Yani başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm muhalefet bloğu seçimleri kaybettiğini artık idrak etmeliler, farkına varmalılar ve buna göre politika üretmeliler yoksa yerel seçimlerde de hezimet yaşamaları kaçınılmaz.

Gün geçtikçe paramız eriyor, maaşlara yapılan “zamlar” daha resmileşmeden ve hesaplara yatmadan döviz karşısında değerini kaybediyor, istisnasız her alanda zamlar yağmur gibi üstümüze yağıyor!

Yargı, Noter, Vergi Yargısı, Tapu ve Kadastro, Konsolosluk, Pasaport, İkamet Tezkeresi, Çalışma İzni, Çalışma İzni Muafiyeti, Vize, Dışişleri Bakanlığı Tasdik, Gemi ve liman, İmtiyazname, Ruhsatname, Diploma ve Trafik harçlarını kapsayan 492 Sayılı Harçlar Kanunu’na bağlı tariflerde yer alan maktu harçlara yüzde 50 oranında artış yapıldı. Zammın ardından defter bedeliyle beraber 6 aylık pasaportun yurttaşa maliyeti 1.535 lira oldu. 3 yıldan uzun süreli pasaportların bedeli ise 5.444 liraya çıktı. 2018 ve 2019 yılı için 15 TL olan yurtdışı çıkış harcı, 2020 ve 2021’de 50 TL ve 2023’te de 150 TL olmuştu. Gelen yüzde 50’lik zam sonrası ise fiyatı 225 TL oldu.

Yolcu beraberinde getirilen telefon kullanım izin harcı 20 bin TL olarak yeniden belirlendi. Bu harç 2015 yılında 131 TL, 2016 yılında 138 TL, 2017 yılında 149 TL, 2018 yılında 500 TL, 2019 yılında 1500 TL, 2020 yılında 1838 TL, 2021’de 2 bin 738 TL, 2023 yılında 6 bin 91 TL olarak tahsil ediliyordu. Öte yandan Katma Değer Vergisi (KDV) yüzde 18 olan ürünlerde yüzde 20’ye, yüzde 8 olan ürünlerde ise yüzde 10’a çıkarıldı. Deterjan, sabun, tuvalet kâğıdı, peçete, bebek bezi gibi temel ihtiyaç ürünleri ve yeme-içme sektöründe KDV, Mart’ta yüzde 18’den yüzde 8’e inmişti. Yeni kararla bu ürünlerdeki KDV yüzde 10 olacak. Mobilya, beyaz eşya, elektronik ürünler, otomobil, sigara ve alkol gibi pek çok kategoride ise KDV yüzde 18 olarak uygulanıyordu. Artık bu oran yüzde 20 olacak.

Şans oyunlarında da vergi artışına gidildi. Verginin oranı; spor müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde 5’ten yüzde 10’a, at yarışlarında yüzde 7’den yüzde 14’e, diğer şans oyunlarında ise yüzde 10’dan yüzde 20’ye yükseltildi. Alkollü içki ve sigarada ÖTV tutarı yüzde 14,82 oranında zamlandı. Yeni zamlar en çok yüksek alkollü rakı, viski ve cin gibi içkileri vurdu. Litrelik rakının vergisi KDV dâhil 58 lira birden zamlandı. Ocak ve Temmuz ayları olmak üzere iki taksit şeklinde ödemesi yapılan Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) 2023 yılında bir defaya mahsus olmak üzere 2 kat ödenecek. Devlet vergisini ödemiş olan vatandaşa “bir devaya mahsus” olarak resmen “haraç” kesmiş durumda, akıl alır gibi değil gerçekten!

Durum net; Mehmet Şimşek’i bir “kurtarıcı” olarak görenler şu an gözleri ışıldayan Nurettin Nebati’yi mumla arar hale geldiler! AKP seçim öncesi açtığı para musluğunun faturasını halka kesiyor ve bütçe açığının yükünü gene vatandaşın omuzlarına yüklüyor. Yani “Milli Dayanışma Paketi” olarak açıklanan kararların halkı daha da yoksullaştırmaktan başka bir etkisi olmayacak! Tasarruf yapması beklenen yine halk olurken devlet yüzlerce makam aracı kullanmaya, yazlık kışlık saraylar inşa etmeye, yüzlerce kişilik koruma ordusuyla dolaşmaya, onlarca uçak filosu edinmeye, bir kişinin beş yerden maaş almasına müsaade etmeye devam ederek “itibardan tasarruf olmaz” savını dibine kadar sömürmeye ve halkın parasıyla saltanat sürmeye devam ediyor!

Peki, bu gidişe karşı bir şeyler yapması beklenen muhalefet bloğu ne yapıyor? Hiçbir şey! Millet İttifakı daha seçim gecesi fiilen dağıldı, IYI Parti kendi yoluna gitti, CHP iç mücadelelerin odağı haline geldi, Saadet-Gelecek-Deva partileri aldıkları milletvekillerini yanlarına kâr olarak görüp kendi yoluna gitmeye devam etti, HDP/YSP de kendi derdine düştü. Yani muhalefet darmadağın olmuş durumda. Muhalefetin bu durumuna bakıldığında iyi ki iktidar olamamışlar demekten kendimizi alıkoyamıyoruz! Bazıları da yaptığımız eleştirele “muhalefete muhalefet etmeyin” diyerek ağzımızı kapatmaya, gözümüzü kulağımızı bağlamaya çalışıyorlar! Ne yapalım yani, yaşanan bu garabete karşı suskun mu kalalım?!

Yani başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm muhalefet bloğu seçimleri kaybettiğini artık idrak etmeliler, farkına varmalılar ve buna göre politika üretmeliler yoksa yerel seçimlerde de hezimet yaşamaları kaçınılmaz.

Öte taraftan; CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu seçimden sonra bambaşka bir noktaya savruldu, söylemleriyle ve özellikle atadığı bazı “danışmanlarla” gün geçtikçe muhalif seçmeni daha da öfkelendirmeye devam ediyor. Kılıçdaroğlu, aldığı 25 milyonluk oya dayanarak seçimde başarılı olduklarını düşünüyor ancak durum böyle değil çünkü hem meclis çoğunluğu hem de cumhurbaşkanlığı koltuğu kaybedildi ve Erdoğan hala tüm kudretiyle iktidarda! Muhalefet hangi başarıdan söz edebilir?! Alınan 25 milyon oyluk seçmen kitlesi artık bir arada değil, ittifaklar dağıldı ve yeni ittifaklar kuruldu, muhalefet partileri birbirini yerden yere vuruyor, HDP/YSP yerel seçimlerde kendi adaylarını çıkaracaklarını duyurdu.

Yani başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere tüm muhalefet bloğu seçimleri kaybettiğini artık idrak etmeliler, farkına varmalılar ve buna göre politika üretmeliler yoksa yerel seçimlerde de hezimet yaşamaları kaçınılmaz. Bu tablo devam ederse muhalefetin yerel seçimlerde aldıkları büyükşehirleri kaybetmeleri işten bile değil çünkü psikolojik üstünlük artık iktidar bloğuna geçmiş ve muhalif seçmenin konsolidasyonu darmadağın olmuş durumda.

Gerici ittifakın yeniden iktidarı kazanmasıyla birlikte okullara imam ataması, konserlerin iptal edilmesi, kadınlara karşı yasaklar ve baskılar, tarikat ve cemaatlerin akla zarar açıklamaları tüm hızıyla devam ediyor. Aralarında Bilal Erdoğan’ın yönetiminde olduğu TÜGVA’nın da bulunduğu İlim Yayma Cemiyeti, ÖNDER, İHH, AGD ve MÜSİAD gibi gerici yapılanmalar, festivallerin yasaklanmasını talep eden bir bildiri yayınladı. Festivallerde gençlerin “gayri ahlaki haram ilişkilere” ve içkiye yönlendirildiği savunularak bunun “Türkiye Yüzyılı”na zarar verdiği ifade edildi. Dinci yapılar, kadınlar ve erkeklerin ayrı ayrı yer alacağı etkinliklerin düzenlenmesi istedi. Hayat tarzı ciddi bir saldırı altında!

Tüm bunlar yaşanırken Kemal Kılıçdaroğlu’nun kaybedilen seçimlere yönelik “Hayal kırıklığını kronik hale getirmek doğru değil. Olur, yani hayat devam ediyor. Yani bir nehir gibi akıyor.” demesi akla zarar bir tutumdur! Muhalefet bloğu seçim öncesi ve seçim sonrasında uyguladığı yanlış politikalarla muhalif seçmeni psikolojik olarak darmadağın etti; bu moral bozukluğunu gidermek yerine de kendi dar konfor ve iktidar alanını korumaya hala devam ediyor! Halk zamlar ve gerici baskılar altında ezilmeye devam ederken muhalefet bloğu sığ ve faydasız tartışmaların içinde boğulmuş durumda!

Sivil toplum da sessiz; yağmur gibi yağan zamlara ve gerici baskılara ses çıkarmak yerine, bir gecede telefona ve kayıt ücretine neden bu kadar zam yapıldığını sorgulamak yerine son dakikada telefon almak için sınır kapılarına akın ediyorlar, neden temel ihtiyaçlara bu kadar zam yapıldığına itiraz etmek yerine marketlere akın edip ürün stokluyorlar! Böylesi bir Stockholm Sendromu ve suskunluk sarmalı devam ettiği sürece sırtımıza daha çok semer vurulur, bunlar daha iyi günlerimiz!