Birleşe birleşen kazanamayanlar ayrışa ayrışa mı kazanacak? Belki evet, belki de hayır. Bu noktada kesin olan şey ise ayrım gözetmeksizin tüm muhalefet partililerinin muhalif seçmenin gözünde irtifa kaybetmeye devam ettiği şeklindedir. Akşener İstanbul ve Ankara dahil tüm illerde kendi adaylarıyla seçime gireceklerini açıkladı. Bu karar mayıs seçimlerinden beri bir muhalefet liderinin geleceğe dair yaptığı en kesin açıklama. İYİ Parti Millet İttifakının iki kurucu unsurundan biriydi. Artık öyle bir ittifak yok. En azından İYİ Parti açısından genel olarak ittifak siyaseti, özel olarak ise CHP’nin yedeğindeki parti konumu da tarihe karıştı. Bu durum siyasi hayatımızı nasıl etkiler sorusuna birlikte yanıt bulmaya çalışalım. Öncelikle ortaya konulan yeni oyun planının başarı şansından bağımsız olarak ittifak karşıtı siyasetin bir kırılmaya işaret ettiğini söylemek gerekir. Türkiye başkanlık sistemiyle birlikte yeni bir rotaya girdi. İttifaklar siyasal bir zorunluluğa dönüştü. Ama her sistem bir yerden sonra kendi karşıtını yaratır. Hayatın doğal bir diyalektiği var. Hiçbir yapı karşıtı olmadan sorunsuzca ve sürekli bir şekilde işleyemez. İYİ Parti’nin kararı başkanlık sisteminin oyun kurallarına yönelik ilk ciddi itiraz. Türkiye çapında % 10’u olan bir parti, seçmenleri gönüllerinde olmayan adaylara oy vermeye zorlayan ve siyasi partileri kimliksizleştirerek birbirine benzeten bu çarpık modelin dışına çıkmayı öneriyor. Girişim başarılı olmayabilir, İYİ Parti çok ağır bir seçim yenilgisi alabilir. Yine de ortaya konulan duruş önemlidir. Çünkü şu an yürürlükte olan sistem aslında iki parti var. Diğer tüm partiler AKP ve CHP’yi desteklemek zorunda kalıyor. Karşı tarafın kazanmaması siyasetteki tek motivasyon unsuru hâline geldi. Çoğulculuk ve farklı sesler bu ikili yapı lehine köreltildi. Artık buna bir dur demek, yeni bir yolu önermek gerekiyordu. İYİ Parti başkanlık sistemi siyasetine karşı çıkarak ilk ateşi yaktı. Üzerinde durulması gereken ikinci mesele zamanlama. Akşener’in bir önceki CHP’yi frenleme girişimi çok eleştiri almıştı. Çünkü Kılıçdaroğlu’nun adaylığına son anda itiraz edilmişti. Seçime 2 ay kala yapılan bu çıkış muhalif seçmende büyük bir rahatsızlık yarattı. Akşener liderliği AKP’ye çalışmakla suçlandı. Şimdi ise durum farklı. Yerel seçimlere 7 ay var. Bu süre içerisinde hem İYİ Parti hem de onun rakipleri kendi siyasal pozisyonlarını yeniden değerlendirmek için yeterince süreye sahipler. İYİ Parti’nin her durumda CHP’yi desteklemekle yükümlü olduğunu düşünen fanatik CHP’liler bir kenara bırakılırsa olası yerel seçim sonuçları için kimse İYİ Partiyi suçlayamaz artık. “Herkes kendi yoluna” dedi Akşener. Yeni bir yol için ise yeterince süre var. İYİ Parti’nin gemileri tümüyle yakmasında Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş faktörlerine ayrıca değinmek gerekiyor. Tüm yaz ayları boyunca aslında şu beklendi. Kılıçdaroğlu’nun esaslı bir özeleştiri verip istifa etmesi ya da bu mümkün olmuyorsa bile İmamoğlu’nun genel başkanlık için güçlü bir karşı örgütlenme süreci başlatması. Ancak bu iki olasılık da hayata geçmedi. CHP’de işler eskisi gibi değil. İmamoğlu belediye başkanlığı adaylığını açıklasa da parti içi muhalefet havlu atmadı tümüyle tabii ki.
Özel olarak Akşener, genel olarak ise tüm İYİ Parti tabanında İmamoğlu ve Yavaş’a duyulan sempatinin yerini bir soğukluğa bıraktığını gözlemiyoruz. Açıkça dile getirildiği üzere her iki başkan da kalıplarının adamı değil.
Ancak ortada apaçık bir gerçek var. Kılıçdaroğlu ayrılmak istemiyor. Muhalefetin gücü de onu indirmeye yetmemekte. Dahası İmamoğlu’nun belediyeden yana tavrını koyması parti içi muhalefetin ivmesini azalttı. Bu manzara karşısında İYİ Parti ya yine Kılıçdaroğlu’nun muhalefet cephesi içindeki liderliğini kabul edecek ya da baş kaldıracaktı. İkinci yol tercih edildi. Aslında Akşener CHP’de parti içi muhalefetin yapmadığı veya yapamadığı bir şeyi deniyor. Kılıçdaroğlu yönetimine karşı muhalefeti örgütlüyor. Bu tercih bir daha CHP tarafından dayatmaya maruz kalma ihtimaline karşı bir tedbir aynı zamanda. Özel olarak Akşener, genel olarak ise tüm İYİ Parti tabanında İmamoğlu ve Yavaş’a duyulan sempatinin yerini bir soğukluğa bıraktığını gözlemiyoruz. Açıkça dile getirildiği üzere her iki başkan da kalıplarının adamı değil. İYİ Partililere göre milletin onlardan beklentileriyle İmamoğlu ve Yavaş’ın her durumda belediye başkanı olarak kalmayı önemseyen sinik tutumları arasında devasa bir fark var. Aşk ilişkisi nefrete dönüştü diyemeyiz elbette. Ama İmamoğlu ve Yavaş’ın karşısına bile aday çıkarıldığına göre bu iki kişinin İYİ Partililer gözündeki değeri diğer CHP’lilerle aynı seviyeye indi. Peki, şimdi ne olacak? Birleşe birleşen kazanamayanlar ayrışa ayrışa mı kazanacak? Belki evet, belki de hayır. Bu noktada kesin olan şey ise ayrım gözetmeksizin tüm muhalefet partililerinin muhalif seçmenin gözünde irtifa kaybetmeye devam ettiği şeklindedir. “Lanet olsun sizin yapacağınız politikaya” diyerek özel hayatlarına çekilen milyonlarca küskün seçmen var. İnsanlar doğru dürüst haber programı bile izlemiyor. Kaçış yok. Muhalefetin kaderini bu köşesine çekilmiş kızgın ve küskün kitle belirleyecek.