Salı, Nisan 23, 2024

Yüksel Işık yazdı | 17 Ağustos Depremi kader değil, ihmaldir!

17 Ağustos 1999 Depreminin üzerinden tam 19 yıl geçmiş.

Gece 03.02’de, Gölcük merkezli ve 7.4 şiddetinde gerçekleşen o depremde, resmi verilere göre yaklaşık 18 sekiz bin insan ölmüş, 100 bine yakın insan yaralanmış ya da sakat kalmıştı.

Deprem felaketi, 130 bin bina yıkmış; 600 bin insanı evsiz bırakmıştı.

Elbette gerçekleştiği bölge itibariyle Türkiye ekonomisini derinden sarsan sonuçlar üretmişti.

Depremin ilk şaşkınlığı atıldıktan sonra başta kamu kurumları olmak üzere herkes görevini unutup, çürük binalar inşa eden müteahhitleri suçlamıştı.

O furyada gözaltına alınıp cezalandırılan müteahhitler, depremin müsebbiplerinin simgesi olan Veli Göçer dışında Rahşan Affı ile salıverilmiş; ateş düştüğü yeri yakmakla kalmıştı.

17 AĞUSTOS BİR FELAKETTİ!

Veli Göçer de, aldığı cezayı tamamlayarak, salıverilmiş; böylece çıkartılması gereken hiçbir ders çıkartılmadan, 17 Ağustos Depremi, tarihteki “büyük depremler” defterine kaydedilerek, unutulmaya bırakılmıştı.

17 Ağustos Depremi gerçek bir felaketti ama o felaketten dersler çıkarabildik mi?

Elbette hayır!

Gerçekleşen afetten sonra müdahale etmek, geride kalanlara el uzatmak, neden olanlardan hesap sormak bir kamusal görevdir; ancak, asıl yapılması gereken şey, gerçekleşmesi muhtemel afetlerin etkilerini ve zararlarını en aza indirecek çalışmalar yapmaktır.

Dünya ölçeğinde 17 Ağustos’tan önce de büyük depremler olmuştu, 17 Ağustos’tan sonra da!

Her ülkede olabilir ama insan yaşamına önem veren, sağlıklı, güvenli ve yaşanılabilir kentleri bilimsel bilginin rehberliğinde kuran ülkelerde, depremin şiddeti ne kadar büyük olursa olsun, yitirilen can ve mal kaybı düşükken; Haiti’den Peru’ya, Endonezya’dan Türkiye’ye kadar gerçekleşen depremlerde can ve mal kaybı daha yüksek.

Neden mi?

Çünkü bilimin yerine kaderciliği esas aldıkları için!

GÖSTERMELİK DEĞİL, GERÇEK ÖNLEMLER ALINMAZSA!..

17 Ağustos Depremi başta olmak üzere son yıllarda yaşanan afetler göstermektedir ki bu afetlere karşı durmak, göstermelik cezalandırmalarla mümkün değildir.

Araştırmalar, doğal afetlerden en fazla etkilenen ülkelerin başında gelen Türkiye, depremlerde insan kaybı açısından dünyada üçüncü, etkilenen insan sayısı açısından sekizinci sırada olduğunu göstermektedir.

Topraklarının % 66’sı, nüfusunun % 70’i, sanayi tesislerinin % 76’sı deprem bölgeleri üzerinde yer almaktadır. Afetlerde ortalama olarak her yıl bin kişiyi ve 9 bin konutu kaybetmektedir.

Buna bir de, çarpık kentleşmeyi, imar planlarına aykırı yapılaşmayı, denetim  yapması gereken kurumların duyarsızlığını ve elbette yerel yönetimlerin yetersizliğini eklerseniz, karşılaşılması muhtemel tablonun hiç de iç açıcı olmadığı görülecektir.

Hiç kuşku yok ki, insanlar, doğal afet yaratmazlar; ancak, oluşan doğal afetlerin etki ve sonuçlarını azaltabilirler de, 17 Ağustos Depremi’nde olduğu gibi çoğaltabilirler de!

Çünkü bazı depremlerin etkisi, şiddetinden daha büyük olabiliyor; 17 Ağustos, işte böyle bir depremdir.

DEPREM RİSKİ AZALTILABİLİR VE YÖNETİLEBİLİR!

Başta deprem olmak üzere afetler, toplumun tümünü yakından ilgilendiren doğal bir süreçtir; dolayısıyla “depremden kaçılmaz” ama dünyadaki örnekler göstermektedir ki, “bir yanağımıza vuran kadere diğer yanağımızı uzatmak” durumunda değiliz.

Bu sorunun farkına varmış olan dünya, müdahaleci yaklaşımları terk etmiş; risk azaltıcı ve yönetici bir anlayışı benimsemiş durumdadır.

Yapılması gereken işlerin başında, önlem alma ve zarar azaltma kültürünü yaygınlaştırmak gelmektedir.

Peki kim üstlenecektir bu sorumluluğu?

Elbette kamu bilinci gelişmiş, belediye yönetimleri!

Bu cümle, güvenli, yaşanabilir kentler yaratmak için yaklaşan yerel yönetim seçimlerine “Halkçı-Devrimci Belediyecilik” anlayışıyla hazır olmanın gerekli olduğunu gösteriyor.

17 Ağustos ve benzer acıları bir daha yaşamamak için afetlere karşı duyarlılığı yüksek bir toplum; sorumluluğunun bilincinde olan kamusal yönetim ve halk için halkla beraber belediyecilik yönetimini örgütlemek mümkün.

O halde, başarılı ve model yerel yönetimler oluşturabilmek için “kerameti kendinden menkul” parlak adaylar değil, devrimci programlar ile halkın karşısına çıkılmalı; 2019’a bu bakış açısıyla hazır olunmalıdır.

(*) Bu yazının orijinal hali, 16 Ağustos 2011 günü, aynı başlıkla Haberturk gazetesinde yayınlanmıştı.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER