Salı, Mayıs 21, 2024

40 Haramiler

Türkiye’yi terk etmek için 40 Haramiler kadar 40 sebep var. Bu ülkede gelecek ve doğanın katlinin umudun katli anlamına geldiğini herkes biliyor. Kubilay Kaptan, politik umutsuzluğun Türkiye’yi nasıl ele geçirdiğini yazdı.

Bir nesil adeta karaya vurmuş gemileri terk eden kazazedeler gibi ülkeyi terk ediyor. Neden?

Çünkü;

Çocukları olan bekar bir anne artık çocuklarının okul masraflarını karşılayamıyor.

Bir doktor, hak etmediği halde kendisinden sağlık raporu almak isteyen birisine raporu vermediğinde tehditlere maruz kalıyor ve kendisini kurtarmak için meslektaşının odasına saklanmak zorunda kalıyor.

Ayda 15 nöbet tutan bir doktor, basit bir izin almak için bile üstünde çalışan doktora yalvarması gerekiyor.

Öğrencilerini geliştirmek için onları zorlayan bir akademisyen üçüncü defa Cimer’e şikâyet ediliyor, hakkında soruşturma açılıyor, savunması isteniyor, ceza veriliyor.

“Bir fikrim var” diyen genç, mutlu olmayan, kendisiyle barışık olmayan, sadece var olmayı bile başaramayan ve dikkatini başka insanlara odaklayamadan yaşayamayan kişiler tarafından susturuluyor.

Bir kız çocuğu, insan bencilliğinin doruğunda, sığlığın umursamazlığında olan ve empati kurma yetisinin kaybı sonucunda saldırganlaşan bir kişi tarafından taciz ediliyor.

Hayvansever bir insan, ülkesindeki hukukun, canlı yaratıklara varlık olarak değil de şeyler olarak baktığını anlıyor. Erzurum’da karayolunun sağ ve sol kenarında 300 metre arayla bulunan öldürülmüş iki ayıdan birinin dört ayak pençesinin kesilerek götürülmüş olduğunu, karayolundan geçenlerin rahatlıkla görebildiği ölü ayıların yanında durarak “selfie” çektirdiğini görüyor. İnegöl’de faaliyette bulunan bir tavuk ve tavuk ürünleri üretim firmasında, erkek civcivlerin poşetler içerisinde varillere koyulup, poşetlerin ağzı bağlandıktan sonra havasızlıktan öldürülüp, daha sonra preslenerek yem yapıldığını okuyor. Bütün bunları yapanların bir ceza almadığını da okuyor. Yetmiyor, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın ayı saldırılarına karşı “biber gazı sıkın” önerisinde bulunduğunu da okuyor.

Doğasever bir insan bir belediye başkanının “Yeşillik görmek isteyen varsa manava gitsin,” demesini izliyor ve bunu izlerken sadece 2000-2010 yılları arasında 3,5 milyon hektar tarım arazisinin satıldığını, son 60 yılda 70’e yakın doğal gölün kuruduğunu, sadece 2021 yılında orman yangınlarından dolayı 139 bin 503 hektar ormanlık alanın yandığını ve yanan alanların yerinde otellerin yükseldiğini düşünüyor. Bir sonraki haberlerde Çevre ve Orman Bakanı’nın susuzluk ile ilgili düşüncesini dinliyor: “İşimiz tabi ki Allah’a kaldı, çünkü biz onun yolunda devam ediyoruz.”

Kuş gözlemi yaparak yaşama bağlanan bir emekli Türkiye’de üreyen Anadolu dağ turnasından sadece 12 çift ve 19 yavru kaldığını, yok oluşlarının nedeninin, doğal yaşam ortamlarında yapılan aşırı otlatma ve konvansiyonel tarım uygulamaları olduğunu öğreniyor.

Organik tarım yapmak isteyen bir yatırımcı, Eğirdir Gölü Havzası’ndaki 51 bin hektar tarım arazisinde yılda ortalama 1.060 ton azot, 725 ton fosfor ve 15 ton potasyum içeren sentetik gübre kullanıldığını ve Çanakkale’nin Bayramiç ilçesine 5 kilometre mesafede bulunan ve ilçenin içme suyu ve tarımsal sulama ihtiyacını karşılayan baraj havzasının, zehirli madde içeren yüzlerce zirai ilaç kutusuyla dolduğunu duyuyor.

Afetler konusunda endişeli olan bir anne, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın, İzmir Gaziemir’de üzeri toprakla örtülen radyoaktif atık alanını “tel çitle” çevirerek önlem aldığını öğreniyor.  Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın “Van depreminde Allah bizi kayırdı; Hava güzeldi, günlerden pazardı ve düğünler vardı; insanlar dışardaydı. Fay cenabı hakkın bir olgusudur,” dediğini duyuyor.

Evrim üzerinde fikir edinmek isteyen birisi Tübitak Popüler Bilim Yayınları’nın kitap satış arşivinde bulunan ve insanın evrimini anlatan kitapların listeden tamamen çıkartıldığını görüyor. Tübitak başkanının “Türkiye’nin birliğe ihtiyacı var. Uçak füze diyoruz. Bunlara odaklandık. Evrim teorisine inanan var, inanmayan var. Birlikteliğe kardeşliğe daha çok ihtiyacımız var,” dediğini; Gençlik ve Spor Bakanı’nın “Evrimi tabii ki sansürleyeceğim. Sen evrime mi inanıyorsun? Maymundan mı geldin? Yukarıda Allah var,” dediğini duyuyor.

Umutsuzluk, ölümcül bir hastalık olsa da bekleyişlerin olmadığı bir hayat yaşamak, umutların olmadığı bir hayat yaşamaktan da zordur. Bu ülkede insanların büyük çoğunluğu umutsuz ve beklentisizdir artık.

Biraz olsun hayatı sorgulamak isteyen kişi, kadim dünyanın düşünürlerinin uğruna inzivaya çekildiği 6 bin yıllık “hayatın anlamı” sorusunun artık guruların, ruhani masörlerin, muhteva üreten kuantum düşünce sistemcilerin ve üfürükçü ruh sağaltıcılarının ellerinde olduğunu fark ediyor.

Ender zevklerinden birisi işe giderken otobüste rock müzik dinlemek olan genç, bir sabah rock çalan frekansı açtığında dini yayınla karşılaşıyor ve birazcık olsa da eğlenmek için beklediği konserin iptal edildiğini öğreniyor.

Ticarethaneye dönmüş, herkesin kabul edildiği ve herkesin diploma aldığı üniversitelerin birisini çalışarak kazanan ve yüzde 50 bursla okuyan yeni mezun bir üniversite öğrencisi yaşamak için bir sebep arıyor, yeşil renkli Continental GT Speed Bentley marka bir araba almak veya Paris’te Park Hyatt Vendome otelinin geceliği 9.685 Euro olan imparator süitinde kalmak değil.

Farklı bir etnik kimliğe sahip olan kişi, Rus için Moskof gavuru; Ermeni için Ermeni gelini gibi kıvırmak; Kürt için Ön Asya’da yaşayan topluluk ve bu topluluktan olan kimse; Yunan için Palikarya (Rum kabadayısı); Müsait için flört etmeye hazır olan, kolayca flört edilebilen (kadın); Kötü kadın için orospu; Kadın için analık veya ev yönetimi bakımından gereken erdemleri, becerileri olan/hizmetçi bayan; Kirli için aybaşı durumunda bulunan kadın; Dinsiz için acımasız tanımlamaları yapıldığını biliyor.

Bir edebiyatçı, “Dört kitabın manasını tahsil ettim; Aşka gelince gördüm, Bir uzun hece imiş,” diyen Yunus Emre’nin yaşadığı topraklarda her gün televizyonlarda sayısız sığ, mide bulandırıcı dizileri, şov programlarını izliyor.

Laik bir sistemde yaşamak isteyen kişi, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı’nın, hapşıranlara “çok yaşa yerine Allah rahmet etsin” denmesini önerdiğini; Din İşleri Yüksek kurulu Başkanı’nın, “Kırmızı ışıkta geçmek caiz değildir. İnsanların, kanundan kaçarım ama Allah’tan kaçamam duygusuna sahip olmalarını sağlamaya çalışacağız,” dediğini; 732 yıl önce Mevlana’nın “Kötü söyleme, kötü düşünme, kötü teşvik ve telkinde bulunma; ancak o zaman dünyadaki kötülüklerin sana gelmesinden kurtulursun,” dediği topraklarda yaşayan bir grubun Euro 2016 Elemeleri kapsamında oynanan maç öncesinde Ankara’da “Emek, Barış, Demokrasi” mitinginde düzenlenen bombalı saldırıda hayatını kaybedenler için saygı duruşu sırasında, yuhalayarak tekbir getirdiğini, “Ya Allah Bismillah Allahuekber” ve “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağırdığını; Fatih Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim üyesi şahsın “Dinimize göre bir Müslüman ancak Ehl-i Kitap olan annelerin sütünü içebilir,” dediğini; ülkesinin kurucusuna neredeyse her gün hakaret edildiğini; onlarca küçük çocuğun, Bağcılar’da bulunan camide “Selam Komutan” adlı marşı okuyarak Hamaney ve Humeyni’nin posteri önünde asker selamı verdiğini duyuyor.

Doğasever bir insan bir belediye başkanının “Yeşillik görmek isteyen varsa manava gitsin,” demesini izliyor ve bunu izlerken sadece 2000-2010 yılları arasında 3,5 milyon hektar tarım arazisinin satıldığını görüyor.

Ülkede yaşayan sıradan bir kişi ülkeyi 40 Haramilerin ele geçirdiğini ve bu haramilerden 1. Harami’nin cezadan muaf bir şekilde doğanın ırzına geçen; 2. Harami’nin içine şeytan girdiğini söyleyen; 3. Harami’nin sessiz kemiklerle dolu gömütlerin üstüne konut yapmakta usta olan; 4. Harami’nin iğrenç ayrıcalıklarını uluyarak anlatan; 5. Harami’nin çalmayı doğasında gören; 6. Harami’nin “Adalet göğe çıktı artık yerde değil,” deyip duran; 7. Harami’nin uçsuz bucaksız çölün kralı ve sultanı olduğunu söyleyen; 8. Harami’nin sokakları paraya çevirmekten bıkmayan; 9. Harami’nin dünya sınırlarına hükmetmek isteyen; 10. Harami’nin toplumsal piramidin kimsenin görmediği üç bin yedinci katında yaşan; 11. Harami’nin sonsuza kadar yaşamak isteyen bir imparator olmak isteyen; 12. Harami’nin ekonominin çekici gücü “inşaat”tır diyen; 13. Harami’nin vergiden muaf olmanın bile ona yetmediği; 14. Harami’nin özel sektörü “girişimciliğe” teşvik eden; 15. Harami’nin kamu yöneticilerini “olurculuğa” teşvik eden; 16. Harami’nin leşçi; afetleri kollayan ve malını değerinin kat kat üstüne satan; 17. Harami’nin bütün yarıküreyi isteyen; 18. Harami’nin ölülerin taktığı madalyaları biriktiren; 19. Harami’nin Tanrı’nın hükümdarlığını yeryüzünde kurmak isteyen; 20. Harami’nin korumacılık yetmez, bize koşulsuz ticari serbestlik sağlanmalı diyen; 21. Harami’nin ülkenin yarısını ele geçiren ama durmayan; 22. Harami’nin ormana baltalar indirmekle meşgul olan; 23. Harami’nin herkesin kendisi gibi çaldığını düşünen; 24. Harami’nin kirli şimşeklerin tanrısı olan; 25. Harami’nin küçük kızları dikiş iğneleri eriyinceye kadar çalıştıran; 26. Harami’nin çalıştırdığı insanların maaşını çok gören; 27. Harami’nin jelatinli fırtınaların tanrısı olan; 28. Harami’nin insanları eski püskü bir kayığa bindirip diğer yakaya kaçıran; 29. Harami’nin kükürtlü havanın çürüttüğü fabrikasında çocukları çalıştıran; 30. Harami’nin bir mezar olarak yaşamaktan usanmayan; 31. Harami’nin dünyanın masasındaki ekmeği çalan; 32. Harami’nin işçilerin uyumaması için gözlerine iğneler tutuşturan; 33. Harami’nin resmi yalanların suç ortağı olan; 34. Harami’nin yalan yeminli parmaklarıyla sözleşmeler imzalayan; 35. Harami’nin “Gereğini her zaman yaparım,” diyen; 36. Harami’nin yalakalıkla başa geçen; 37. Harami’nin arkadaşlarına uyup suça bulaşan; 38. Harami’nin sahibinin ayakları dibinde şehvetli bir kedi gibi yaşayan; 39. Harami’nin ülkenin çökmesini bekleyen; 40. Harami’nin çalmış ve çalınmasına izin vermiş birisi olduğunu biliyor.

“Hocam, bunun için insan ülkesini mi terk eder?” diyorsanız bu yazdıklarımın ve yerim olmadığı için yazamadıklarımın tamamının bu ülkede gerçekleştiğini düşünün lütfen.

Umutsuzluk, ölümcül bir hastalık olsa da bekleyişlerin olmadığı bir hayat yaşamak, umutların olmadığı bir hayat yaşamaktan da zordur. Bu ülkede insanların büyük çoğunluğu umutsuz ve beklentisizdir artık.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI