üzere. Köşe yazıları, ajandalar, doktora tezleri ya da sözleşmeler, üzerine tarih attığımız şey her neyse, sadece sondaki rakam değil değiştirdiğimiz. Sene sonları bilançodur her zaman. Farkında oluruz ya da olmayız. Ancak alanımız ne olursa olsun, geride kalan dönemleri incelerken senelik sınıflandırmalar hep bir numaradır. Zira, cari yıl içinde üstü örtülen bakiye açıklarını, beklenti uyuşmazlıklarını, sosyoekonomik dengesizlikleri ve hatta taht kavgalarını yıl sonu hesaplarından gizlemek pek mümkün olmaz.

2021, pandemi krizini hayatımızın bir parçası olarak kabul ederek yaşamayı öğrenmeye çalıştığımız özel bir seneydi. Birkaç günlüğüne gelen bir misafirden öte, tüm tatsızlığına rağmen hayatımızda var olan içimizden biri gibi. Bu yüzden, 2021’de yaşadığımız olayları pandemi gözlüğünü takarak incelemek faydamıza.

ALMANYA YAZILARI

Gelelim can alıcı Almanya köşesi itiraflarına. Politikyol’daki Almanya yazılarımda gündemle sistem arasında gittim geldim hep. Genellikle başvurduğum yol, gündemi aktarırken sistemi işlemek oldu. En doğrusu bu muydu emin değilim. Ancak bunu yapma arzumum iki temel sebebi vardı.

Birincisi Almanya’da gündem çok hızlı değişmiyor. Seçimlerden iki hafta sonra da dört hafta sonra da parlamento üyelerinin sükunetle tartışmaya devam ettiklerini görüyorsunuz. Üstelik araya bir de uygulama gerçeği giriyor. Sözgelimi, Almanya’da hastanelerde doluluk oranı sınırda diyorsunuz, ama lockdown bir buçuk ay sonra geliyor. Konular çeşitlenip şekillense bile Türkiye’de alışageldiğimiz sıra dışı olaylar daha az oluyor burada. Tabi bizim sıra dışı çıtamızın çok yüksek olduğu gerçeğini teğet geçiyorum. Velhasıl, gündemden ziyade gündemin bana düşündürdüklerini yazmak daha makul geldi.

İkinci sebep ise, Almanya’daki sosyoekonomik dinamikleri paylaşmayı özellikle arzu ediyor olmam. Yanlış anlaşılmasın. Buradaki sistem bize örnek olsun diye değil – ki ne haddime zaten- uzun soluklu bir sistemi eksi(k)leriyle birlikte yaşatmayı başardıkları için. Örneğin, benim de içinden çıktığım canım ülkemizde pek çoğumuzun maruz kaldığı eğitim sistemi farklı. Ne trajedi ama! Sadece eğitim değil; Medeni Kanun, TCK, hatta Anayasa için bile milat sayılabilecek dönemler yaşadık. Kimi olumlu kimi olumsuz. Yorum çok. Ağızlar pergel gibi açık. Benim sorun olarak gördüğüm şey, bu kadar katı değişiklikler hakkında kötü de olsa uzlaşıya varamıyor oluşumuz. Buna toplum mu sebep oluyor yoksa bunu da mı istemiyorlar nedir!

Bu bölümü zihnimde oluşan toplum dinamiklerimizle bitireyim. Türk toplum yapısını aydın kesim ve halk diye bölebilirsiniz bana göre. Hatta bölmekle kalmaz, yer yer uçurumlarla dolu renkli bir kültür coğrafyası da boyayabilirsiniz. Ülkenin önemli bir kısmı yurtdışını tecrübe etmemiş veya etse de hala kurban psikolojisinde. İlginç olan anlamak da istemiyor. Hatta bu kesimde aydın varsayılan bazı akademisyenleri ve politikacıları görünce iyice şaşıyorsunuz. Sınırları iri kalemle çizilmiş bir nevi zihinsel tutuculuk bu. Diğer bir kısım da benim gördüklerimi bir görseniz diye feryat figan.

Özetle, ben de Almanya hakkında yazarken başka bir ülkedeki hayatın halk içindeki izdüşümünü anlatarak sadece bir bakış açısı sunmak istedim. Yazdığım her yazıyı, seçtiğim her konuyu ve kelimeyi birbirimize sunduğumuz birer gözlük olarak gördüm hep. Kimse kimsenin fikrini kabul etmek zorunda değil. Ancak ülkemizi ve dünyayı takip ederken bu gözlüklere çok ihtiyacımız oluyor. Hele pandemi döneminde. Bu nedenle dünyadan sayfasının bendeki yeri çok ayrı.

POLİTİKYOL’DA SENE SONU

Politikyol’da çeşitli backgroundlara sahip birbirinden değerli kalemleri okumaktan büyük keyif aldığımı belirtmeden olmaz. Yazıların neredeyse hepsine bilimsel birikim ve sistemli düşünce hâkim. Köşeyi öylesine doldurma amacının fevkinde. Dolayısıyla burada geniş bir entelektüel repertuar oluştuğunu görmek hiç de zor değil. Bu projede emeği geçen, tanıştığım ve henüz tanışma fırsatına ulaşmadığım herkes övgüyü hak ediyor.

Son olarak sübjektif de olsa bir özeleştiri gelsin. Geri dönüp baktığımda kendimi kendi amacıma ulaşmış olarak görüyor muyum acaba? Ne yazık ki cevap ortalamanın biraz üstünü ancak geçiyor. Ortalamayı geçtiğime göre seneyi iyimser kapatabilirim, değil mi? Bir kere yazıların amacını daha net ifade edebileceğimi görüyorum. Vaktim oldukça kaleme almak yerine, kısa da olsa daha düzenli ve daha sistemli yazabilirdim. Çok iyiyi değil, sürekliliği hedefleyebilirdim. Üstelik süper de değiller iyi mi. Neyse ki arkasına sığınacağımız pandemi gözlükleri hala masada. Birkaç hafta da arka arkaya yatak döşek hasta olduğumu da söyleyerek sona geliyorum. Yok canım ne acındırması! Bunlar hep bakış açısı.

Yeni yıl hepimize güzellikler ve umut getirsin!

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI