Pazar, Nisan 28, 2024

Savunuculuktaki şiddet dili

Türkiye’de siyasi alanın iyice kapanması, hak ve özgürlüklerin giderek sıkışmış bir alanda savunulur veya konuşulur olması, özellikle bazı savunuculuk alanlarından veya konularından giderek umudun kesilmesine neden oluyor.

Sık sık, içinde yaşadığımız dönemin siyaseten kutuplaşmış, toplumsal anlamda sevgisiz, hırçın, kötücül bir dönem olduğunu duyuyoruz hatta yaşıyoruz. Adeta alışageldiğimiz normlar dağılıp gitmiş ve yerine hiç bilinmiyor olmasa da bizden uzakta olduğu sanılan değerler gelmiş. Bunun örneklerini, özellikle sosyal medya üstünden başkaları kadar kendimize de yönelen saldırılarda görüyoruz. Bu konuyla ilgili yazan da oldu, sosyal medya çağının tanımadığınız insanlara erişimi kolaylaştırmış olmasının, belirli ifadelere olumsuz anlam yükleme ve teklifsiz hesap sorma kurbanları yarattığına değinildi.

Burada dikkat çekmek istediğimse, bunu yaparken kullanılan dilin sıklıkla şikâyet edilen kutuplaştırıcı ve buyurgan iktidar dilini yeniden üretmesi.[1] Hatta bir adım ileri gidersek, beğenmediğinize dönüşerek aslında siyasal anlamda hissedilen güçsüzlüğü yenmeye çalıştığınızı ortaya koyuyor. Türkiye’de siyasi alanın iyice kapanması, hak ve özgürlüklerin giderek sıkışmış bir alanda savunulur veya konuşulur olması, özellikle bazı savunuculuk alanlarından veya konularından giderek umudun kesilmesine neden oluyor. O alana önem veren insanlar kendilerini daha da güçsüz, kızgın ve umutsuz hissediyor. Dolayısıyla duygular düşünceler giderek daha sıklıkla bu kutuplaştırıcı dille ifade ediliyor.

REŞİT OLMAYAN ÇOCUĞA YÖNELİK DİL

Bunlardan birisi hayvan hakları ise diğeri de herhalde Atatürk’e hakaret edilmesi. Bu anlamda, reşit olmayan bir çocuğun sınıfında yaptığı hareket sonucunda tutuklanmasına varan gelişmeleri beraberce izledik. Böylece, siyasete yahut iktidara -yargısal soruşturmalardan duyulan korku ve tedirginlik nedeniyle- yöneltilemeyen hınç, öfke, reşit olmayan kırılgan bir kişiye yöneldi. Yaptığının doğruluğu yahut yanlışlığından bağımsız olarak, kişi önce nefret objesi hâline geldi. Tepkiler sonucunda ve Atatürk gibi iktidar tarafından kutsallığına hâlen el sürülememiş bir figür sözkonusu olduğu için, tutuklanıp cezaevine kondu.

Böylece toplumun biraz gazı alınmış görünürken hükümet bir şey yaparmış gibi göründü. Az sayıda kişi yapılanın hukuka uygun olmadığını dile getirdiyse de bir çok kişi durumun hukuka aykırılığı ile değil, iktidarın adeta Atatürk’ün kişiliğine/önemine bir anlamda boyun eğmesi ile ilgilendi. Bunu habere dair sosyal medyadaki bir yorumda “Bir keyif kahvesi yapıp bir keyif sigarası yakıyorum” cümlesinde bizzat gördüm.

HAYVAN HAKLARINDAKİ ŞİDDET DİLİ

Şiddet dili özellikle bazı hayvan hakları aktivistlerinde dikkatimi çeker oldu. İnsan ve genel olarak hayat karşısında son derece güçsüz durumda olan, sahip çıkanı, bakanı olmayan sokak hayvanlarına yapılan bazı muameleler; devletin onlara adı barınak olan yerde asla düzgün bir imkân sağlamaması; hayvanların çoğu zaman hastalık kapmaları ve erken ölümleriyle sonuçlanıyor. Hatta belediyelerin ya da devletin ancak itlaf gibi “çareler” düşünmesi büyük infial uyandırıyor. Bu uzun yıllardır böyle ve durum bir çok hayvan severi rahatsız ediyor.

Devlet herhangi bir kısırlaştırma politikası izlemedikçe, sokak hayvanlarının sayısının artması sorunu çözümden daha da uzaklaştırıyor. Bazı hayvan severlerin, kendi hayvanları yanında yeniden sahiplendirme yahut geçici yuvalık gibi girişimleri soruna ancak merhem oluyor. Aktivistler hem kendilerini topluma anlatamamaktan hem de devletin konuyu öncelememesinden kaynaklı ikili bir bıkkınlık içindeler denebilir.

Bazı aktivistler hayvanlara dayanılmaz şeyler yapan -ki hayvanları arabayla ezip sonra bırakıp gitmekten; onları yakmaktan, uzuvlarını kesmeye değin uzanan korkunç bir liste ile karşı karşıyayız- ya da genel anlamda kötü davrananlara ve onları çevrelerinde istemeyenlere yönelik öfkelerini de şiddet diliyle ifade ediyor. Hayvanların sokakta başı boş olmasından rahatsız olan ve daha güvenli bir mekanizma kurulmasını isteyenlere yönelik ve onların da hayvan severlere yönelik dili bu dil. Hayvan severler arasında da farklı düşünen gruplar var. Bu gruplara yönelik yahut hayvanlara yardım ettiğini söyleyerek para toplayanlara yönelik de bu dil kullanılabiliyor. Örneklerle açıklamak gerekirse:

“Bu hayvana yapılanın aynısını size diliyorum. Bu hayvanın çektiğinin aynısını çekin”

“Haram zıkkım olsun”

“….gün yüzü göremesin, sürüm sürüm sürünsün, en büyük acılar içinde yansın”

“Yaşattığını yaşamadan ölmesin”.

Eğer şiddetsiz İletişim konusunu Marshall Rosenberg’e göre ele alsaydık, duygumuzu ifade edebilirdik. Oysa etmiyoruz. Onun yerine, yorumu okuyanlar olarak, hayvana yapılan karşısında yaşanan çaresizlik, üzüntü ve hiddet var herhalde diye tahmin yapıyoruz.

Bu cümlelerdeki ifadelerin kısasa kısas içeren bir şiddet dili içerdiği açık. [2] Maalesef şiddeti sadece fiziksel anlamda düşündüğümüz için bunu görmüyoruz. Oysa iyi bir şey yapmak istemek -hayvanları korumak- bunu yaparken kullanmak istenilen dili haklılaştırmıyor. Nitekim bir insanın başka bir insana işkence etmesi durumunda, bu işkenceyi yapan kişiye işkence edilmesini dilemiyoruz.

Hayvanlara işkence yapan kişi sözkonusu olduğunda, kötü muamele dileme, işkencecinin kim olduğunu bilmeme kaynaklı anonimlik sonucu olduğu kadar, sosyal medyanın yarattığı nobranlık sonucu da. İkisi de şiddet. Aslında hayvanlara işkence yapan kişiler aslında sosyopati içeren davranış sergiliyor. Genelde bu davranışlara sahipsiz gördükleri varlıklarla başlayıp, ileride insanlara da kötü muamele edeceklerini vurgulamak konunun adli makamlar ve kolluk tarafından da ciddiye alınması bakımından lanet okumaktan daha anlamlı.

ŞİDDET DİLİ İHTİYACI DİLE GETİRMİYOR

Peki kendimizi şiddetsiz bir dille nasıl ifade edebilirdik? Eğer şiddetsiz İletişim konusunu Marshall Rosenberg’e göre ele alsaydık, duygumuzu ifade edebilirdik. Oysa etmiyoruz. Onun yerine, yorumu okuyanlar olarak, hayvana yapılan karşısında yaşanan çaresizlik, üzüntü ve hiddet var herhalde diye tahmin yapıyoruz. Dahası, bu dil bir ihtiyaç dile getirmiyor. Hayvanın nasıl bir tedaviye ihtiyacı olduğunu; bunu yaptırma sorumluluğunun kime düştüğünü yahut düşmesi gerektiğini; bunun sağlanması için ne yapılması gerektiğini anlatmıyor. Nitekim evinizde sizinle yaşayan bir hayvanınız olana değin, hayvanlarla ilgili bir çok şeyi -hayvan sevseniz de- bilmiyorsunuz. Aktivistler ihtiyacı dile getirmeli.

En önemlisi, bu dilin etkisi yok, değiştirmek istediğimiz davranış dönüşmüyor. Bu dil, konuşmak veya anlamak odaklı değil haklı olmak ve kazanmakla ilgili. Adeta “Yargılanacaksınız”ın bir devamı.

En önemlisi, bu dilin etkisi yok, değiştirmek istediğimiz davranış dönüşmüyor. Bu dil, konuşmak veya anlamak odaklı değil haklı olmak ve kazanmakla ilgili. Adeta “Yargılanacaksınız”ın bir devamı. Oysa her anlaşmazlığın kökeninde bir sebep var. Mesela hayvana çarpıp kaçan bir kişinin nasıl bir sebebi olabilir? Karanlıkta hayvana vurduğunu fark etmemiş olabilir; uçağa yetişiyor olabilir, nerede veteriner olduğunu bilmeyebilir; veterinere verecek parası olmayabilir, kanlı bir hayvanı görünce bayılmaktan korkabilir; hayvana çarpmayı önemsemeyebilir, ne yapacağını bilmeyebilir. Bir başka deyişle, şoförle şiddetsiz konuşabilmek mümkün olsa, konuya dair bir çok ihtiyaç ortaya konabilir.

Nitekim takip ettiğim hayvan aktivistlerinden birisi, bebek köpeklerin annelerinden ayrılıp, torbalara konulup çöpe veya dağ başına atıldığını yahut kulaklarının kesildiğini sıklıkla dile getiriyor. Ama şiddet dili kullanmıyor. Onları aldırıyor, bakıyor, kısırlaştırıyor ve bu davranış karşısında hayal kırıklığına uğrasa da toplumla iletişim kurmaya çalışıyor.

Dahası, şiddet dili insanı umutsuzluğa hatta mutsuzluğa sevk ediyor. Dolayısıyla şiddet dili ile aslında bir şey elde edilemediği açık.

[1] Bunu daha önceki bir yazımda ele almıştım: https://www.politikyol.com/siyasi-olgunluk-ve-siyasi-ogrenme/

[2] Daha önce Anlaşabiliriz adlı podcastimde şiddetsizlik konusunu özellikle Marshall Rosenberg’in şiddetsiz iletişim kavramını açıklayan Birsen Atakan ile ele almıştım: https://on.soundcloud.com/jZqDQ.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI