Çarşamba, Mayıs 8, 2024

Nuriye Gülmen: Açlık grevine son vermeyi hiç düşünmedim

Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında çıkarılan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile işinden atılan, ardından “İşimi geri istiyorum” talebiyle açlık grevine başlayan Akademisyen Nuriye Gülmen, eyleminin 269’uncu gününde tahliye edilmesinin ardından, “Direniş sonlandığında ve sağlığıma kavuştuğumda yapmak istediğim şeyleri yapıp yapamayacağımı merak ediyorum. On yıl sonra nerede olacağımı çok merak ediyorum” dedi.

“Yaşamı bu kadar iliklerimde hissettiğim bir dönem olmadı” diyen Gülmen, “Benliğime, kendime olan saygıma çok değer verdiğim için AKP’ye bana bunu yapamayacağını söylüyorum. Çünkü benim yaşamım çok değerli, çünkü ben çok değerliyim, kendime çok saygı duyuyorum. Bu saygıyı yitirmek istemiyorum” diye konuştu.

Gazete Duvar’dan İrfan Aktan’a konuşan Nuriye Gülmen’in açıklamalarının bir kısmı şöyle:

Sağlığınız nasıl?

Sağlığıma hiç odaklanmadığım gibi insanların da buna odaklanmasını istemiyorum. Saklanacak bir şey yok ama sağlık durumumun konuşulmasına, bilinmesine gerek yok. Elbette 274 gündür devam eden ve tıpta “uzayan açlık” diye tanımlanan bu sürecin bariz etkileri var. Özel bir sorunum, “şu değerim şu kadar düşük” diyebileceğim bir şey yok. Tabii vücut dengem çok düşük, boyumun uzunluğu da hesaba katıldığında çok çok zayıfım. 59 kiloyla başladım, en son Numune Hastanesi’nde tartıldığımda 34 kiloydum. Kas kaybım çok fazla olduğu için bazı hareketleri yapmakta güçlük çekiyorum. Yataktan kalkarken yardıma ihtiyacım oluyor. Ziyaretime gelen çok insan var ve ben onlara sürekli konuşmak istediğim için bazen yorgun düşüyorum. Eve geleni bırakmıyorum! Aç kalmışım konuşmaya. “Azıcık daha oturun, şunu da anlatayım” filan diyorum (Gülüyor).

İnsanlara neler anlatıyorsunuz?

Hayata dair bir sürü şey anlatıyorum. Gelen öğrencilerden biri hazırlıktan kaldığını söyleyince üniversiteye girişte yaptığım tercih hatasından girip öğrencilik yıllarımı anlatmaya başladım. ODTÜ’den 15 öğrencinin ziyaretime gelmesi beni çok mutlu etti. Öğrenciliğimi ve öğrencilerimi hatırladım. Tanımadığım çok sayıda insan ziyarete geliyor ve hepsini tanımak istiyorum. Ne yapıyorlar, kim bu insanlar, merak ediyorum.

Sağlık sorunlarınızı konuşmak istemiyorsunuz ama insanlar bunu çok merak ediyor…

Sağlık sorunlarımın direnişin önüne geçmesi, insanlarda başka bir motivasyonun harekete geçmesine neden olabiliyor. Öyle olsun istemiyorum. Açlık grevinin kendisi politikken, onu sağlık sorunlarına indirgemek çok riskli. Devlet de zaten bunu yapıyor.

Nasıl yapıyor bunu?

Tutuklanınca hapishanede çok az kaldık ve hemen ardından hastaneye götürüldük. Orada da bize hasta muamelesi yapıldı ki, bu motivasyonunuzu negatif olarak etkiliyor. Saat başı gelip tansiyon ölçüyor, doktorlar sürekli bilgi veriyordu: “Açlığınız çok uzadı. Bu aşamada kaslarınızda, sinirlerinizde şunlar oluyor” filan diyor ve öylesine senaryolar çiziyorlar ki, bilinçsiz biri olsanız o anda açlık grevini bitirirsiniz. Ölmek değil mesele ama vücudunuzdaki hasarı öylesine tarif ediyorlar ki… Oysa sen zaten bunu yaşıyorsun, vücudundaki yıkıma her gün şahit oluyorsun. Mesela bir dönem acayip kas ağrıları çekiyorsun ve bu ağrının, vücudun enerji alabilmek için kasları parçalamasından kaynaklandığını biliyorsun. Tüm bunların farkında olduğun halde açlığı sürdürüyorsun. İşte tam da buradaki iradenin ön plana çıkması gerekiyor. İnsanlar, sağlık sorunlarımızdan bahsettiklerinde duyarlılığın harekete geçebileceğini düşünüyor. Öyle bir beklenti olduğunu biliyorum ama biz buna oynayamayız.

Açlık grevinin kendisi zaten insanları adil, vicdanlı olmaya davet eden bir eylem değil mi?

Evet.

İnsanlar belki de karşısındakinin yaşadığı acıya tanıklık ettiği ve o acıyı yaşamasını istemediği için adil ve vicdanlı olmaya meyletmez mi? İktidar da insanlar bu empatiyi yaparak harekete geçsin istemediği için ya bir çözüm yaratır veya açlık grevindekini bir şekilde bertaraf etmeye çalışır… Dolayısıyla sizin sağlık sorunlarınızdan söz etmek, açlık grevinin doğal bir sonucu değil mi?

Bundan söz etmekte bir beis yok.

‘AÇLIK GREVİNE SON VERMEYİ HİÇ DÜŞÜNMEDİM’

O halde kamuoyuna bu sorunlardan söz ederek tesirde bulunmak neden “buna oynamak” anlamına gelsin?

İnsanlar, açlık grevindekine üzülerek bir duygudaşlık kuruyorsa, bunda bir sorun yok. Ama ben duygudaşlığın bu şekilde kurulmasını tercih etmiyorum. Duygudaşlık daha politik bir yerden kurulmalı. Bu benim motivasyonum için de çok önemli. Elbette açlık grevimizin 60’lı günlerinde birden bire bu kadar duyulmamızın sebebini hatırlıyorum. Alanda (Yüksel Caddesi’nde) birden rahatsızlanmıştım. Hafif bayılır gibi oluyorum, gözlerim gidiyor ve tam o sırada küçük bir video çekilmiş. Oradan mesela çok ciddi bir duyarlılık oluştu. O anda o oldu ve bunun önüne ne ben geçebildim ne de geçmeme gerek vardı. Doğallığında gelişen bir şeydi. Evet, o görüntü insanların vicdanına hitap etti. Böyle bir tarafı var bu işin. Ama ben insanlara bu şekilde çağrı yapmayı tercih etmiyorum.

Açlık grevine son vermeyi düşündüğünüz oldu mu hiç?

Hayır, hiç düşünmedim. Açlık grevine ne zaman son vereceğiz? İnsan tabii ki bunu çok sık düşünüyor. Ne zaman, nasıl biteceğine dair çok düşünüyorum. Ama “lanet olsun, artık bırakalım, artık bitsin” düşüncesinden her zaman uzak durmamız gerektiğini düşünüyorum.

 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER