Pazartesi, Mayıs 13, 2024

Erkan Aktaş yazdı | Yaratıcı yıkım modeline farklı bir bakış: Türkiye Çiftlik Bank örneği

Joseph A. Schumpeter 1883-1950 yılları arasında yaşamış Avusturyalı, iktisat profesörüdür. Schumpeter’in temel ilgi alanı kapitalist endüstriyel toplumun gelişme sorunu olmuştur. Schumpeter, gelişmeyi istikrarlı bir şekilde arttıracak faktör olarak girişimi görmüştür. Schumpeter’in yaklaşımları ile ön plana çıkan girişimci, üretim faktörlerinin içeriğinde yenilik (inovasyon) yaparak girişimcileri de harekete geçirmektedir. Diğer bir ifadeyle, yeniliklere öncülük edenler dinamik girişimciler olmaktadır. Yaratıcı Yıkım yaklaşımına göre, yenilik yapmayan, yenilikçi ol(a)mayan girişimci özelinde firmaların ve ekonomilerin rekabetçi gücü azalmaktadır.

Türkiye, Organize İşlerde İnovatif Yaklaşımlar Bitmiyor

Türkiye de belli ki ortaya çıkan aldatmaya yönelik yenilikçi yaklaşımları ile ön plana çıkmaktadır. Bunlara bir çok örnek verilebilir; Kombassan, Yimpaş, Jetpa, Deniz feneri, Saadet zincirleri ve son olarak Çiftlik Bank. Tabiiki, Joseph A. Schumpeter’in Yıkıcı yenilik derken Türkiye’deki bu örnekleri kastetmiyor. Ama bu yenilikçi yaklaşımların yarattığı yıkım, Türkiye’de çoğunlukla rekabetten kaynaklı değil de geniş mağdur kitleleri üzerine yarattığı yıkım şeklinde gerçekleşmektedir. Bu hafta, organize işler (Çiftlik Banka örneği) konusunda inovatif yaklaşımlarla dünyada lider olabilecek bir ülke konumuna gelme nedenimizi irdelemeye çalışacağım.

Sanal bir oyun üzerinden organize edilen ve yüksek gelir vaat eden Çiftlik Bank organizasyonunun piyasadan yarım milyar lira fazla topladığı ortaya çıktı. KKTC merkezli Çiftlik Bank, internet üzerinden üye olunan bir sistem idi. Yeni üye getirenlere de kar payı dağıtılıyor. Bir nevi inovatif ‘saadet zinciri’ modeli olarak karşımıza çıkıyor.

Türev Aldatma Modeli !

Çiftlik Bank organizasyonu sonucu mağdur 1650 kişiden “Paranızı geri alacağız” vaadiyle tekrar para toplanıyor. Kişi başı ortalama 500 ile 1000 lirasındaki miktar elden teslim alındığı söyleniyor. Aldatma sektöründe türev piyasalar kavramıyla açıklanabilir. Bu durumun bir çok ekonomik, psikolojik ve sosyolojik nedeni vardır elbet.

Umutları ve İnancı Kullanarak Negatif Dürtme

Ülkemizde kişilerin bir çok alanda “rasyonel” karar almadıklarını çok rahat gözlemleyebilmekteyiz. Hâkim düşüncenin aksine, insanlar aslında kendi çıkarlarına ters düşen davranışlar da gösterebilmektedir. Günlük dilde mantıksız(!), ya da irrasyonel davranışlar hayatımızdaki kararların çoğunu etkilemektedir. Bunun üzerine insanların kararları nasıl aldıkları sorusu kafasını daha fazla kurcalamaya başlıyor. 2017 yılında Nobel Ekonomi Ödülünü’nün Richard Thaler’e verilmesinin nedeni de davranışsal ekonomi ile ilgili çalışmaları gelmektedir. İşte Thaler’in cevabını aradığı bu soru Nudge (“Dürtme”) kitabında bu konuyu irdelemektedir. Burada iki türlü dürtme yaklaşımı var: Olumluya doğru dürtme (Rasyonel karar vermeye yönlendirme) ve bir de olumsuza doğru yapılan dürtme (İrrasyonel karar almaya yönlendirme). Çiftlik Bank ve bezeri organize işler kişileri irrasyonel karar vermeye yönelik inovatif dürtme araçları olarak kullanılmıştır.

Milli (!) ve Dini Hassiyet ve Saadet Zincirleri: En Son Örnek Çiftlik Bank

Bu ülkede özellikle milli (!) ve dini hassasiyet o kadar suistimal edilmekte ki birileri için sahtekarlık malzemesi olarak kullanılmaktadır. Oysa milliyetçi bir paradigma da manevi yapı ve kültürel yapıları ile ön plana çıkması gerekirken, Türkiye’de milli dedikler şeylerde o kadar şekiller ve semboller arasına sıkıştırılmış ki; içeriği olmayan boş söylemlerden kaynaklı özellikle saadet zincirlerinin malzemesi olmaktan öteye de gidememektedirler. Bu durum, yurdumun insanın eğitim kalitesi ve düzeyiyle de alakalı olsa gerek. Sürekli bir birine benzeyen ama inovatif tekniklerle karşımıza çıkan saadet zincirleri hayatımızda daha da olmaya devam edecek gibi…

Milli (!) ve Dini Hassasiyet ve Politika

Milli ve dini hassasiyet pazarlamanın ya da saadet zincirlerinin bir malzemesi haline gelmesinden daha tehlikeli yanı ise hırslı politikacıların malzemesi haline gelmesidir. Bu durum ise Türkiye’de kullanılan politik yolun ne kadar dejenere olduğunun bir göstergesidir.
Züğürt Ağa filiminde bir fenomen olan Cennetten tapu vermek güzel bir örnek olarak gösterilebilir. Filmin bu sahnesi izleyenlerin hafızasında yer almıştır diye düşünüyorum. Ağanın partisine oy vermeyen kahya nedenini açıklar: “Vallah ağam ister kes ister öldür; biz bunun için başkasına oy vermişıh (vermişiz).” (der ve üzerinde Arapça yazılar olan bir kâğıt parçası gösterir). Ağanın nedir bu sorusuna cevaben “Şıh vermiştir cennetten tapu; çok güzel yer ayarlamışık” “…Şıhınız da bir işe yaramamıştır, hasat iyi değildir.

Bu tarz politik davranışları siyasi alanlarda görmeye devam ediyoruz. Günümüzde ne yazık ki, çoğunlukla şekilsel ve içi boşaltılmış formda yaşanan milli ve inançsal yapıların politik karar verme süreçlerini irrasyonel yapacak şekilde etkileyebilen bir çok siyasi yapı bulunmaktadır.

Bu ülkedeki eğitim seviyesini istenilen nitelik ve süreye çıkaramadığımız sürece bu ve bezeri trajik komik vakaları her alanda yaşamaya devam edeceğiz.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER