Perşembe, Mayıs 2, 2024

Liyakat-şeffaf yönetim ya da İmamoğlu – Yavaş etkisi

Hakan Çakmak

Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi, Cumhurbaşkanlığı Başkanlık Sistemine geçildikten sonra 1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile kurulan ofislerden bir tanesidir. Resmi sayfalarında[2],

İnsan Kaynakları Ofisinin görevleri,

  • İnsan Kaynakları envanteri çıkarma,
  • Vizyon, hedef ve öncelikleri doğrultusunda projeler geliştirme,
  • Özel yetenekleri keşfetme, yönetme, proje geliştirme,
  • Küresel düzeyde insan tespiti yapma ve milli projelere kazandırma,
  • Kamuda kariyer planlama, geliştirme ve uygulama,
  • Kamuda liyakat ve yetkinliği geliştirecek çalışmalar yapma,
  • Verimliliği arttırmak için çalışmalar yapma olarak kısaca tanımlanmaktadır.

Bu amaçlar merkez alınarak Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bulunan ofis ve bunlara bağlı il ve ilçe kuruluşlarıyla beraber seksen dört milyonluk nüfusun yönetilmesi düşünülmektedir. Elbette ki teorik olarak güzel bir düşünme sistemi olsa da uygulamada süreç planlanan gibi ilerlememektedir. 16 Nisan 2017’de yapılan referandumun ardından 24 Haziran 2018’de normalde planlanan tarihinden daha erken yapılan seçimlerle birlikte yeni sistem yürürlüğe girmiş olmasına rağmen; 12 Mayıs 2021 tarihinde TRT Haber’de,[2]

“Kamuda işe alımlar tek kapıdan yapılacak” başlığı ile kamuda işe alımların “Kariyer Kapısı Platformu” üzerinden yapılacağını ve bu durumun fırsat eşitliği, liyakat ve şeffaflık açısından verimliliği artırmasının hedeflendiği” duyurulmuştur.

Son olarak 02.06.2021 tarihinde Sözcü Gazetesi ve diğer gazetelerde de,[3]

“862 bin 833 kamu görevlisinin katıldığı ankete göre, tatmin ve aidiyeti en çok etkileyen faktörlerin başında seçme, işe alım ve yerleştirme süreçlerinde ise liyakat ve şeffaflığın sağlanması olduğunu aktardı.” Şeklinde bir haber paylaşıldı.

2017 Referandumu’ndan bu zamana yaklaşık beş yıllık süreçte ilerlemenin beklenenin aksine çok yavaş olduğu düşünülebilir. Beklenenin aksine neden daha yavaş? Çünkü referandum öncesinde yeni sistemin karar alma ve uygulamada daha hızlı olacağı ve bu durumun ülkemiz açısından daha etkin bir çalışma imkânı yaratacağı iddia edilmekteydi. Ancak sonucun beklenenden çok daha yavaş olduğu görülmektedir.

Bu durum şaşırtıcı mıdır? Kamu yönetimi alanında çalışan sosyal bilimciler için şaşırtıcı olacağını düşünmemekteyim. Çünkü ulus devletlerin ortaya çıkmasından beri oluşan devletlerde özellikle kamu alanında daha etkin ve verimli bir kamu yönetimi üzerine çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Bürokrasi ile başlayan süreci, yeni kamu hizmeti, yönetişim yaklaşımı, yeni kamu yönetişimi ve iyi yönetişim gibi basitçe ifade edebiliriz. Bu sistemlerin her biri hantal olarak düşünülen kamu yönetimi işleyişinin nasıl daha etkin, hızlı ve verimli olarak çalışabileceği üzerine düşünülen, birbirlerinden tamamen kopuk olmayan, öncekinin açığını kapatacak eklemelerle daha iyisini ortaya çıkarma amacı olan düşünsel yöntemlerdir.

