Pazar, Haziran 2, 2024

6284 krizi, kadın hakları ve AKP’nin üçüncü siyasal ittifakı

AKPnin Hüda-Par ve Yeniden Refah ile kurduğu ittifak ne anlama geliyor? AKP bu partilere neden ihtiyaç duydu? Kadın hakları savunucusu ve akademisyen Prof. Dr. Serpil Sancar bu ittifakların kadın hakları konusundaki Cumhuriyetin tüm kazanımlarını geriye götüreceğinde kuşku yok diyor

Cumhur İttifakı’nın seçimlerde yüzde 50+1 arayışı AKP’yi yeni işbirliklerine zorladı. Bu arayış AKP’yi toplumun en eril tahakküm yanlısı, dinci, yobaz kesimlerinin kapısına götürdü. AKP’yi İstanbul Sözleşmesinden çıkmaya zorlayan İslamcıların bir kısmının da örgütlendiği iki parti, Yeniden Refah Partisi(YRP) ve HÜDA-PAR ile, seçim ittifakı koşulları üzerinde uzlaşıldı.

Bu ittifak metninde açıkça yazılmış olan, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasasının erkeklerin mağduriyetlerini önleyecek şekilde değiştirilmesi koşulu, lafzı değiştirilerek, imzalanan protokol metninde yer aldı. Bu durum birçok açıdan yeni bir sürecin başlangıcında olduğumuzu bize gösterdi.

AKP’nin Cumhur İttifakı’na dahil ettiği bu iki parti sadece parti değil; aslında arkalarında sivil ya da siyasal olarak örgütlü, çok da görünür olmayan bir kesim var. Selefi İslamcı, hatta, eski deyimle şeriatçı diyebileceğimiz, ama çoğunlukla kamuoyu nezdinde görünmez, yasa dışı olmasa da enformel örgütlenmiş yapılar bunlar.

Siyasal olarak çok parçalı olsalar da ideolojik olarak ilişkili ve çok ortaklıklar taşıyan siyasi çevreler. Bir ucu AKP içinde, diğer ucu silahlı cihatçı örgütlere kadar giden bir örgütlenmeler. Bunların ideolojilerini ve siyasi duruşlarını kadınların yaşam biçimini müdahâle gücü üzerinden tanımlayan bir özelliği var. Otoriteyi ailede ve toplumda erkeklere veren; kadınların erkek otoritesine itaat etmelerini onların dini inançlarıyla özdeşleştiren bir dini anlayışı savunuyorlar.

Böyle bir görüşün Türkiye’nin sosyolojik ve siyasal yapısında marjinal kalacağını öngörmek kehanet değil. Ama, bu tür marjinal yapılar, bugünkü gibi siyasi kriz dönemlerinde, olağanüstü koşullardan yararlanarak, sahip olduklarının ötesinde güce ve etkiye sahip olabiliyorlar. İran ve Mısır’da da geçmişte benzer durumlar yaşanmıştı; yeterince ders çıkardık mı? Sanmıyorum.

Bugüne kadar kadın hakları karşıtı görüşlerini kamuoyu önünde açıkça ifade etmekten çekinen bu kesimler artık 6284 sayılı Yasa’ya ve İstanbul Sözleşmesi’ne karşı olduklarını açıkça söylemek cesaretini buluyorlar ve bunu seçim protokolüne yazma cesaretini gösteriyorlar. Bu durum bir eşiğin aşıldığını gösteriyor.

Cumhur İttifakı cumhurbaşkanı seçimlerini kazanamasa da söz konusu iki partinin birkaç milletvekili, muhtemelen seçimleri kazanarak, TBMM’de bu görüşleri açıkça dile getirme meşruluğunu kazanacaklar. Yani artık kadın düşmanlığı savunusunu TBMM’de dinlemeye alışalım.

Bu seçim ittifakı aslında, AK Partinin 2002’den bu yana iktidarda kalmak için oluşturduğu siyasi ittifakların içinde yeni ve üçüncü aşamayı, bize gösteriyor. AKP’nin yirmi yıllık iktidarında yaptığı ittifaklara bakarsak, bu süreçte farklı bağlamları ve dönemleri net olarak görebiliyoruz. Her ittifakın siyasal bileşenleri değiştikçe AKP’nin temel hak ve özgürlüklerle ilgili politikaları da değişiyor.

2002-2010 yılları arasında AKP, liberaller ve muhafazakâr demokratlarla birlikte demokratik reformcu ve toplumsal değişimci bir dönemin aktörü olabilmişti. Bu ittifakın çökmesiyle, 2010’dan itibaren siyasi İslamcılar, dini tarikat ve cemaatlerle ve giderek Türkçü milliyetçilerle yeni bir ittifakı kuruldu.

Bu ittifak AKP’yi, Batı ile bozuşmaya ve Suriye ile çatışmaya kadar sürükledi. Ama en belirgin göstergesi de kadın hakları konusunda gelinen noktadan çark etmek ve var olan yasaları uygulamamak, Kadın Bakanlığını başka bir içerikle tanımlayarak, kadınlar lehine işlemez hâle getirmek oldu. Bu dönemde Diyanet İşleri Başkanlığı kadınlarla ilgili görevler üstlenerek Türk Medeni Kanun hükümlerinin tersine işler yapabilir hâle geldi. Diyanet, kadın danışma merkezleri kurarak (Aile ve Dini Rehberlik Büroları) , kadın haklarını dikkate almayan dini hizmetler üretmeye başladı.

AKPnin kitle desteğini oluşturan muhafazakâr mahalle kadınlarından aldığı desteği, bu ittifakla yitirme riskiyle karşı karşıya kalacak ve üçüncü ittifak bir çöküş dönemi ittifakı olarak tarihe geçecek.

Bu dönemde 18 yaşından küçük kızların evlendirilmelerinin suç olmaktan çıkartılması çabaları, Müftülüklerin resmi nikah kıyabilmesi, kürtaj hakkının fiilen kullanılamaz hâle getirilmesi, 18 yaşından küçüklere nikah kıyan din görevlerinin suç kapsamından çıkartılması, dini eğitim alanların 2/3’ünün kız çocukları ve kadınlardan oluşmaya başlaması gibi çok sayıda laiklik ve kadın hakları karşıtı adımlar atıldı.

Bugün ise, AKP seçimleri kazanamaz hâle gelince, mevcut ittifakın da işe yaramaz olduğunu anlayarak ve yeni bir siyasi ittifakın oluştuğunu görüyoruz. AKPnin üçüncü ittifak dönemi olarak tanımlayabileceğimiz bu dönemde, siyasal İslamcıların da güç kaybetmesinin ardından, ittifak yapacak siyasal güçler olarak geriye sadece İslamcıların en uçta yer alan marjinal, fanatik kesimleri vardı.

Aslında bu bir seçim ittifakı olmakla birlikte, görünen o ki bu ittifak baştan bazı sakatlıklarla malul. AKP’nin kitle desteğini oluşturan muhafazakâr mahalle kadınlarından aldığı desteği, bu ittifakla yitirme riskiyle karşı karşıya kalacak ve üçüncü ittifak bir çöküş dönemi ittifakı olarak tarihe geçecek.

Meseleye muhafazakâr mahallenin kadınları açısından bakarsak neler görüyoruz? Her şeyden önce, İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilirken, AKP’li kadınlara verilen “6284 hükümleri kadınları korumak için yeterli”, sözü tutulmadı. Bu ittifakla, başta KADEM olmak üzere, bu kesimin AKP destekli kadın örgütleri ve kadın politikacıları, bugüne kadar savundukları görüşlerle çelişkili bir konumda, ortada ve ne yapacaklarını bilemez biçimde kaldılar.

Muhafazakâr ve dindar mahallenin kadınları kandırılmış ve siyasi iradeleri çiğnenmiş oldu. AKP’ye sempati ve umut besleyen bu kadınlar, kendi kadın kitlelerinin aile ve evlilik içinde yaşadıkları baskı ve şiddeti önleyebilecek bir siyasi iradeye sahip olduklarını düşünüyorlardı. Ama bu süreçte, AKP’nin artık yanlarında olmadığı gerçeğini gördüler; göremeyenler de yakında daha açıkça farkına varacaklar. Nitekim bu hayal kırıklığını AKP Grup Başkan vekili Özlem Zengin’in basına yaptığı açıklamalarda, çarpıcı biçimde dile getirdi[1].

Bu mahallenin kadınları, AKP’nin ilk döneminde, kadınları aile içi şiddete karşı korumak adına elde ettikleri yeni hakları sadece kendi güçleriyle elde ettiklerini sandılar. Geçmişte yaşanan olumlu gelişmeler, aslında AKP’nin o dönem siyasi görüşünden çok, dindar ve muhafazakâr kadınların kadın hakları hareketi içinde, diğer kadın hakları savunucuları ile işbirliği yaparak, birlikte olmalarıyla sağlanmıştı.

Şimdi artık, geçmişte olduğu gibi, farklı siyasi mahallelerin kadınlarını bir araya getirip ortak hedeflerde siyaset yaptıran feminist bir örgütlenme yok. Her kadın örgütü kendi mahallesinde yaşıyor; zaten bazı kadın örgütleri de artık yaşamıyor. Yani demem o ki, farklı mahallelerin kadınları birbirinden ne kadar uzaklaşırsa kadın haklarına saldırlar ve geri gidişler de o ölçüde artıyor.

Tekrar altını çizerek söylemeliyiz ki bugün AKPnin yeni siyasi ittifakının bize gösterdiği gerçek, artık kadın haklarını savunmanın laikliği, evrensel insan haklarına dayalı medeniyeti, Türkiyenin geleceğini inşa edecek bir demokrasiyi savunmakla özdeşleşmesidir.

Yani, kadınların bu farklı mahallelere dağılmışlığının ve bir araya gelememelerinin bedeli ağır oluyor. Ayrışa ayrışa kaybeden kadın örgütlerini bir araya getirmede kadın hareketinin gücü yetmiyor ve kadın örgütlerinin bu kadar dağınık olduğu bu dönemde bu gelişmeler de hiç tesadüf değil.

Diğer yandan resmin öte yanına bakarsak, bu hükümeti değiştirmek için güç birliği yapmış olan Millet İttifakı’nın önde gelen politikacılarının, muhalif medyanın seçkin erkek gazetecilerinin, kadın haklarındaki bu geri gidiş yeni gündeme gelmiş gibi, hayret ve korkuyla, durumu eleştirdiklerini ve kadın haklarından yana tutum almaya çalıştıkları görüyoruz.

Şimdiye kadar defalarca dikkat çekmeye çalıştığımız, kazanılmış kadın haklarında geri gidişle ilgili bu durumu, nihayet anlamış olmaları, bu kadar geciktikleri için üzücü, ama hiç yoktan iyidir dersek de sevindirici bir durum. Ne diyelim, nereden başlanırsa başlansın yine de olumludur.

Tekrar altını çizerek söylemeliyiz ki bugün AKP’nin yeni siyasi ittifakının bize gösterdiği gerçek, artık kadın haklarını savunmanın laikliği, evrensel insan haklarına dayalı medeniyeti, Türkiye’nin geleceğini inşa edecek bir demokrasiyi savunmakla özdeşleşmesidir. Artık kadın haklarını savunmanın sadece kadınların değil, erkeklerin de bir sorumluluğu olduğunu açıkça görmek gerekiyor.

[1] Seyit Tosun’un AKP Grup Başkan Vekili Özlem Zengin ile röportajı 19 Mart 2023 Gazete Pencere, https://e-gazete.gazetepencere.com/books/dagz/#p=6

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI