Prof. Dr. Doğu Ergil, "Bugünkü iktidar ortakları bir Kürt sorunu olduğunu düşünmüyor” dedi. 'Doğu Raporu' yazarı Doğu Ergil 1995’ten itibaren üç kez Doğu raporu hazırladı. 1995’te Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) için hazırladığı rapor nedeniyle devlet güvenlik mahkemesinde yılarca yargılandı. Seçime iki gün kala 'yeniden ısıtılan çözüm süreci' iddiasını 'temelsiz' bulduğunu söyleyen Ergil, “Erdoğan’la çözüm mümkün” açıklamalarına karşı şunları dedi: "AK Parti pragmatik bir söylem geliştirse din ve gelenek üzerinden çözüm süreci başlatıyoruz dese buna küçük ortağı MHP müsaade etmez. MHP'nin desteği olmayınca da çok güvenilen iktidar ayakta kalmaz. Dolayısıyla herhangi bir çözüm süreci başlatılması ihtimalini çok iyimser buluyorum bu iktidarla çözüm sürecinin yeniden başlayacağını sanmıyorum." 'Çözüm süreci öncesinde sorunun ne olduğu konusunda anlaşılması gerektiğini' söyleyen profesör, şöyle devam etti: "Bu iktidar milliyetçi muhafazakar bir koalisyon. Konuşurken bunu unutmamak lazım. Sorunun ne olduğunun tanımı yapılmayınca konu askeri çözüm olarak ortaya konuldu ve bugünkü siyaset böyle bir siyaset. Bu koalisyonu ayakta tutan MHP tarafının buna izin vermesi mümkün değil."

'Tamamen siyasi'

'Yeni bir çözüm sürecinin ya da barış girişiminin şu anda mümkün olmadığını' söyleyen Ergil, şunları dedi: “Türkiye’nin demokratikleşmesi dünya ile bütünleşmesi girişimiydi barış girişimi ve akil insanlar grubu. Bu demokratikleşme girişiminden vazgeçildi. Bugün hükümetin küçük ortağına bakıldığı zaman böyle bir demokratikleşme gibi bir bakışı yok. Merkezden yerele bir yetki bölüşümü niyeti var yok ve asıl olan hukukun üstünlüğü ilkesi var mı o da yok. Eğer barış süreci sözleri dolaştırılıyorsa Kürt sorunu denilen şeyin çözümü için değil tamamen siyasi bir söylem olarak dolaştırılıyordur. Bugünkü iktidar ortakları bir Kürt sorunu olduğunu düşünmüyor bir isyan hareketi Ankara’ya ihanet olarak görüyor bu sorunun tanımı değişmezse zor.”

DEM Parti’de ikircikli ‘muhatap’ tartışması

DEM Parti’de bir süredir ‘barış ve çözüm’ için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve PKK lideri Abdullah Öcalan ‘muhatap’ olarak gösteriliyordu. Eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ve hücre arkadaşı Selçuk Mızraklı, Kürt Sorununda Çözüm ve Barış Konferansı’na gönderdikleri mesajlarında ‘barışın muhatabı’ olarak Erdoğan ve PKK lideri Abdullah Öcalan’ı göstermişti. DEM Parti Mardin adayı Ahmet Türk de 17 Mart’ta ‘Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la bir araya gelmelerinin mümkün olmadığını’ söylemişti: “MHP’yle ittifakları olduğu müddetçe de bu gündeme gelmez. Ancak MHP’den koparlarsa mecburen yeni bir yol izleyecekler.” Son olarak 21 Mart’ta Diyarbakır Nevruz kutlamalarında konuşan Kürt siyasetçi Leyla Zana, “Hep beraber seçimden sonra, barış ve özgürlüğün yolunu açacağız” demişti. Öte yandan partinin önde gelen bazı isimleri de Erdoğan’la ‘yol yürünmeyeceği’ görüşünü dile getirmişti.
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları, 24 Mart’ta AK Parti’nin Kürtlere hayal sattığını söylemişti: “Bunu bir seçim propagandası olarak uyguluyor. ‘1 Nisan’dan sonra çözüm süreci başlayabilir’, ‘1 Nisan’dan sonra bir şeyler olabilir’ mesajını üstü örtük bir biçimde veriyor. Bölgede böyle bir algı yaratıyor.” DEM Parti Ankara Büyükşehir Belediyesi eş başkan adayı Gültan Kışanak da 26 Mart’ta “Seçimden sonra yeni bir sürecin başlama ihtimali çok zayıf” demişti: “AKP iktidarının bizlere ne yaşattığını biliyoruz. Hala da yaşıyoruz.” Eski HDP eş genel başkanı ve DEM Parti Muş Milletvekili Sezai Temelli de 26 Mart’ta “Erdoğan’ın ipiyle artık kuyuya inilmez. O kuyuya inenler orada kalır” demişti. Erdoğan, 27 Mart'ta DEM'e 'kapısının kapalı' olduğunu söylemiş, ‘oturup konuşacağı’ kimseler içinse ‘devletin bekasına saygı duyma’‘terörle araya mesafe’ koyma gibi şartlar sıralamıştı.
Editör: Altan Sancar