Yüksel Işık yazdı | Bütün muhalifler, 2019 için birleşin!
Politikyol
Her şey normal seyrinde devam ederse yaklaşık bir yıl sonra yerel seçimler için sandık başına gidecek; kentlerimizi kimlerin yöneteceğine karar vereceğiz.
Gelecek yıl yapılacak yerel seçimler, iktidar ve muhalefet açısından ayrı ayrı önem arz etse de, açık ki iktidar için çok daha fazla şeyi ifade ediyor.
Kurdukları rant sistemiyle obezleşip Türkiye’yi çepeçevre sardıklarının en çok iktidar farkındadır; çünkü yıllardır kurmuş oldukları rant sistemine son verildiğinde tepetaklak gideceklerini en iyi onlar biliyor.
İKTİDARIN ALTINDAKİ TOPRAK KAYIYOR!
İktidarın kurmuş olduğu rant sistemi, kentlerimizin geçmişi ile geleceği arasındaki diyalektik bağı kopardığı gibi söz konusu merkezleri yaşanmaz hale getirdiği de açıktır. Bu nedenledir ki başta İstanbul ve Ankara olmak üzere metropol konumdaki şehirlerde, el konulan rantın kırıntılarını dağıttıkları kent yoksullarının blok oylarıyla elde ettikleri sayısal üstünlüğü kaybetmek üzereler. Haklarında ayyuka çıkmış söylentilerin araştırılması yerine seçilmiş belediye başkanlarının istifa ettirilerek yerlerine daha “sevimli” olduğunu düşündükleri “başkanlar”ı atatmalarının nedeni de kaybetme korkusudur.
İktidar ayağının altındaki toprağın kayıp gittiğinin farkında!
İktidar, iki nedenden dolayı Kürt coğrafyasında herhangi bir varlık gösteremeyeceğini zaten biliyor; bu nedenlerden biri iradelerini hiçe sayarak, seçtikleri başkanların yerine kayyum atanması, diğeriyse bir zamanlar “ayaklarının altına aldıklarını” söyledikleri milliyetçiliği Devlet Bahçeli ağzıyla yapar hale gelmiş olmasıdır.
Hiç kuşkusuz bu bilinçli bir tercihtir ve eğer metropolleri yeniden kazanabilme ve böylece iktidarlarını tahkim etme ihtimalleri oluşursa aldıkları hizmetin niteliği ve kalitesinden çok kimliklerini ve gururlarını sandığa yansıtacağı öngörülen Kürt seçmenin iradesine yeniden el koyarak, oraları yeniden kayyumlar eliyle yönetmek isteyecekleri açıktır.
HER YOL İKTİDARA ÇIKSIN DİYE…
İktidarın asıl ilgilendiği alan, Fırat’ın bu tarafı!
Küçük rant kırıntılarının seçmeni tutmaya yetmeyeceğinin farkında ve “toprak kayması”nın önüne geçmek için şimdiden her yolu deniyor.
Denediği yolların başında, seçmenleri cepheleştirmek, gerilimi yükseltmek ve muhalefete yönelik “böl, parçala, yönet” taktiği geliyor.
Çünkü MHP’nin iliştirilmesine, BBP’nin kervana katılımının sağlanmasına ve muhalefet partilerinin birbirinden uzak durmaları için yürütülen her türlü söyleme rağmen elde edebildikleri başarı, sadece sekiz milletvekilliği kadar bir fark olduğu görülüyor.
İktidar, muhalefetin herhangi bir blok oluşturma ihtimalinin bile her bir partinin hanesindekilerin aritmetik toplamına geometrik bir üstünlük kazandıracağının; örneğin SP’nin yüzde 2 oyunun yüzde 10’dan daha büyük bir etki yaratacağının farkında.
Bu maksatla muhalefeti oluşturan İYİ Parti’yi görmezden geldiği gibi halka göstermemek için elinden geleni yapmakta, HDP’yi yok saymakta, SP’nin aklını çelmek için her yolu denemekte ve bütün bu partilerin “kesişim kümesi”ni oluşturan CHP içinse aşağılayıcı bir dil kullanmaktadır.
Açık ki iktidar, cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi yapılacak yerel seçimleri yara almadan atlatmak için her türlü ihtimali hesaba katıyor ve gerekirse her yolu denemeyi mübah görüyor.
MUHALEFETİN “ALACAĞIZ” DİYOR AMA…
Peki ya muhalefet?
Muhalefet de, yerel seçimleri önemsediğini dile getiriyor.
Kılıçdaroğlu, çoğunlukla Salı grup toplantısı konuşmalarında, yaklaşan yerel seçimlere değiniyor ve muhtemelen partililerinin motivasyonunu yüksek tutmak için sıklıkla, halen “rant belediyeciliği” tarafından yönetilen pek çok büyükşehir belediyesini kazanacaklarını söylüyor.
Mümkün mü?
Rantçı belediyeleri halkçı-toplumcu belediyelere dönüştürmek için alınacaklarını söylemek yeterli mi?
İmkansız görüneni elde etmek için gerçekçi olmak, sözün ötesine geçmek gerektiği açıktır!
O halde ne yapılması gerekir?
Her şeyden önce yerel yönetim manifestosunu belirlemeleri ve belirledikleri ilkeleri halk ile paylaşmaları gerekir.
Yetmez; söz konusu manifestonun ışığında her kent için ayrı birer uygulama senaryosunun belirlenmesi ve bu senaryolara uygun adaylarını ve ekiplerinin de oluşturulması gerekir.
Yeter mi?
Hayır!
YEREL SEÇİMLER, CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNİN PROVASIDIR!
Varsayalım ki her şey hazır ve şimdilik halktan gizliyorlar ama CHP açısından, yerel yönetim ilkelerini, bu ilkeler doğrultusunda her kente ayrı bir senaryonun oluşturulmasını ve bu senaryoya uygun aday ve ekibini belirlemek de yetmez.
Bir adım daha atıp, iktidar blokunun dışında kalan parti ve çevrelerin sürece katılmasını sağlamak ve hatta her bir kent için öngörülen adayların her biri için diğer muhalif partilerin rızalarını alması da gerekir.
İktidar bloku, nasıl ki yerel seçimleri, Cumhurbaşkanlığı seçimiyle birlikte düşünmektedir; CHP ve diğer muhalefet partileri de, yerel seçimlerle Cumhurbaşkanlığı seçimini birlikte düşünmeli ve gerekirse her bir ayrıntı üzerinde durarak, 81 ilin ve bütün ilçelerin adaylarını bu sürecin ışığında ele alabilmelidir.
Tarihin yüklediği sorumluluk gereği şu notu düşmem gerekiyor.
Muhalefetin ayrı ayrı seçimlere girmesi halinde, laik seçmenlerin yoğunlukta olduğu birkaç yerleşim merkezi dışında, iktidar bloku, normal koşullarda kaybetmesi gereken illeri yeniden kazanacağı gibi bu dalganın Trakya ve Ege dahil pek çok yere uzanacağını kestirmek güç değil.
Demek ki “alacağız” demek yetmez; almak için her kentin gerçeğini dikkate alan bir yol haritası çıkarmak ve nerede hangi muhalefet partisiyle kesişme yaşanıyorsa onunla bir gelecek projeksiyonu üzerinde mutabakata varmak için harekete geçme zamanıdır.
Gene de, Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında söylediği, “kim demokrasiyi savunuyorsa, insan haklarını savunuyorsa, düşünce özgürlüğünü savunuyorsa, din ve vicdan özgürlüğünü savunuyorsa, yargı bağımsızlığını savunuyorsa, onlarla birlikte demokrasi mücadelesi vereceğiz” ve “birleşe birleşe kazanacağız” sözlerini bir umut ışığı olarak alalım.
Zaman daralıyor ve kazanabilmek için hakikaten birleşmek gerekir!
Yorumlar