Kuantum sistemleri aynı anda hem parçacık benzeri hem de dalga benzeridir hem bireysel hem de grup mülkiyetleri vardır. Belirsizlikle gelişen Belirsizlik İlkesini izlerler ama yine de onları ölçmek için odaklandığımızda onları tam saptayabiliriz. Ülkece bir duraklama döneminin içindeyiz, hatta pandemi sonrası dünyanın da benzer konjonktürde olduğunu söylemek garip olmaz. Sanki her şey durmuş ve ağır çekimli bir film şeridinin içinde yaşıyor gibiyiz. Ara ara filmi tekrar başlat tuşuna basılıyor, film devam ediyormuş gibi oluyor ama devam etmiyor. Tüm alanlarda duraklat tuşuna basılmış durumda, sessiz ve derin bir bekleyiş hüküm sürüyor… Elbette ki bu durumun bir sebebi var. Belirsizlik… Beklenen olasılığının bilinmeme durumuna belirsizlik diyoruz. Günlük hayatımızı yaşarken, tüm çabamız karşılaşacağımız olasılıkları düzenlemek ile akıyor farkında olsak da olmasak da. Günlük hayatın içerisindeki belirsizlikleri yönetmek aslında bize çok da büyük sorun gibi gözükmüyor. Ancak pandemi sonrası tüm dünyada başlayan belirsizlikler, ekonomik belirsizlikleri ülkemizde daha da derinden hissetmeye başladığımız günlerden geçiyoruz. Son 1 yıldır erken seçimi, 6’lı masanın adayını, masanın dağılıp dağılmayacağını vb. bir sürü ihtimali konuşmamıza rağmen belirli olan hiçbir şey yok. İnsan kendi hayatındaki belirsizlikleri kolayca yönetebiliyor iken, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerdeki belirsizlikler zaten iyi gitmeyen ekonomiyi daha da derin bir şekilde etkiliyor. Yatırımlar durmuş durumda, her şey seçimden sonraya ertelenmiş hâlde, hükümet ekonomiyi canlandırmak için bir çabalıyor olsa da belirsizlik hâli bu ağır çekimli film şeridini yaşamamıza sebep oluyor. Belirsizlikler, kuantum ilkeleriyle yönetilebilir mi? Kuantum bilimi holistik, belirlenemez ya da en azından öngörülemez ve kendi kendini düzenleyen bir fiziksel bir dünya tanımlıyor. Sanıyorum şu an içinde yaşadığımız durumu kuantum yönetimi ile eşleştirmemiz yanlış olmayacak. Kuantum sistemleri aynı anda hem parçacık benzeri hem de dalga benzeridir hem bireysel hem de grup mülkiyetleri vardır. Belirsizlikle gelişen Belirsizlik İlkesi’ni izlerler ama yine de onları ölçmek için odaklandığımızda onları tam saptayabiliriz. İzole Newtonsal sistemlerin aksine kuantum sistemleri daima birbirleriyle ve çevreleriyle iç içe, birbirlerinin ve çevrelerinin birer parçası halindedir. Biz insanlar da fiziksel sistemleriz ve bu fiziksel dünyanın tam anlamıyla parçalarıyız. Yeni bilim, gelişen ve kendi kendini düzenleyen türden bir bilimdir. İlişkiler aracılığıyla kurulan ve yeni yeni gelişen bütün, daima parçaların toplamından büyüktür. Kuantum sistemleri yaratıcı; sürekli sürpriz ve artan miktarda karmaşa üretir. Tutarlılığı ise gizil gücün durmaksızın ortaya çıkarılmasıyla sağlanıyor. Heisenberg Belirsizlik İlkesi bir kuantum sistemine ne zaman müdahale edeceğimizi gösterir ve onu değiştiririz. Bir deneyi yapılandırdığımızda, sonuçları etkileriz. Bir kuantum yönetimi bir doğaçlama caz seansına benzetebiliriz… Bir senfoni orkestrasında her müzisyen tek bir enstrümana ve müziğin tek bir segmentine odaklanır, orkestra şefi de bu parçaların tamamını tertipler. Orkestra şeflerinin yorumları farklılık gösterir ve bundan dolayı, tıpatıp aynı senfoni farklı orkestralar tarafından çalındığında da farklılaşır. Ama bütün daima parçaların toplamıdır ve temeldeki müzik değişmez. Bir doğaçlama caz seansında ise müzisyenler genelde farklı enstrümanlarda uzmanlaşmıştır ve ne belirli bir müzik parçası ne de orkestra şefi vardır. Gelişmekte olan bir arka plan teması bulunur, bir de parçaları düzenleyen bir gelişen bütün; ama seslerin karışımı daima bir sürprizdir. Biz de ülkece bu deneyi seçim olarak deneyleyeceğiz. Bir doğaçlama caz seansındaki gibi siyasi liderler de farklı kitleleri toplamış olmakta uzmanlaşmıştır ama ne belirli bir vaat ne de belirli bir orkestra şefi vardır. Süreçte olan her şey bize kuantum ilkelerinin kullanıldığını göstermektedir. Hatta belirli olan tek şey vardır, tüm siyasi liderlerin “Yeter, söz milletindir” söylemi… Peki neden 80 milyon “Yeter, söz milletindir”i duydu?