Perşembe, Nisan 25, 2024

Yüksel Işık yazdı | Süreci yönetmek, umudu büyütmek!

Rivayet edilir ki Aristo’nun “eski çağların yedi büyük bilgesinden biri” olarak tanımladığı Thales’e, “dünyada devamı olan tek şey nedir?” diye sormuşlar.

Biraz düşündükten sonra “umut” demiş.

“Neden?” sorusuna şu cevabı vermiş:

İnsanı en son terk eden şey umuttur. Umudumuzu kaybettiğimiz an, her şeyimizi kaybetmişiz demektir.”

Thales’e, “peki, öyleyse insanın dünyada yapabileceği en kolay olan şey nedir?” diye sormuşlar:

Thales, artık efsaneleşmiş olan şu cümleyi kurmuş:

Başkasına nasihat vermek“.

SEÇİMİ 18 AY ÖNCESİNE ALMANIN HESABI!

24 Haziran seçimleri öncesinde ve sonrasında Thales’in dikkat çektiği “umut” ve “nasihat”ın çeşitli veçhelerine bizzat tanık olduğumuz açıktır.

Henüz 18 ay kadar bir zaman varken, iktidara ilişmiş MHP’nin “isteği” ile AKP’nin seçim kararı almış olması, bir anda pek çok “komplo teorisi”nin havada uçuşmasına da vesile oldu.

Kendisi ile birlikte parlamentoda bulunan bütün partilerin yüzde 10 barajına takılmasına ve yalnızca CHP ile AKP’nin meclise girmesine neden olan 3 Kasım 2002 seçimleri ve 16 Nisan 2017 referandumu da Bahçeli’nin hamlesiyle gerçekleşmiş olduğundan, AKP’nin iktidardan gitmesini “temenni” eden pek çok “komplo teorisi” kuruldu.

Açık ki Erdoğan, kamunun olanaklarını da kullanarak, kendisi açısından en uygun zaman olarak 24 Haziran’ı saptamış; Bahçeli’nin de erken seçimi telaffuz etmesine kapı aralamıştı.

CHP’NİN SEÇİM ÖNCESİ HAMLELERİ!

Ardından hamleler peş peşe gelmişti.

Bugün daha net görülmektedir ki iktidar, üç ayaklı bir strateji geliştirmişti. Bu ayaklardan biri MHP idi ve uzun süredir iktidar ilişmişti.

İkinci ayak, Kürt illerindeki oyların akışını önleyerek, HDP’nin baraj altında bırakılması ve başlangıçta, MHP’yi neredeyse çökertme aşamasına kadar gelmiş bulunan İyi Parti’nin seçimlere katılımına “yasal” engeller çıkartılması üzerine kurulmuştu.

HDP’nin baraj altında bırakılmasına karşı bilinçli bir yol izleyen CHP, 15 vekil hamlesiyle de İYİ Parti’nin seçimlere girmesinin engellenmesine ilişkin iktidarın adımlarını etkisizleştirmişti.

SÜRECİN İKİLİ YARIŞA DÖNDÜĞÜNÜ GÖREMEMEK!

CHP, üstüne üstlük, “Erdoğanvari” davranışlara sahip olan Muharrem İnce’yi, Cumhurbaşkanı adayı yaparak, seçim öncesinde, kağıt üzerinde, yapabileceği bütün hamleleri yapmış, umudun kapısını açmıştı.

Umut varsa geleceğe dair beklentiler de yükselir; heyecan ve coşku artar.

Nitekim barajın sıfırlandığı anlaşılıp, İnce’nin saha performansıyla birleşince önce ikinci tur, ardından da Cumhurbaşkanlığı hayalleri kurulmuştu.

İnce’nin miting alanlarındaki belagatinden umutlanan insanlara diyecek bir sözümüz olamaz ama seçim öncesi iktidarın bütün hamlelerini boşa çıkartan CHP, seçim sürecinde AKP’nin seçimi, daha ilk turda, “ikinci tur”a çevirmiş olmasını görememişti.

Son iki hafta, seçim, hem milletvekilliği seçiminden hem de çoklu cumhurbaşkanlığı yarışından çıkıp İnce ile Erdoğan arasındaki yarışa dönüştü; sonuç olarak stratejisi tuttu ve Erdoğan, yeni dönemin ilk başkanı oldu.

Üstelik eldeki verilere göre kayda değer bir yolsuzluk, oy çalınması gibi herhangi bir “dış müdahale” olmadan…

CHP ve Cumhurbaşkanı adayı olarak İnce’ye umut bağlayan açısından asıl problem de bu noktadan itibaren başladı. Çünkü umutlar kırılmıştı.

SÜRECİN KÖTÜ YÖNETİLMESİ!

Umutların kırılmasını tetikleyen şey, sürecin, seçim akşamından başlayarak, bugüne kadar devam edegelen zaman için kötü yönetildiğinin tescil edilmesidir.

Her zaman yazarım; Kılıçdaroğlu ve İnce, CHP’nin en çalışkan iki kişisidir. Yan yana durabilirlerse yakın bir gelecekte güçlü bir umut dalgasını yeniden örgütleyebilirler. Ancak bütün meseleyi “genel başkanlık” için birbiriyle çekişiyor olmalarına kilitlerlerse mevcut birikimi de heba ederler.

Kılıçdaroğlu, daha yılın başında, CHP Kurultay delegelerinin “iradesi” ile Genel Başkan seçilmiştir; ancak koşulların değiştiğini de görmesi gerekir.

SEÇMEN VE ÜYELER İSTİFA İSTEYEBİLİR AMA!

Hiç kuşkusuz, istifa tek taraflı bir süreçtir ve ancak Kılıçdaroğlu’nun özgür iradesiyle mümkün olabilecek bir adımdır; CHP açısından kanaat önderi konumuna yükselmiş bazı şahsiyetlerin, kamuoyunda ön almak isteyen bazı partili milletvekillerinin ve parti meclisi üyelerinin, başta medya olmak üzere, parti zemini dışındaki mecraları kullanarak “istifa” istemeleri, kanaatimce şık değildir. Hele de bu çağrıyı İnce’nin yapması, yarattığı imajı zedeler.

Gene de sıradan seçmenlerin ve üyelerin CHP Genel Başkanını istifaya davet etmeleri anlaşılabilir; ancak CHP’nin kurumsal kimliğinin tartışılacağı zemin, Kurultaydır. Kurultayın nasıl toplanacağı ise bellidir.

Toplanmalı mı?

Elbette!

Kurultay toplanabilirse seçimde neden yeterince oy alınamadığını; Cumhurbaşkanı adayının ikinci tura neden kalamadığını ve hepsinden önemlisi, bütün iyi vaatlere rağmen seçmenin neden CHP’yi tercih etmediğini anlamak mümkün olabilir.

Seçim günü akşamından bugüne kadar geçen zaman göstermiştir ki CHP’deki süreç yönetimi, lider konumundaki politikacılara ve “kerameti kendinden menkul” danışmanlar bırakılamayacak kadar önemlidir.  Çünkü süreç, coşkun bir ırmağa benzer; yönetemezseniz, sizi sürükler ve parçalar.

O zaman ne yüzde 22 kalır ne de yüzde 30!

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER