Pazartesi, Mayıs 6, 2024

Pazar Çevirisi | Brexit sol kanat politikaya yeni bir soluk getirebilir mi? – Slavoj Žižek

AB referandumu sonrasındaki kaos Sola kendini yeniden tanımlaması için alan verecek mi? 

Hayatının geç zamanlarında Freud, kadın cinselliği muammasıyla karşılaştığındaki karışıklığını itiraf ederek ünlü “Was will das Weib?”, “Bir kadın ne ister?” sorusunu sordu. Benzer bir kafa karışıklığı Brexit referandumu ile ilgili olarak bugün canlanıyor – Avrupa ne istiyor? 

Bu referandumun gerçek çıkarları, eğer referandumu daha geniş bir tarihsel bağlama yerleştirirsek netleşir. Batı ve Doğu Avrupa’da siyasetin uzun vadeli bir yeniden düzenlenmesinin emareleri mevcuttur. Dar bir seçmen kitlesine seslenen daha küçük partilerin (ekolojistler, neo-Faşistler) mevcudiyetiyle birlikte bugüne kadar siyasal alana bütün seçmen kitlesine seslenen iki ana parti hakimdi; bir merkez sağ parti (Hırıstiyan Demokrat, liberal-muhafazakar, popülist) ve bir merkez sol parti (sosyalist, sosyal demokrat). Şimdi, kürtaj, eşcinsel hakları, dini ve etnik azınlıklar gibi konularda göreli hoşgörü ile aslında küresel kapitalizmi destekleyen tek bir parti oluşuyor; bunun karşısında ise, uçlarında ırkçı neo-Faşist grupların doğrudan eşlik ettiği daha güçlü bir şekilde göçmen karşıtı popülist bir parti. 

Polonya başta gelen örnektir – eski Komünistlerin kaybolmasından sonra, ana partiler eski başbakan (şimdi Avrupa Konseyi Başkanı) Donald Tusk’ın “ideoloji karşıtı” merkezci liberal partisi ve (biri Polonya’nın 2005-2010 arasında Başkanı, diğeri 2006-2007’de başbakanı olmuş tek yumurta ikizi) Kaczynski kardeşlerin muhafazakar Hırıstiyan partisidir. Bugün Radikal Merkez’in ilgisi şudur: iki ana partiden hangisi, muhafazakarlar mı liberaller mi, “halen eski ideolojik hayaletlere tutsak” olarak tanımlanıp kapı dışarı edilen diğer parti karşısında kendisini ideoloji sonrası, olmayan-siyasetin [siyasetsizliğin ç.n.] vücuda gelmiş hali olarak sunmakta başarılı olacaktır? Erken 1990’larda muhafazakarlar bunda daha başarılıydı; sonra üstün konuma geçer görünenler liberal Solculardı ve şimdi tekrar muhafazakarlar. 

Göçmen karşıtı popülizm siyasete tutkuyu geri getiriyor; antagonizmaların terimleriyle, Bize karşı Onlar terimleriyle konuşuyor ve Soldan geriye kalanlardaki karışıklığın işaretlerinden biri Solun bu tutkulu yaklaşımı Sağdan alması gerektiği oluyor: “Eğer Fransa’da Ulusal Cephe’nin lideri Marine le Pen yapabiliyorsa, biz de neden yapamayalım?” Bu nedenle Sol daha güçlü ulus-devletleri savunmalı, ulusal tutkuları harekete geçirmelidir – önceden kaybedilmiş saçma bir mücadele. 

Avrupa, kendini atalatten çıkartamayan Brüksel teknokrasisi ile bu atalete karşı popüler öfke, yeni ve daha radikal Solcu hareketlerin ancak esasen Sağcı popülizmin kullandığı bir öfke arasında kısır bir döngüye yakalandı. Brexit referandumu, bu yeni karşıtlık çizgilerinde hareket etti, ki bu referandumla ilgili müthiş bir hatanın varlığının nedeniydi. Kendilerini Brexit kampında birlikte bulan garip yatak arkadaşlarına bakın: sağ kanat “vatanseverler”, umutsuz işçi sınıfı öfkesiyle karışık göçmen korkusundan beslenen popülist milliyetçiler – vatansever ırkçılığın “sıradan insanlar”ın öfkesiyle bu tarz bir karışımı yeni bir Faşizm biçimi için ideal bir zemin değil midir? 

