Pazartesi, Mayıs 13, 2024

ABD’nin Kongresi, Almanya’nın Bundestagı ve faşizmden korunmak

“Almanya Federal Meclisi (Bundestag) etrafında güvenlik önlemleri artırılıyor” başlıklı bir haber yansıdı geçenlerde ülke medyasına. Haber oldukça önemliydi ancak çok fazla üzerinde durulduğunu sanmıyorum. Birçokları, salgın nedeniyle içerisinde bulunduğumuz sorunlu periyotta bu uygulamanın önlem amaçlı olduğunu düşündüğü için önemsememiş olabilir.

Bu haberi nasıl okumak gerekiyor? ABD’de Trump ve faşist çetesinin kongre binasına saldırarak darbe girişiminde bulunmaları üzerine yine bundan yaklaşık 6 ay önce faşist/neonazi Almanların saldırdığı Bundestag çevresinde güvenlik önlemleri artırılıyor. Bunun yanı sıra birkaç gün önce meclisin giriş kapısına saldıran neonaziler hakkında soruşturmaların derinleştirildiği de açıklandı. Yani insanlar ön kapısına kadar rahatça gidebildikleri, yaz aylarında bahçesindeki çimlere uzanıp güneşlenebildikleri Bundestag’a artık muhtemelen bariyerlerin arkasından bakacak. Faşizmin geldiği aşamada fiilen iktidarda olmadığı ülkelerde dahi özgürlüklerin kısıtlanması açısından nasıl güçlü etkiler yarattığının canlı bir örneği bu Bundestag’da önlem meselesi.

“Daha fazla hır çıkarmasınlar” diye sürekli okşanarak sakinleştirilmeye çalışılan neonazi hareketlerin nasıl bir güç biriktirdikleri konusunda önemli ipuçları da saklı bu haberde. Koskoca bir devletin, “Biz bunlarla mücadele edemiyoruz, edemeyeceğiz. Bari faşist şiddetten kendimizi koruyacak yollara başvuralım” acziyetinin göstergesi aynı zamanda.

Bunun yanı sıra Berlin’de bir süre önce devrimci liderler Rosa Lüxemburg ve Karl Liebknecht’i anmak için bir araya gelen insanlara gözü dönmüş bir şekilde saldıran polisin, sözde “2. Dünya Savaşı şehitlerini onurlandırmak için” nazi sloganları ve marşları eşliğinde yürüyen faşistlere nasıl da sevgi dolu gözlerle baktıkları ve yoldaki çukurlara takılıp ayakları “uf” olmasın diye nasıl da fedakârlıkla mihmandarlık ettiklerini de şahit oluyoruz zaman zaman. Burada şunu da söylemek gerekiyor ki Almanya’da neonazizm konusunda sabıkası giderek kabaran emniyet güçlerinin, antifaşist gösteriler sırasında giderek daha da saldırganlaştığı görülüyor. Polislerin, antifaşist göstericilere müdahale sırasında yaralama kastıyla hareket ettikleri net bir şekilde görülebiliyor.

Esasında birçok Alman’ın da bir süre önce kamuoyunda epeyce tartışılan, bir hemzemin geçidin duvarına yazılan “Müslümanlar mı? Nazileri tercih ederim” cümlesi paralelinde duygu dünyasına sahip olduklarını zaten biliyoruz. “Ülke elden gidiyor. Yakında hiç Alman ve Hristiyan kalmayacak” sanrılarına kapılan Almanların, “2. Dünya Savaşı’ndaki şehit ve gazilerinizle gurur duyun. Utanmayı bırakın” propagandası yapan neonazi partisini (AfD) parlamentoya göndermesi de buna işaret ediyor.

Ülkeler birbiri ardına ABD’de yaşanan darbe girişimini kınayarak, demokrasiye sahip çıkılması gerektiğini vurguladıkları açıklamalar yaptılar. Özellikle batı dünyasında, 90’lı yıllardan bu yana demokrasi, demokratik olanakları sonuna kadar kullanarak üreyen neofaşist hareketler tarafından içeriden çürütülüyor. Faşistleri, Trump’ın da vurguladığı gibi “vatansever” olarak algılayan bu ülkelerde, aslında yıkılması için bir küçük fiskenin (kongre saldırısı) yeterli olacağını gördüğümüz demokrasiler nasıl korunacak acaba? İşte Bundestag’ta olduğu gibi bariyerlerle ve daha fazla polisle “faşizmden korunmaya çalışarak” faşizmden “korunamıyorsunuz.” Faşizmle esaslı bir mücadele gerekli. Faşistler yalan söylüyor, kışkırtıyor ve nefret yayıyorlar. Bu yapılanların bir bedeli olmayacak mı? Örneğin, etrafa “en kral demokrasi bizde” diye caka satan ABD’lilerin siyasi kriminal Trump’ın bir kez daha başkan adayı olmasını engellemesi gerekmiyor mu? Şu soruyu sormanın zamanı gelmedi mi, “Demokrasinin, kendisini yok etmeye güdümlü siyasi hareketlere, kişilere ve organizasyonlara karşı tahammülü sınırsız mı olmalıdır” Eğer demokrasi medeni bir yaşam formunu canlı tutmanın yoluysa ve bu amaca hizmet ediyorsa yanıt “hayır” olmalı tabii olarak.

MEDENİYET DIŞINA TAŞMA HALİ

Esasında, faşist hareketler ve partilerin, demokratik sistemlerin açıklarını çok iyi yakalamaları bir fırsat olarak değerlendirilebilir. Yani bu türden hareketler sıkı bir şekilde takip edilerek, sızmaya çalıştıkları delikler belirlenerek, demokratik sistem içerisinde düzeltilmesi gereken hatalar daha büyük sorunlara yol açmadan hızlıca telafi edilebilir. Buradan yola çıkarak demokrasi ve özgürlük karşıtları kategorize edilecekse bu işlemin herhangi bir tartışmaya neden olmayacak şekilde yapılması ve bu kategorizasyona dahil edilenlerin demokratik haklardan faydalanarak, demokrasiye taarruz etmelerinin kesin bir şekilde engellenmesi gerekiyor. Demokrasinin demokratikleşmesi buradan başlayacaktır. Unutulmaması gereken şu, faşizm bir düşünce değil insanlık suçudur. O nedenle demokrasi, kendisine inanmayanları ve varlığını tehdit eden faşistleri tolere ya da terbiye etmekle yükümlü değildir ya da onları sisteme entegre etmeye çalışmakla. Bunlar demokratik tartışma ve yarışma alanının dışına itilmeli, eritilmelidir. Siyaset Bilimci Chantal Mouffe’nin deyişiyle “demokrasinin radikalleşmesi” isteniyorsa bu ancak ona inananlarla yapılabilir. Bu nedenle demokrasinin açıklarını demokrasiyi yok etmek için kullananları, demokratik davranmak adına tolere etmeye çalışmak asla doğru bir yaklaşım değildir.

Bununla birlikte insanlık, kendisini burjuva demokrasileri içerisinde tanımlamaya devam ettiği sürece tarih tekrar etmeye devam edecektir. Yani yeni Hitlerler, Mussoliniler vb… tekrar tekrar sahne alacaktır. Faşist kalkışmaların ABD’deki darbe girişimi ya da Almanya’daki Meclis saldırısıyla son bulmayacağı açık bir şekilde görülüyor. Çünkü her taraf kendisine patriot-nationalist-milliyetçi diyen faşistlerle dolu. Alman milliyetçisi, İngiliz milliyetçisi, Fin milliyetçisi, İtalyan, Amerikan, Japon milliyetçisi vs… Uzuyor gidiyor bu liste. Hepsi kendi ülkesinin ve o “muhteşem” ırkının dünyanın en harikası olduğuna inanıyor. Hepsi tanrı tarafından kutsanmış bir ırkın üyesi… Gerçek şu ki hepsi esasında hiç yaşanmamış destanlara, hiç dünyaya gelmemiş kahramanlara tapınıyor. Mitlere iman ediyor. Duygularını ve akli dengelerini gerçek dışı ezoterik, okült anlatılara kurban ediyorlar. Aptallaşma, ilkelleşme ve barbarlaşma süreci yani. Ondan sonra boynuzlu kostümler giyip yarı çıplak bir vaziyette ülkesinin demokrasi kurumlarına saldırıyorlar. ABD’deki dünya medyasına da yansıyan o boynuzlu adamın fotoğraflarına dikkatli bakın. Boynuzlunun kongre binasında havaya doğru ulurken çekilen fotoğrafları da var aralarında. O görüntüler, en yalın haliyle medeniyetten barbarlığa rücu edişi, vahşileşmeyi ve medeniyet dışına taşmayı resmediyor. İnsanlığın arkaik kökenlerine atıfta bulunuluyor.

NE DEĞİŞECEK?  

Öte yandan, “Biden gelecek dertler bitecek” cümlesi “faşistler demokrasiyi ve yaşamımızı yok edecek” nörotik korkusuna yönelik konforlu bir kaçış alanı yaratıyor o kadar. Hiçbir gerçekliği yok. Aslında Biden da Trump gibi kurulu düzeni temsil ediyor. Trump’ın yaptığı hata, bu kurulu düzeni ayakta tutan büyük faşist/kapitalist sözleşmenin faşizme atıfta bulunan taraflarını açık bir şekilde gözler önüne sermek oldu. İki dönemlik yani 8 yıllık bir proje olarak piyasaya sürülen Trump, moda tabirle güç zehirlenmesi yaşayarak sistemin faşist yönüne yaptığı güçlü atıflar nedeniyle başkanlığı erkenden bırakmak zorunda kaldı. Biden ile birlikte örneğin Afro-Amerikalılar için ne değişecek? Daha mı eşit olacaklar ya da daha özgür? Ya da soruyu tersinden soralım, Afro-Amerikalılar, kıta yerlileri, latinler ya da müslümanlar Trump öncesinde beyazlarla eşitlik ve denge üzerine kurulu bir yaşam mı sürüyorlardı? Trump bu eşitsizliği cesurca ve pervasızca gözler önüne serdi o kadar. Kendisinden önceki başkanların yaptığı gibi incitmeden “yok sayma” yerine insanların gözlerinin içine baka baka “yok saydı”. Amerikan müesses nizamını bu rahatsız etti. İkinci ya da üçüncü sınıf, tüm yurttaşları “müşteri” olarak algılayan ve müşterilerinin zihinlerinin sürekli olarak uçak modunda kalmasını isteyen kapitalist sistemin çarklarına çomak soktu. Aksi halde ABD’yi Trump gibi azılı bir faşistin yönetmesinin burjuva demokrasisi nüveleri açısından herhangi bir sıkıntıya neden olacağını düşünmüyorum.

Ezcümle, bundan sonraki süreçte ABD’de Trumpizm etrafında ete kemiğe bürünen faşist oluşumların daha da konsolide olduklarını ve iktidar hırslarını bilediklerini göreceğiz. Tüm bu nedenlerden ötürü antifaşistler için safları sıklaştırma zamanı. Aksi halde bırakın binalara, birbirimize bariyerler arkasından bakacağımız günlerin çok uzakta olmadığını bilmeliyiz. Dayanışmayla…

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER