Perşembe, Mart 28, 2024

Ziya Köseoğlu yazdı | Meksika notları – 2

Meksikayı anlamak, yeni bir ülkeyi tanımak çok da kolay bir iş değilmiş. Sokaklarda gezinmek, yarım yamalak dil ile çevrende olup bitenleri süzmek pek de kolay değil.
Türkiye’den alışkanlıkla işe taksi şoföründen başlayalım dedik.

Malum en taze bilgiler, sokağın nabzını en iyi taksiciler tutar.

Meksikayı ziyaret edenlerin ilk öğrendiği şey, taksilerin burada çeşit çeşit renklerde olduğu ve pek de güvenli olmadığı yönündedir. Biz de gelmeden önce taksilerle ilgili onlarca uyarı dinlemiştik. Her şeye rağmen kurumsal çalışanlar da var. Ama yabancılar için en büyük şans Uber. Türkiye’de sevimsiz deneyimler yaşansa da inanın Uber Meksika’da hayat kurtarıyor. Ortalama 3-6 dakika içinde mutlaka ayağınıza kadar geliyorlar ve son derece kibar, anlayışlı, yardımsever şoförleri ile hiç bir kaygı yaşamadan seyahat edebiliyorsunuz. Gideceğiniz mesafeyi önceden biliyor, ücreti hesabınızdan elinizi cebinize atmadan ödeyebiliyorsunuz. Kadın sürücüleri, temiz ve yepyeni araçlarıyla Uber Meksika’da kesinlikle bir numara. İlk şoförümüz Alan’a hemen bunu soruyoruz. Neden Uber? Tehlikeli değil mi? Türkiye’de yaşananları anlatıyoruz ve yasaklandığını söylediğimizde şaşırıyor Alan.
Benzer saldırıların Uber’in ilk gelişinde Meksika’da da yaşandığını ama zamanla kullanıcıların taleplerine taksicilerin yenik düştüklerini ve Uber’i kabullenmek zorunda kaldıklarını, sistemin oturduğunu söylüyor. İki haftalık Meksika ikametimizde günde iki-üç kez kullandığımız Uber’de neredeyse hiç sorun yaşamadık. Çok fazla sürücü sistemde olduğu için gecikmeden araç bulabiliyorsunuz.

Alan, merakla Türkiye de çok mu fazla yasak var diye sordu? Tabi çok zor soru. Hangisinden başlasak… Biz fazla uzatmadan Wikipedia’nın da yasak olduğunu söylüyoruz. İzah etmek çok zor. Konuyu Türkiye üzerinden ustalıkla Meksika’ya getirmeyi başkanlardan söz ederek başarıyoruz. Malum adamların başkanı tarifeli uçakla seyahat ediyor. Bizimkisi ise uçan sarayla. Onların başkanı sarayda yaşamayı reddediyor, koruma istemiyor, halktan kendisini korumasını istiyor. Yani neredeyse bizdekinin tam tersi.

Alan söze hiç kıvırmadan başlıyor. “AMLO size sevimli gelebilir (AMLO Andreas Manuel Lopez Obrador yani bizdeki RTE kısaltması gibi) ama ben nefret ediyorum” diyor Alan. “Neden? Çok da insancıl, halkını seven, ülkesine bağlı, yenilikçi sosyalist vs.” deyip sempatimizi ilan ettiğimizde Alan’ın tek bir cümlelik yanıtı karşısında susmayı tercih ediyoruz: “Çok konuşuyor. ama henüz daha ortada bir şey yok.”
Malum başkan her gün yeni bir vaat ve yepyeni bir gelecekten söz ediyor. Konuşurken çok çalıştığını düşünüyorsunuz. Sonucun ne olduğunu bizim süzmemiz mümkün değil ama sokaktaki Meksikalı sanırım notunu daha iyi veriyor. Konu konuşmak ve iş yapmamak olunca ‘bizim solculara çok mu benziyor?’ endişesi içinde bu meseleyi de kapatmak zorunda kalıyoruz. Zaten komünistlerin liderliğini reddettiğinde bize de çok sevimli gelmemişti.
Allahtan Alan konuşkan ve İngilizcesi mükemmel.

Meksika’da sanılanın aksine böyle adam bulmak kolay değil. Alan Amerika’da ve Avrupa’nın çeşitli şehirlerinde de bulunmuş, ülkenin en büyük kanallarından birinde makyöz . Dolayısıyla onunla sohbet etmek bir şans oldu bizim için.

Hemen lafı uzatmadan bir tanımlama yapalım. Mexico City yani Ciudad de Mexico (CDMX), yer yer sosyalist yönetimin izlerini taşıyor. Hijyen konusunda sınıfta kalsa da bazı uygulamaları ile insancıl bir kent.

Pek çok dezavantajına rağmen (deprem büyük bir tehdit) tüm caddelerde bisiklet yolu var. Her pazar şehrin en önemli arterleri kesilerek halkın bisikletle ana yollardan görevlilerin korumasında spor yaptığını görebiliyorsunuz. Öyle ki çocuklara bisiklet eğitimi, ücretsiz kask, ücretsiz bisiklet hizmetleri bile var.
Çok geniş parklar, geniş caddeler adları ile bile insana umut veriyor. Misal Darwin caddesinden Goethe’ye sapıyor, oradan Kopernik, ardından Curie, sokaklarını turlayabiliyorsunuz. Gandhi’nin heykeli ve Azerbaycan Anıtı, Maya ve Aztec uygarlıklarına ait kalıntıların yanında. İnsan burada dünyalı olduğu hissine ve o en eski hayale kapılabiliyor.

Alan, şehrin tehlikeleri konusunda bizi uyarırken Aztecler’in vahşetini çekinmeden anlatıyor. Korkutmak mıydı amacı bilmiyorum ama Ortaasya vahşetinin boyutlarını iliklerine kadar hissetmiş, Diyarbakır küçelerinde büyüyen biri olarak çok da etkilenmedik. Umarım yakından görmek nasip olmaz.

Burada göze en çok çarpan şey fiyatların neredeyse Türkiye ile aynı olması. Pek çok başlıkta aynı fiyatlar var. Bunlardan bence en önemlisi ve dikkat çekici olanı da kitaplar. Neredeyse Türkiye’dekini özletecek kadar pahalı kitaplar. Ama arada çok ciddi bir fark olabilir. Örneğin burada Türkiye’de  yirmi yıl öncesinden bu yana raflardan kaybolmuş  John Reed’in “Dünyayı sarsan on gün ” kitabı hatırı sayılır bir paraya raflarda tüm görkemiyle yer alıyor.
Hasta Luego.
 
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER