Salı, Nisan 23, 2024

Yüksel Işık yazdı | “Devenin kulağı”, Ömer’in adaleti!

Yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz pek çok şey var.

Bunlardan bir tanesi, hiçbir iktidarın ebed müddet olmadığı gerçeğidir.

Rivayet edilir ki Kızılaslan, sarp bir kaleyi fethetmiş ve fethettiği yerden daha güçlü korunan bir yer olup olmadığını teyit etmek için bir alime sormuş:

“HANİ BUNUN İLK SAHİBİ?”

“Ey alim” demiş; “Çok yerler gezmişsinizdir. Bundan daha sağlam bir kale gördün mü?”

Alimin cevabı şöyle olmuş:

Hoş olmasına hoş bir kale ama” demiş, “sağlam olduğu tartışma götürür” diye cevap vermiş.

Kızılaslan, alimin söylediklerine itiraz etmiş:

Ey alim, bu kale, Elvend dağı[1] gibi geçit vermez. Yolları da genç kızların zülüfleri gibi büklüm büklüm. Kim buraya girebilir ki?”

Alim, şu cevabı vermiş:

Sen bu kaleyi, senden önceki muktedirin elinden almadın mı? Şimdi senin elinde ama senden sonra da diğer muktedirlerin eline geçecek. Böyle bir yere sağlam denilebilir mi? İyisi mi dünyanın çerinin çöpünün sağlam olup olmadığına değil, kendinin sağlam olup olmadığına bak.”

31 Mart seçimlerinin üzerinden altı ay geçti.

Bu süre zarfında, yeni başkanlar, bir yandan vaat ettiklerini uygulamak için çaba gösterirlerken diğer yandan da yeri gelmişken geçmiş dönemin uygulamalarını teşhir ediyorlar.

Görüyoruz ki önceki dönemlerde “çerin çöpün sağlamlığı”, her şeyin önüne geçmiş.

KENTLERİ TALAN ETMİŞLER!

Kendilerine ait “çeri çöpü sağlam etmek” için kente karşı suç işlemişler.

Bu suçların başında, imar yoğunluğu ve Bülent Arınç’ın ifadesiyle “parsel parsel satışlar” geliyor.

İstanbul elden çıkmış; Ankara da ha çıktı ha çıkacak noktada!

Söğütözü’nden başlayıp Çayyolu’na kadar uzanan güzergahta öyle yapılar dikilmiş ki “gökdelen” adlandırması hafif kalır.

Aynı bölgede daha önce yapılmış görece “makul” kabul edilebilecek yapıların “teşmil hakkı” devreye girdiğinde adı geçen bölgenin, her açıdan çöküntü alanına dönüşmesini görmek için çok beklememiz gerekmeyecek.

İstanbul Belediyesi, yeri geldikçe, “parsel parsel satış” konusunda dini maske olarak kullanan vakıflara devredilen değerli yer ve arsaların listesini yayınlıyor.

Listedeki çoğunluğa bakılırsa adı geçen vakıfların kuruluş amacı her ne ise onu bir kenara bırakıp, “dünyalık” biriktirmekle meşgul oldukları görülüyor.

Benzer çalışmaların yapıldığı Ankara’da da, kamunun imkanlarıyla elde edilmiş bina ya da arsa gibi yerlerin nasıl da değeriyle kıyaslanamayacak bir biçimde “parsel parsel” el değiştirdiğinin deşifre edileceği günlerin de yakın olduğu muhakkaktır.

Açığa çıktığında göreceğiz ki belediyeler “insan odaklı” olmaktan uzaklaştırılıp, “çer çöp” elde etmenin vesilesi olmuş.

FETÖ UZMANLIĞINDAN GELEN DOKUNULMAZLIK!

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Ekim ayı Meclis toplantısının açılış oturumunda öğrenmiş olduk ki “sağlamlığından şüphe duymadıkları iktidar alanlarında” har vurup harman savurarak, “testilerini doldurmuşlar”.

Yönetim sürecinin adaletsiz olduğu adı geçen süreçte çapı büyük “testi doldurma” edimlerinin yanında “lafı bile edilmeye değmez” gibi görünen “küçük çaplı testi doldurma” işleri de olmuş.

Sayıları üç aşağı beş yukarı farklılık gösterebilir ama toplamda 8 bin kişi işten atılmış. Yerleri, 12 bin 500 TL maaş alan ilkokul mezunları, 10 bin 500 TL maaş alan özel kalem personeli ile doldurulmuş.

Hele bir tanesi var ki evlere şenlik!

FETÖ uzmanı diye kart bastırmış ve o kartın kendisine sağladığı “dokunulmazlık” ile 4 yıl boyunca işe gelmeyen ve bu gelmediği süre boyunca 270 bin TL’yi “testisine doldurmuş”.

Denilebilir ki işe giriş sözleşmesini imzaladığı gün burslu olarak ABD’ye gönderilen ve dönüşte milletvekili seçildi diye sözleşmesi dondurulan ve “deveyi hamudu ile birlikte” yutanların yanında bu uygulama “devede kulak” kalır.

Doğrudur!

İşte bu noktada da yaşadıklarımızdan öğrendiğimiz ikinci şeyi hatırlatmam gerekiyor.

ŞEFFAF VE HESAP VEREBİLİR BİR BELEDİYE, HEMEN ŞİMDİ MÜMKÜNDÜR!

Muktedirlerin kamunun gücünü kullanarak, hepimizin ekmeğine el koymalarını sonradan öğrenip, geriye doğru hayıflandığımız açıktır.

Ne zaman adil bir yönetim talebi oluşsa tarihi kişilikleri hatırlayıp, bir görünmez elin o “adaleti” kurmasını dileriz.

İster “deveyi hamuduyla birlikte” götürsün; isterse de “devenin kulağı” ile yetinsin, kimsesizin hakkına el koyanların hüküm sürdüğü bu topraklarda “Ömerin adaleti”ni beklemek, “Godot’uyu beklemek” gibidir.

Boşuna beklemeyin, kendiliğinden gelmez!

Adalet istiyorsanız, harekete geçin; kendi kaderinizi kendiniz tayin edin.

En tepeden en sıradan kamu birimine kadar herkesi ve her kurumun şeffaf ve hesap verebilir olması için hemen bugün talepte bulunun.

Aksi halde muktedirlerin “devenin hamuduyla yuttuğunu”; yancıların ise “devede kulak” da olsa “testini doldurarak”, halkı yoksullaştırdıklarını hep sonradan öğrenmiş olacağız.

[1] Hamedan şehrinin güneyinde bulunan Elvend dağı, İran’ın en yüksek dağlarından biridir. Yaklaşık 3500 metre yüksekliğinde olan bu dağın tepesi, yılın önemli bir bölümünde karla kaplıdır. Çıkması ve inmesi büyük zorluklar barındırır.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER