Her ne kadar Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın çizgisini ve de duruşunu çok benimsemiyor olsam da şu anda da aynı sloganı muhalefet için kullanmak gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu sefer tersten bir okuma ile. ‘Tehlikenin farkındayız’ sloganı hafızam beni yanıltmıyorsa 2007’den beri Cumhuriyet Gazetesi’nin AKP iktidarının değişik dönemlerde uyguladığı kimi politikalar sonrasında kullandığı bir slogan. İlk olarak Abdullah Gül’ün meclis tarafından Cumhurbaşkanı olarak seçilme sürecinde kullanılan bu slogan değişik zamanlarda gazete tarafından çok defa kullanıldı. Elbette her kullanışta etkisini bir nebze daha yitirdi ama sanıyorum Türkiye’nin üzerinden tehlikenin eksik olmadığı bir 10-15 yıl yaşadık ve de yaşamaya devam ediyoruz. Her ne kadar Cumhuriyet Gazetesi’nin yayın çizgisini ve de duruşunu çok benimsemiyor olsam da şu anda da aynı sloganı muhalefet için kullanmak gerektiğini düşünüyorum. Ancak bu sefer tersten bir okuma ile. AKP iktidarından doğrudan kaynaklı olarak değil, kendi yapamadıklarından dolayı muhalefet ‘tehlikenin farkında mı’ diye sormak lazım. Son zamanlarda hemen hemen herkesin üzerinde mutabık kaldığı bir konu var. Önümüzdeki seçimi iktidar kazanamaz bu mümkün değil ancak muhalefet kaybedebilir ki bu Türkiye için büyük bir tehlikedir. İktidar o kadar kazanamayacak durumdaki muhalefetin en düşük oyunu alma ihtimali olan Kemal Kılıçdaroğlu bile son Metrapoll anketinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ikinci turda 4 puan fark atıyor. Bu noktada basit bir aritmetik hesap ile iktidarın yanına bir şekilde Kürtleri de çekerek seçimi ilk turda alması gerekiyor. İmkânsız mı? Değil. Ama çok zor. Fakat bu imkansıza çok yakın durumu çok zor haline sokan iktidarın başarısı değil, muhalefetin yapması gerekenleri yapmaması ya da zamanında yapmamasından kaynaklı. Zira bu zamanlama sorunu bir şekilde iktidarın göstermelik de olsa kendisini toparlamasına neden oluyor. Ama bunun da ötesinde muhalefet için bir inandırıcılık sorunu yaratıyor.
Asıl kararı alacak ve kendi gelecekleri kadar daha büyük bir çemberdekilerin geleceğini etkileyecek Altılı Masa liderleri ve de onların kurmayları ‘tehlikenin ne kadar farkında’?
Herkes söylüyor bunu; iktidar kendi kurulu düzeni bozulmasın diye örtülü ya da göstere göstere her şeyi yapmak durumunda. Buna hem mecbur hem de karakteristik olarak buna uygun bir durumda. Bu noktada, onun yaptığı her hamleyi irrasyonel ya da hesapsız olarak okumak da yersiz. Aslında kendince bir hesap yapıyor ama yaptığı bu hesaptan daha da fazla kazanç sağlamasına neden olan şey muhalefetin ne kadar kararlı olduğunu gösterememesi. Örneğin Ekrem İmamoğlu kararı ile en güçlü rakibini hukuk yolu ile diskalifiye etmeyi amaçlayan iktidara Saraçhane olayı gibi bir durumu muhalefet kendi elleriyle hediye etti ve en olmayacak şekilde kendi içlerinde bir uyum sorunu olduğunu gösterdiler. Her an ‘biz iktidar olmak istiyoruz’ diye mesaj vermesi gereken ve de ortak akıl ile bir şekilde uyum içerisinde olduğunu göstermesi gereken muhalefet ‘tehlikenin farkında olmadığını’ ne yazık ki zaman zaman gösteriyor. Muhalefetin bu şekilde zaman zaman yalpalamasına neden olan şeyin ben bir şekilde toplumun farklı kesimleri ile fikir alışverişinde olmayıp dayanışmaması olduğunu da düşünüyorum. Bu noktada toplumun farklı kesimleri muhalefete bir şey sunmuyor değil, onlar işlerine gelenleri almayı tercih ediyorlar. Misal hafta başında benim de aralarında bulunduğum bir grup siyaset bilimci ‘Altılı Masa’ya Altı Soruluk Açık Mektup’ yayınladı. Metinde seçimin hayati olduğunun altı çizilirken Türkiye’nin ikinci yüzyılında gerçekten Türkiye gibi olması için seçimin mutlaka kazanılmasının önemi vurgulanıyor. Aslında soru seklinde hazırlanan altı madde ise kazanacak adayın ortak akıl ile belirlenmesi ve de seçim güvenliğinin hayati olduğunu vurguluyor. Sonuç olarak sadece bu metni hazırlayanlar ve imza koyanlar değil, toplumun birçok farklı kesimi işler böyle giderse yaklaşan bir tehlike olduğunun farkında. Peki asıl kararı alacak ve kendi gelecekleri kadar daha büyük bir çemberdekilerin geleceğini etkileyecek Altılı Masa liderleri ve de onların kurmayları ‘tehlikenin ne kadar farkında’? Geç olmadan atılması gereken adımların atılması şart. Farkındalık ve zekânın kötülüğü yenmesi gelecek için umut olacaktır. Umarım geç olmadan yaklaşan tehlikenin farkına varılır.