2024’ün ilk günlerinde ısıtılacak hamam, Osmanlı yıkanma ritüellerini günümüze taşıyarak şanslı konuklarına müthiş bir deneyim sunacak. Güzelliklerden biri de şu: dönemin anlayışı içinde kadın ve erkek kısımları birbirinden farklı yapılmış, erkekler hamamı çok daha görkemli.
2024’ün ilk günlerinde ısıtılacak hamam, Osmanlı yıkanma ritüellerini günümüze taşıyarak şanslı konuklarına müthiş bir deneyim sunacak. Güzelliklerden biri de şu: dönemin anlayışı içinde kadın ve erkek kısımları birbirinden farklı yapılmış, erkekler hamamı çok daha görkemli. Bu eşitsizliği gidermek için hamamlar dönüşümlü olarak kadın ve erkeklere açık olacak: Yaşasın cinsiyet eşitliği!
Fatih Zeyrek’teki 500 yıllık Çinili Hamam’ı ilk kez geçtiğimiz yıl 17. İstanbul Bienali’nde ziyaret etmiş, restorasyonu bitmemiş bu şahane esere hayran kalmış, yerleştirilen eserlerden daha çok hamamla ilgilenmiştik, haksızlık etmeyeyim, ses enstalasyonunu hamam taşına uzanıp da izlemek muhteşemdi, teşekkürler İKSV! İkinci kez geçen gün davet edildiğimizde 13 yıllık restorasyonun bittiği ve yeni yıldan başlayarak restorasyonu yapan The Marmara Grup tarafından hamam olarak kullanılacağı için son bir kez buraya özel sanat eserleriyle gezmeye açıldığını öğrenmek biraz yürek burktu. Ama hamamın yanında yapılan Müzeyi de gezip görünce rahatladık, buraya yıkanma amaçlı olmadan da gelinebilecek. Ve gelinmeli çünkü gerçekten bir arkeolojik zenginlik ve hayal ülkesi İstanbul’da yeni bir kapı burası.
ÇİNİLERİ YOK
Çinili Hamam deyince insan önce çinileri merak ediyor tabii, ne yazık ki biz kıymet bilmez Türkler, hamama adını veren o güzelim İznik çinilerine sahip çıkamamışız. Hepsi Fransız bir antikacı tarafından tek tek sökülerek götürüldüğü Paris’te satılmış, zenginlerin koleksiyonuna girmiş. Bize de restorasyon sırasında yer altından çıkarılan binlerce küçük parçayı büyük bir uğraşıyla puzzle yapar gibi birleştirip gerçek görüntülerini elde edip müzede sergilemek kalmış! İyi ki de yapmışlar da dijitalde görüyoruz. Tarihine sahip çıkamayan Türkler!
Bu muhteşem hamam, 1530’da Osmanlı donanmasının Kaptan-ı Deryası, (aynı zamanda korsanı) Barbaros Hayrettin Paşa tarafından o zamanlar daha meşhur olmamış bir kalfa olan Mimar Sinan’a ısmarlanmış. Hamam yapmak bina yapmaya benzemiyor: altında su tesisatı, ısıtıcıları, deşarjı ve hamama ışık sağlayan fil gözlü kubbeleri ile zor bir mimari. Sinan 10 yıl içinde bunun altından pek güzel kalkarken erkek ve kadın kısımları ayrı olan hamamın yerindeki tarihi kalıntıları, sarnıcı, hatta tarihi katmanlar içindeki taşları da kullanmış. 500 yıllık hamam, restore edilirken bütün bu tarihi kalıntılar da ortaya çıkarılmış.
Restorasyon giderek arkeolojik bir kazıya dönüşmüş ve İstanbul Üniversitesi iş birliği içinde yürütülmüş, Hamam Müzesi de devletin müzesi olarak belgelenmiş. Bu çalışmalar sırasında duvarlarda 18 ve 19. YY’dan kalma duvar resimleri ki, bunların bir kısmı pencere biçiminde, süsler bulunmuş ve korunarak düzeltilmiş.
Roma, Bizans ve Osmanlı dönemini kapsayan bu tarihi hamamın açılışından önce yerli yabancı sanatçılara burası için özel ısmarlanan eserlerle düzenlenen sergi 30 Eylül’de açılacak ve Kasım sonuna kadar sürecek. Ondan sonrası ise sürpriz: 2024’ün ilk günlerinde ısıtılacak hamam, Osmanlı yıkanma ritüellerini günümüze taşıyarak şanslı konuklarına müthiş bir deneyim sunacak. Güzelliklerden biri de şu: dönemin anlayışı içinde kadın ve erkek kısımları birbirinden farklı yapılmış, erkekler hamamı çok daha görkemli. Bu eşitsizliği gidermek için hamamlar dönüşümlü olarak kadın ve erkeklere açık olacak: Yaşasın cinsiyet eşitliği!
SERGİDE 22 SANATÇI VAR
Gelelim, hamama özel yapılan eserlerden oluşan sergiye. Bir sergiyi gezip görmeden tadına varmak mümkün değil, ama hamamların her odasında ayrı bir sanat eserinin yerleştirilmiş olduğunu düşünürseniz gerçekten heyecan verici bir keşif. Birinde üstsüz bacaklar, birinde mermer şişko kadınlar, birinde resim, birinde ses yer alıyor!
Küratörü Anlam Arslanoğlu de Coster’in “Healing Ruins, Yıkıntıların Şifası” adını verdiği sergiye katılan 22 sanatçı arasında Francesco Albano, Adrian Geller, Alice Guittard, Başak Günak, Maryam Hoseini, Ahmet Doğu İpek, Lara Ögel, Zoë Paul, Daniel Silver, Panos Tsagaris, Ezgi Türksoy ve Elif Uras hamamın tarihi, mitolojisi ve mimarisine yanıt veren, mekâna özgü yeni işler üretiyor. Sergide ayrıca Erol Akyavaş, Mehtap Baydu, Hera Büyüktaşçıyan, Dorothy Cross, Candeğer Furtun, Cecilia Granara, Renée Levi, Maude Maris, Ayça Telgeren ve Marion Verboom’un yapıtları da yer alıyor.
Bir sergiyi gezip görmeden tadına varmak mümkün değil, ama hamamların her odasında ayrı bir sanat eserinin yerleştirilmiş olduğunu düşünürseniz gerçekten heyecan verici bir keşif.
MÜZE DE ÇOK ETKİLEYİCİ
Zeyrek Çinili Hamam, aynı zamanda KA-BA Mimarlık’ın yürüttüğü restorasyon çalışmaları sırasında keşfedilen Bizans dönemine ait sarnıçları da barındırıyor. Buraları depo olarak kullanmak için restore edilirken ortaya çıkmış! Bu sarnıçlar bir zamanlar Barbaros’un esir aldığı ve kürekçi olarak kullandığı insanları yatırdığı zindan bile olabilir. Çünkü restorasyon inşaatı sırasında ortaya çıkarılan bu dehlizlerdeki duvarlara baktıkça o duyguyu yaşıyor ve hatta duvarlara taşla çizilmiş ve günümüze kadar gelmiş kadırga figürlerini gördükçe rahatsız da oluyorsunuz!
Resmi açıklama bunların Barbaros Hayreddin Paşa’nın kadırga köleleri veya “levend”leri tarafından duvarlara çizilmiş olabileceği. Tarih her zaman övünülen gerçeklerle dolu değil ne yazık ki. Bizans sarnıçları, hamam eski işlevine kavuştuktan sonra da farklı disiplinlerden sanatçıların mekâna özgü yerleştirmelerine sahne olmaya devam edecek. Ayrıca burası bir hamam müzesi olduğuna göre hamamda kullanılan eşyaları da görmek mümkün olan bir sergi var: Hamam ritüeli ile özdeşleşmiş havlular, taslar, değerli metaller ve sedeflerle süslenmiş nalınlar gibi tarihi hamam objelerini içeren özenle hazırlanmış seçkinin yanı sıra, müzede hamamın Mimar Sinan tarafından tasarlanmış dahiyane su ve ısıtma sistemlerini açıklayan şema ve maketler de unutulmamalı.