E-DEVLET

Yukarıda verilen haberlere bakıldığında karşımıza “E-devlet” kavramı çıkmaktadır. Kamu yönetiminin teknolojik gelişmelere entegre edilerek “bürokrasi”nin ağır işlerliğinin azaltılması ve daha hızlı ilerlemesi açısından uygulanan ve genel anlamda herkes tarafından olumlu karşılanan bir yöntemdir. Türkiye e-devlet uygulamaları açısından gelişmekte olan ülkeler arasında olmasına rağmen bu alandaki gelişmeler vatandaşların daha rahat, kolay ve şeffaf şekilde takip edebilmesi açısından büyük memnuniyetle karşılanmaktadır. E-devlet açısından hizmetlerin neredeyse tamamını (%99) entegre eden Estonya bu konuda öncü devlet durumunda kabul edilir.

Teknolojik anlamda yapılan bu gelişmeler çok kısa sürede gerçekleşmeyeceği için Türkiye’nin bu çabaları olumlu karşılanmakta ancak yine de bazı durumlar için “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” sözünü hatırlatmakta fayda olduğunu düşünmekteyim.

MERKEZ YÖNETİM-ADEM-İ MERKEZİ YÖNETİM

Çok eski zamanlardan beri yönetimler kimi zaman merkezi idarede tek elde toplanırken kimi zaman yetki dağıtımı ile yönetme gücü dağıtılmaktadır. Güç hakkında Lord Acton’ın “Güç Bozar Mutlak Güç Mutlak Bozar” sözü aklımıza gelmektedir. Bu sözü yaygın olarak güç zehirler/yozlaştırır; mutlak güç mutlak zehirler/yozlaştırır olarak duymuş olabilirsiniz. Ne şekilde olursa olsun bu sözlerle bize verilmek istenen en önemli, mesaj yönetim açısından denge ve denetlemenin vazgeçilmez bir unsur olduğudur. Nitekim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin en çok eleştiri aldığı unsurlardan biri de denge ve denetleme noktasında yetersiz kalmasıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde yeni sistem, özellikle Parlamenter Hükümet Sistemi ile karşılaştırılarak kimileri tarafından eksik görülürken kimileri tarafından daha iyi olduğu düşünülmektedir. Denge denetleme çeşitli yönetme mekanizmalarında farklı şekillerde görülmektedir. Montesquieu’nin “Kanunların Ruhu” adlı kitabında bu konunun önemi vurgulanmıştır. Yazının başında bahsettiğim liyakat, şeffaflık gibi kavramların öne çıkmasının  temel noktası tam olarak denetlemedir.

Vatandaşlar oy vererek kendilerini temsil etmeleri için seçtikleri Cumhurbaşkanı ve TBMM üyelerine ya da yerel yöneticilere bu yetkileri sınırsız ve sonsuz anlamda vermemektedir. Bu yetkiler, onlar adına belli süre içerisinde ve belli sınırlarla verilir. Eğer gücü eline alan yönetim, bu durumu göz ardı edip kendisini daha farklı düşünmeye başlarsa yetkiyi veren yurttaşlar ilk fırsatta yetkilerini geri alırlar. İşte bu durum bir çeşit denetleme gücüdür. John Locke, bu durumu “Direnme Hakkı” olarak adlandırmaktadır. Bu yüzden yönetim organlarında güçlü bir denge ve denetleme sistemi olması çok önemlidir.

Prens Sabahattin’den beri yönetim anlayışı açısından güç dağılımının daha demokratik, daha çoğulcu, daha özgür bir ortam oluşturulacağını savunan birçok düşünür vardır. Yetkinin yerel yöneticilere dağıtılması daha etkili ve verimli bir yönetim şekli olacağını bu sayede de gücün bozma faktörünün de daha sınırlandırılmış olacağı belirtilir. Örneğin İzmir Buca Metro çalışması çok uzun zaman Bakanlar Kurulu kararı beklendiği için başlatılamamıştır. Hâlbuki merkezi yönetimin denetleme ve daha sınırlı bir özellikte olsaydı çok uzun zaman önce açılmış ve vatandaşlara hizmet vermeye başlamış olabilirdi. (Burada bahsedilen yönetme yetki devri, ayrılmak ya da özerklik anlamında değil sadece idari anlamda yetki kullanmadır.)

İYİ YÖNETİŞİM

Geleneksel kamu yönetimi anlayışı, yoğun bürokratik ve işleyiş olarak daha kapalı bir sistem olduğu için hesap verebilme, etkin ve etkili yönetim anlayışı açısından çok sıkıntılı bir yönetim şekli olarak düşünülmektedir. 1989’da Dünya Bankası tarafından kullanıldıktan sonra bir yönetim şekli olarak literatüre giren yönetişim kavramı; birlikte yönetme ilkesi üzerine kurulan bir sistemdir. Bu sistemin daha geliştirilmesi ile ortaya çıkan iyi yönetişim için yönetim, kapalı bir sistem olarak değil, yönetilenlerin de dâhil olduğu güçlü bir sivil toplumla denge ve denetlemenin aktif olarak gerçekleştiği; şeffaf, adil, hesap verebilir, katılımcı, tutarlı ve sorumluluk üstlenen yani daha demokratik yönetme şeklidir. Son zamanlarda daha fazla tercih edilen bir yönetim şekli olarak karşımıza çıkmaktadır.

SONUÇ YERİNE

Teknolojinin gelişmesiyle McLuhan’ın “Küresel Köy” olarak adlandırdığı kavramla beraber vatandaşlar artık sadece yönetilmek istememekte ve çeşitli şekillerle yönetim kararları içinde yer almak istemektedir. İyi yönetişim ile birlikte daha az merkezi yönetim daha katılımcı ve yetkinin daha fazla dağıtıldığı yönetim talep edilmektedir. Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı ve Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı seçildikten sonra bu tarz bir yönetim şekli benimseyerek meclis toplantılarını ve ihalelerin canlı yayınlamaları; işe alımlarda kamera ve şeffaf oda kullanılması; yeni vapur ve/veya otobüslerin renk/isimlerinin vatandaşlara sorulması; sık sık paylaşılan anketlerle vatandaşın görüşünün alınması gibi yollara başvurmaları iyi bir yönetim; yönetişim şekli uygulanıyor gibi düşünülebilir. Özellikle sosyal medyada daha aktif ve ulaşılabilir başkan imajları, vatandaşların kendilerini süreçlere daha ait hissetmesini sağlamaktadır. Hatırlanacağı gibi Mansur Yavaş’ın yaklaşık 400 bin kişinin izlediğini söylediği “boru ihalesi” ile; kar küreme araçlarında bulunan ve uygulamadan anlık olarak izlenebilen çalışmalar; Ankara’da yaşamamalarına rağmen pek çok vatandaşın ilgisini çekmiş, merak duyan pek çok kişinin takip ettiği görülmüştür.

Yazımın başında bahsettiğim haberlerde liyakat, verimlilik ve ait hissetme gibi kavramlar yurttaşlar tarafından sürekli olarak şeffaf bir şekilde yönetilen belediyelerin yönetim şekillerinin merkezi idare tarafından da benimsenmesi açısından bir mesaj olarak algılanmalı ve önemsenmelidir. Özellikle milletvekilleri tarafından denetleme açısında sorulan sorulara ya hiç cevap verilmemesi ya da “ticari sır” gibi cevaplar verilmesi vatandaş tarafından güzel bir tavır olarak algılanmamakta ve yöneticilerin daha şeffaf, hesap verebilir şekilde yönetilmesi isteğini arttırmaktadır. Ekrem Bey ve Mansur Bey’in öncülüğünde uygulanan yönetim şekilleri vatandaşlar için daha bilinçli bir vatandaş olmayı teşvik etmiştir. Vatandaş artık kapalı kapılar ardından sadece yönetilme şeklinde işleyecek hiçbir yönetimi kabul etmeyecektir. Denetlemenin en güçlüsü vatandaşlar tarafından ve sürekli olarak uygulanmaktadır.

Son Söz: En iyi yönetim, çoğunlukçu değil çoğulcu, yönetilen değil birlikte yönetim şeklidir.

* Siyaset Bilimi Yüksek Lisans Öğrencisi


Hakan Çakmak
1988 Çorum doğumlu. Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyoloji bölümünde iki yıl eğitim aldıktan sonra Anadolu Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde lisansını tamamladı. Aynı dönemde Hitit Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Lisans eğitimini bitirdi. Anadolu Üniversitesi’nde Formasyon Eğitimini aldıktan sonra dört yıl özel okullar ve dershanelerde “Rehber Öğretmen” olarak çalıştı. Şu anda İzmir Kâtip Çelebi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi alanında Yüksek Lisans tez döneminde eğitimine devam etmektedir.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER