Cuma, Mart 29, 2024

Yüksel Işık yazdı | Gül, özeleştiri verirse…

Böyle bir beklenti hakkımız mı?

Elbette!

Madem demokrasi tehlikededir ve madem Gül de bunun farkında olarak aday olmak istemektedir o zaman herkes gibi Gül de elini taşın altına koymalıdır. Çünkü Türkiye, değil 24 saat, 24 dakikanın bile uzun sayılabileceği bir siyasi labirentten geçiyor.

Bu nedenle baştan uyarıyorum; okumakta olduğunuz yazı, ben bu satırları yazarken dahi eskimiş olabilir ama gene de tarihe notumuzu düşelim.

Erken seçim, Türkiye için bir ihtiyaçtı ama 24 Haziran tam anlamıyla bir baskın girişiminin tarihidir.

İktidar blokunun masa üstünde ve kibirle ürettiği 24 Haziran’da her şeyi bitirme planı, muhalefetin hamleleriyle iktidarın bitişine yol açabilecek bir potansiyel taşımaktadır

İKTİDARIN İNSİCAMI BOZULMUŞ!

CHP’nin 15 vekili İYİ Parti’ye feda etmesi ve “sıfır baraj” hamlesi, Saadet Partisi’nin Abdullah Gül kartı ve HDP çevresinin stratejik yaklaşımı nedeniyle iktidarın insicamı bozulmuş durumda.

Cumhurbaşkanının, YSK’ya yönelik, “Cumartesi karar alsalardı, 15’ler olayı olmazdı” sözleri ve CHP Grup Başkan Vekili Özgür Özel’e yönelik “aşağıda olsaydım ağzının payını verirdim” demesi, bir çeşit insicam bozulması.

Bir yandan “daha fazla özgürlük ve demokrasi, daha bağımsız yargı” vaadinde bulunup, diğer yandan İYİ Parti’nin seçimlere katılmasını istemediğini itiraf etmesi başka nasıl açıklanabilir ki?

Üstlendiği iktidar sözcülüğüyle tarihin gördüğü en karikatür “kraldan çok kralcı” konumunu açık ara hak etmiş Bahçeli’nin henüz aday olup olmayacağı dahi belli olmayan Abdullah Gül’e ve İYİ Parti’nin seçimlere katılma hakkını kazanması için CHP’nin yaptığı özverili dayanışmaya yönelik sözleri de…

CHP’NİN KURUCU ROLÜ!

Muhalefete gelince…

CHP’nin parlamenter sisteme dönülmesi için üstlendiği rol, attığı adım olumlu!

Hiç kuşkusuz, yakın tarihimizdeki siyasi pratiğe bakıldığında, CHP’nin attığı adımların olumlu ama dokunulmazlıklar meselesini çağrıştırması nedeniyle sadece “sağa açık” olduğu söylenebilir.

Öyledir ama sorunu dokunulmazlıklar meselesi ile sınırlamak, süreci eksik değerlendirmemize yol açar; bu sorunun travmatik hale gelmesinde, 1991 seçimlerindeki işbirliği sonrası yaratılan hegemonik söyleme tarafların bilinçli ya da bilinçsiz yaptıkları katkıyı da unutmamak gerek.

Hiçbir yanlış tek taraflı değildir!

Sorunun çözümü, tarafların kendi tarihleriyle yüzleşmeleriyle mümkün olabilir.

Gün, tarihin sırtına binmiş kamburları unutmadan ve onlardan doğru sonuçlar çıkartarak, konjonktürün önümüze koyduğu acil sorunlara çözüm arama ve demokratik tutarlılığa istikrar kazandırabilme günüdür.

ÇOKLU ADAY” MI? “SIFIR BARAJ” MI?

Asıl soru, “iktidar blokunun kurmak istediği tek adam rejimini önlemek için ne yapılabilir” sorusunda düğümlenmektedir.

Akla yatkın olan ikinci turu garanti altına alabilmek için tarafların kendi adaylarıyla sahaya inmelerini sağlamaktır.

An itibariyle Akşener, adaylıkta ısrarlı; HDP, kendi adayını gösterme eğiliminde; CHP ise bir yandan “sıfır baraj” seçeneği, diğer yandan ise kendisi açısından en uygun aday seçeneği üzerine yoğunlaşmaktadır.

Çoklu seçenek, seçime katılma oranını artırabilir.

Yazının eskimesine neden olacak şey de, akla yatkın görünen bu ihtimalin giderek zayıflamasıdır; çünkü Saadet Partisi’nin Gül ısrarı, CHP için de bir seçenek haline gelmiş görünmektedir.

CHP, sahada görünmeden oyunu kurgulamak istemektedir ve daha önce “noterlik” ile itham ettikleri Gül’e kapı aralamaları, ülkenin “hali pür melali”nin de çarpıcı bir göstergesidir.

Gül ile Erdoğan’ın yarışacağı iki adaylı bir seçim, 2017 referandumundaki sürece benzer bir pozitif hava doğurabilir.

GÜL’ÜN ELİ, TAŞIN ALTINA GİRER Mİ?

Sıkça dillendirilen repliklerden biri şudur; “AKP iktidarının bugünkü otoriter çizgisine gelmesine Gül’ün yaptığı katkı unutulabilir mi?

Hiç kuşkusuz, unutturulamaz!

Deveye demişler boynun eğri; nerem düzgün ki diye cevap vermiş”.

Türkiye’nin halinin de deveye benzediğini unutmamak lazım.

24 Haziran, “köprüden önceki son çıkış” gibidir; yan yana durabilme becerisi gösterilemez ise “son çıkış”da kaçırılabilir. Bu nedenle mükemmeli aramak, iyiyi görmemize engel olabilir.

Çoklu aday”, seçmen motivasyonuna yol açabilir; ancak “sıfır baraj” seçeneği ve herkesin üzerinde mutabık kalacağı iki adaylı seçim ihtimali de, şartlı olarak, yabana atılamaz.

Şart, Abdullah Gül’ün, en kısa süre içinde, son 16 yıla, bilinçli ya da bilinçsiz yaptığı katkılar nedeniyle sağlam bir özeleştiri vermesinden ibarettir. Gül de, cesaret gösterip, kendisine dair, “yemek pişmeden sofraya oturmaz” yargısını kırmalıdır.

Bu halkın hoşgörülü ve bağışlayıcı olduğu ve bağrına taş basarak, mevcudu “kıl kadar” geriletecek herkes için adım atacağı doğrudur ama kimsenin de “birleşin, öyle gelin” deme hakkı yoktur.

Seçime katılım oranının yüzde 90’ın üzerine çıkması ve böylece ikinci turun garanti altına alınması, “çoklu aday” seçeneğiyle doğru orantılı olabileceği gibi “sıfır baraj” ve topluma yönelik özeleştirinin verildiği iki adaylı seçenekle de mümkün olabilir.

İkinci turda ne olur?

İkinci tur için şairin dizelerini dilek tutalım:

Gün ola, devran döne, umut yetişe”.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER