Batı’nın ihtiyacını tam da zamanında gidermiş bir Erdoğan karşısında mevcut muhalefet aktörlerinin hiç birisinin bir şansı yok. Zaten onlar da kendi şansları olmasın diye her yolu deniyorlar.Aynı zamanda seçimleri geride bırakan Erdoğan’ın enerji, enformasyon ve diğer konularda da doğrudan Rusya’ya ihtiyacı yok. Körfez parası ile ekonomiyi ayakta tutamayacağını da biliyor. Bu nedenle Batı’ya ihtiyacı var. Batı’nın da Erdoğan’a. Her ne kadar Fransa ile arası çok iyi olmasa da Birleşik Krallık ile arası çok iyi. Şu anda ABD ile de çıkar odaklı iyi ilişkiler kurmaya başlıyor. Savunma programına yeniden alınması, Halkbank davasının ötelenmesi ve bunun üzerine kredi alabilmeyi başarması Türkiye Dışişlerinin tartışmasız bir başarısı. Bunu görmek lazım ve bu sürecin aktörlerinin de hakkını ön yargısız vermek lazım. Peki bunun iç politikaya yansıması nasıl olacak ya da olacak mı? Elbette olacak hem de kısa-orta-uzun vadeli olacak. Öncelikle Erdoğan dış dünyada yeniden kabul gören bir dünya lideri konumuna gelecek içeride. Bir de Biden Erdoğan’ı Beyaz Saray’da ağırlarsa ki bu seçenek de masada, durum cidden değişir. Bununla beraber Batı’nın ihtiyacını tam da zamanında gidermiş bir Erdoğan karşısında mevcut muhalefet aktörlerinin hiç birisinin bir şansı yok. Zaten onlar da kendi şansları olmasın diye her yolu deniyorlar. Dağınık küçük muhalefet partileri, hesabını sadece iki üç belediye almak üzerine yapan İYİ Parti ve Kemal Kılıçdaroğlu’nda ısrar eden CHP oligarşisinin mevcut Erdoğan karşısında zerre şansları yok. Batı ile arası iyi bir Erdoğan’a karşı Kürt siyasi hareketi de daha dikkatli olacak ve ona doğrudan zarar verecek hamlelerden kaçınacaktır. Misal yerel seçimlerde İstanbul’a aday çıkarmaları Ekrem İmamoğlu ya da bir başka muhalifin kazanamaması demektir ki bu senaryo bugünden bakınca çok olası duruyor. Kısacası Erdoğan İstanbul’una yeniden kavuşabilir ve İmamoğlu’na da kaybetmeyi tattırabilir. Erdoğan bir taşla kaç kuş vurdu ben bunu buradan sayamıyorum. Ama bildiğim bir şey var ki ne dersek diyelim iki ay önceki gücünden daha güçlü ve etkisi daha vurgulu bir siyasi figür olarak karşımızda. Bu gerçekliği görmek gerek. En azından onun karşısında konumlandıranların görmesi şart. Yoksa birçoğu Erdoğan’ın siyasiler çöplüğüne gönderdiği diğerleri gibi olacak.
Bir gerçeği kabul etmek ya da Erdoğan’ın NATO başarısını geniş çerçeveden okumak
A.Erdi Öztürk
Erdoğan bir taşla kaç kuş vurdu ben bunu buradan sayamıyorum. Ama bildiğim bir şey var ki ne dersek diyelim iki ay önceki gücünden daha güçlü ve etkisi daha vurgulu bir siyasi figür olarak karşımızda.
Geçtiğimiz hafta İngiliz Dışişleri Bakanlığı’nda Türkiye üzerine yapılan kapalı bir toplantıda üst düzey bir yetkili bizlerin suratına baka baka ‘İsveç’in NATO’da olması lazım hem de hemen olması’ lazım demişti. Toplantıda Türkiye çalışan biz akademisyenler ise bunun çok zor olduğunu, ikna edilmesi gerekenin Türkiye değil Biden yönetimindeki Amerika Birleşik Devletleri olduğunu söylemiştik. Elbette kapalı kapılar arkasında yapılan görüşmeleri ve de Türkiye tarafının oyun planını bilmiyorduk. Ama pazartesi akşamı gündeme bomba gibi düşen haber dünya kamuoyunda Türkiye’yi yine gündeme taşıdı ve tartışmasız Erdoğan’ı NATO toplantısının en önemli kişisi hâline getirdi.
Yeni Dışişleri Bakan’ı Hakan Fidan, meslekten gelen tecrübeli bakan yardımcıları ve MİT Başkanı İbrahim Kalın’ın bir süredir Erdoğan’ı bir oyun planı hakkında ikna etmeye çalıştıkları ortaya çıktı. Çok tecrübeli bir siyasi olan Erdoğan’da onların önerilerini kendi üslubu ile birleştirerek NATO toplantısında kendisi ve Türkiye için önemli bir hamle yaptı. Kazandı ve sanıyorum Türkiye’ye de kazandırdı. Buna kimileri ‘U’ dönüşü diyebilir. Sözünden dönmek, dediklerini yalamak gibi tabirler bile kullanabilirler. Ama bu uluslararası siyasetin ve de diplomasinin pazarlık ve çatışmaları çözümlemek için müzakere yolunu kullanmanın güzel bir örneği.
Ukrayna Savaş’ını Putin kazanamayacak. Savaş ne zaman ne şekilde sonlanacak bilmek zor ama Putin bu savaştan öyle kolayca çıkamayacak. Bu noktada Putin günden güne zayıflıyor ve Erdoğan da bunu görüyor. Ya da etrafında bunu görenler var. Zayıflayan Putin, Balkanlar başta olmak üzere Türkiye’nin yakın bölgesinde etkisini azaltmak durumunda kalacak ve bu boşluğu Türkiye doldurmaya çalışacak. Elbette batının kredi desteği ile.
Yorumlar