Referanduma yapılan duygusal yatırımın yoğunluğu bizi aldatmamalıdır, sunulan seçim gerçek soruları örtmektedir: halk egemenliğine gerçek bir tehdit teşkil eden Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (Transatlantic Trade and Investment Partnership – TTIP) gibi “anlaşmalar”a karşı nasıl kavga vermek gerekir ve yeni yoksulluk ve göçleri besleyen ekolojik felaketler ve ekonomik dengesizliklerle nasıl yüzleşmek gerekir. Brexit seçimi bu gerçek mücadeleler için ciddi bir gerileme anlamına gelmektedir – “göçmen tehdidi”nin Brexit için ne kadar önemli bir argüman olduğunu akılda tutmak yeterlidir. Brexit referandumu (Marksist “yanlış bilinç” şeklindeki o eski güzel anlamıyla) ideolojinin toplumlarımızda canlı ve iyi durumda olduğunun nihai kanıtıdır. 

Geç 1920’lerde Stalin’e hangi siyasal varyasyonun, Sağ olanın mı yoksa Solcu varyasyonun mu daha kötü olduğu sorulduğunda, hemen yanıt vermişti: “Her ikisi de kötüdür!” Britanyalı seçmenlerin karşılaştığı soru da aynı değil miydi? Kalmak Avrupa’yı başarısızlığa uğratan atalette ısrarcı olmak anlamına geldiğinden “daha kötü” idi. Çıkmak, hiçbir şeyi değiştirmemeyi makbul görünür kıldığından “daha kötü” idi. 

Referandumdan önceki günlerde medyamızda dolaşan sahte-derin bir düşünce mevcuttu: “sonuç ne olursa olsun, AB hiçbir zaman aynı olmayacak, onarılamaz bir şekilde zarar görecek.” Ancak tersi geçerlidir: Avrupa’nın ataletini görmezden gelmenin imkansız hale gelmesi haricinde hiçbir şey gerçekte değişmedi. Avrupa yine herhangi bir büyük ölçekli siyasi projeyi gerçekleştirilemez kılan AB üyeleri arasındaki uzun müzakerelerde zaman harcayacak. Bu, Brexit’e karşı çıkanların görmediğiydi – şaşırmış halde, sonucun açık kıldığı amansız değişim ihtiyacını görmezden gelerek, artık Brexit’e oy verenlerin “irrasyonellik”lerinden şikayet ediyorlar. 

Brexit referandumunun altında yatan karışıklık sadece Avrupa ile sınırlı değil – çok daha büyük bir sürecin; toplumlarımızda “demokratik rıza imalatı”nın krizi, siyasal kurumlarla, ABD’de Trump ve yanısıra Sanders’a yol veren popüler öfke arasındaki uçurumun büyümesi sürecinin parçası. Kaos işaretleri her yerde – ABD Kongresi’nde silah denetimi ile ilgili yakın dönemli tartışma Demokratların oturma eylemine dönüştü – umutsuzluğa düşmenin zamanı mı? 

Mao Zedong’un eski mottosunu hatırlayın: “Cennetin altında tam bir kaos var; durum mükemmel.” Bir kriz ciddiye alınmalıdır, hiç yanılsama olmaksızın, ancak ayrıca bütünüyle sömürülecek bir fırsat olarak görülmelidir. Krizler ne kadar acılı ve tehlikeli olsalar da, savaşların verildiği ve kazanıldığı zeminlerdir. Cennette de bir mücadele yok mu, cennet de bölünmüş değil mi – ve süregiden karışıklık radikal değişim için ihtiyaca, AB teknokrasisi ve milliyetçi popülizmin kısır döngüsünü kıracak bir projeyle daha uygun bir şekilde tepki vermek için biricik bir olanak sunmuyor mu? Cennetimizin esas bölünmesi kansız teknokrasi ve milliyetçi tutkular arasında değil bunların kısır döngüsü ve insanlığın bugün karşı karşıya olduğu gerçek tehlikelere cevap verecek yeni bir pan-Avrupa projesi arasındadır. 

Artık Brexit zaferinin ekosunda AB’den başka çıkışlar için çağrılar bütün Avrupa’da katlanıyorken durum böyle bir projeyi gereksinmektedir – bu fırsatı kim yakalayacak? Ne yazık ki, fırsat kaçırma fırsatını hiçbir zaman kaçırmama konusunda nefes kesen yeteneğiyle iyi bilinen mevcut Sol değil. 

Bu makale orijinalinden Türkçe’ye Ali Rıza Güngen tarafından PolitikYol için çevrilmiştir. 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER