Yüksel Işık yazdı | “Muharrem seninle ne yapacağız?”

FOTOGRAF: ZIYA KOSEOGLU/CHP GENEL MERKEZI

Aşağıdaki yazı, bugün Cumhurbaşkanı adayı olarak karşımıza çıkan Muharrem İnce’nin, bundan sekiz yıl önce piyasaya çıkmış kitabı hakkında yaptığım değerlendirmeleri içermektedir.

Yazının yazıldığı tarih,  30 Haziran 2012’dir.

Üzerinden yaklaşık olarak sekiz yıl geçmiş bulunan  yazının orijinal başlığı, “Tarihe düşülen ‘İnce’ Not”tur.

Bugün yeniden yayınlanmasını istediğimde, yukarıdaki başlığı seçtim; çünkü yazının tümünü okuduğunuzda, İnce’nin, daha o günlerde, Erdoğan açısından “zorlu bir rakip” olduğu anlaşılmaktadır.

Peki neden hatırlatma ihtiyacı duydum?

Malum “hafıza-i beşer nisyan ile maluldur”; hepimiz beşeriz, unuturuz ama “arşiv unutmaz”.

TARİHE DÜŞÜLEN ‘İNCE’ NOT!

Bazı milletvekilleri, TBMM’deki konuşmalarını kitaplaştırıp seçmenlerine dağıtıyor. Tümüyle propaganda kokan bu tarz çalışmaları yapanlar, seçmenin gözüne girmeyi amaçlıyor.

CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce’nin “Buyrun Sayın İnce” başlıklı kitabını görünce, doğrusu bir an için seçmene yönelik bir çalışma olarak düşünmekten kendimi alamadım.

Kitabın editörü Murat Kaymak’ın ısrarlı önerisiyle okuduğum kitap, daha çok bir tarihi dönemin özetini yapıyor. Son 15 yıllık dönemi bütün yönleriyle ele alan İnce, tarihe not düşmekle önemli bir işlevi yerine getiriyor.

CHP Grup Başkanvekilliği de yapan Muharrem İnce, parlamenterliği süresince Türkiye’nin temel meselelerine ilişkin takındığı tutumu, gösterdiği karşı çıkışı kitaplaştırmış.

Buyrun Sayın İnce” adlı kitap, Türkiye’nin temel sorunlarına ilişkin İnce’nin yaklaşımını içeriyor. Eğitimden işsizliğe, askeri vesayetten telekulağa kadar neredeyse hayatımızın bir parçası olan toplam yirmi konuyu gündemimize taşıyan kitap, aynı zamanda ülkenin bütünlüklü bir fotoğrafını veriyor.

Özgeçmişi, İnce’nin enteresan bir politikacı olduğunu gösteriyor. Batan gemiyi bir an önce terk etmenin gelenek olduğu bu topraklarda İnce, tersine bir yol izliyor.

Herkes CHP’den kaçarken O CHP’de görev alıyor. Örneğin 1999 seçimlerinden kısa süre önce CHP’nin Yalova İl Başkanlığını üstleniyor.

Malum, söz konusu tarih, bir zamanlar sermayenin ilanlı saldırılarına maruz kalmış Ecevit’in yeniden keşfedildiği; CHP’nin yerine DSP’nin konulmak istendiği yıllar.

O kadar ki aynı tarihlere denk gelecek şekilde Öcalan, Kenya’da derdest edilip “bizimkiler”e teslim edilerek, Ecevit’in önündeki bütün engeller bir bir kaldırılıyor. Yani CHP’nin parlamento dışına itildiği ve artık belini doğrultamaz dediği yıllarda İnce, CHP’nin il başkanlığını üstleniyor.

YALOVA’NIN SON MOHİKANI!

Parlamento dışı kaldığı o seçimlerde CHP, İnce’nin İl Başkanı olduğu Yalova’da aldığı beş binin az üzerindeki oyla altıncı olabiliyor.

O yılın 29 Ekim’inde Atatürk Anıtı’na 21. Sırada çelenk koyan İnce, o kadar hırslanıyor ki, sonrasında yapılan her seçimde CHP’nin oylarını yükseltmek için gecesini gündüzüne katıyor.

Herkesin “CHP tarihe gömüldü” dediği bir noktada CHP’nin il başkanlığını üstlenerek, görünenle yetinmeyi reddeden İnce’nin, milletvekili seçildikten sonra aynı irade ve kararlılıkla halkın taleplerini TBMM kürsüsüne taşımakla haklı bir beğeni topladığını biliyoruz.

Bu özelliği nedeniyle O’na “Yalova’nın son mohikanı” denilmesiyse “yiğit namıyla anılır” atasözünü hatırlatıyor.

İDRAK YOLLARI ENFEKSİYONU!

İnce’nin Sobil Yayıncılık tarafından yayınlanan kitabı, iki bölümden oluşuyor.

Birinci bölümde, İnce, herkes için ders olabilecek nitelikte bir anekdotu okurla paylaşıyor. İnce, kitabında, öncelikle bütün politik duruşlardan vareste temel bir noktaya dikkat çekerek, Cumhuriyet ile birlikte yoksul ile varsılın aynı noktada buluşabildiği gerçeğine çarpıcı bir de örnek veriyor.

İnce, dana sığırtmaçlığı yaptığı sırada dedesi İsmet İnönü ile Termal Kaplıcalarına gelen Gülsün Bilgehan ile tanıştıktan yıllar sonra parlamento çatısı altında buluşmalarını Cumhuriyet projesinin önemli bir başarısı olarak değerlendiriyor.

Kitabında, Türkiye’nin temel problemlerine yer veren İnce, vurgularını öğretmenlikten kazandığı söz becerisinin üzerine kuruyor.

Yıllardır sürüncemede olan emeklilerin hak ve taleplerini konu ettiği konuşmasında dile getirdiği “idrak yolları enfeksiyonu” deyimi, o günden bu yana ortalama yurttaşın dilinden düşmüyor.

İşsizlikle ilgili sayıları analiz ederken dile getirdiği, “Eğitim, sağlık gibi doğrudan insan yaşamını içeren konuların sayılarla ifade edilmesinden korkmuşumdur” cümlesiyle insani duyarlılığın azaldığına dikkat çekiyor.

“MUHARREM SENİNLE NE YAPACAĞIZ?”

Öğretmen kökenli bir milletvekili olan İnce MEB’i çok yakından tanıyor. Kitabının örgüsünü bu alanın sorunları üzerine kuran İnce, AKP’nin eğitim alanındaki gizli gündemini deşifre etmek için çabalıyor. O kadar ki İnce, sorunu TBMM kürsüsüne taşıdıkça, haksızlığa uğrayan herkesin de kapısını çaldığı vekil konumuna ulaşıyor.

Hala “dindar nesil” vurgusuyla halkın gözünü boyamak isteyen AKP’lileri, İnce, “kaçınızın çocuğu İmam Hatiplere gidiyor” sorusuyla zor durumda bırakıyor. Muhtemeldir ki bu ve benzeri çıkışlar nedeniyle Başbakan’ın (o dönemin Başbakanının Erdoğan olduğunu hatırlatalım), “Muharrem seninle ne yapacağız” sorusuna muhatap oluyor.

İnce, herkesten daha çok gerçeğin yerini sanallığın aldığı bir çağda yaşadığımızın farkına varmış biri. Bilgi bombardımanı altında neyin gerçek neyin doğru olduğunu, gerçeğin nasıl eğilip büküldüğünü, sudaki çubuğun nasıl kırıldığını ilk bakışta fark edilemediğini fark eden bir duyarlılık taşıyor.

İletişim teknolojisinin gelişmişliği sayesinde, istenilenin gözden uzaklaştırıldığı bir dünyada yaşadığımızın bilincinde olan İnce, AKP’nin gözden kaçırmak ve unutturmak istediğini ısrarla hatırlatıyor. Bu haliyle sanki “dünya dönüyor” diyen üstadı çağrıştırıyor.

“KURDUN ADI ÇIKMIŞ”!

Bu durumun en çarpıcı örneğini AKP’nin ilk dönemlerinde Maliye Bakanlığı yapan Kemal Unakıtan oluşturuyor. İnce’nin kitabı, çoktandır unuttuğumuz Unakıtan’ın bakanlık yetkisini kullanarak oğluna Mısır ithalatı izni verdiğini ve bu sayede bir gecede zenginler arasına katıldığını yeniden hatırlamamızı sağlıyor.

Unakıtan’ın sahneden çekilmesiyle hükümet eliyle zengin yaratma işi, diğer bakanların çocuklarının gemi sahibi olmasıyla devam etmişti. İşte İnce bütün bu süreçleri, sığ bir propagandacı konumuna düşmemeye özen göstererek, resmediyor.

İnce’nin parlamenterlik hayatının, tarihe geçen bazı sözlerin söylenmesine de vesile olduğunu görüyoruz. Bunlardan Başbakan’ın söylediği, “Muharrem seninle ne yapacağız” sözüyle kitabın da kapağına çıkartılan “siz yokken Meclis sonuna kadar çalışıyordu” sözleri en çarpıcı olanı.

Toplamı iki bölümden ve 213 sayfadan oluşan “Buyrun Sayın İnce”, Türkiye’nin son on yılına göz atmak için iyi bir kitap.

Muharrem İnce, Buyrun Sayın İnce, Sobil Yayıncılık, Ankara, 2012.