Cuma, Nisan 19, 2024

Yeni bir hikaye – Özgür Mumcu (Cumhuriyet)

Türkiye uzunca bir süredir “özgürlükçü olmayan demokrasi” ya da “yeni otoriter rejim” denen kategoride yer alıyor. Görüntüde demokratik kurumların bulunduğu ancak işlev görmediği, iktidarın bir elde yoğunlaştığı bir rejim. Türünün en gelişmiş ve bilinen örneği Rusya. Orta ve Doğu Avrupa’da sırayla iktidara gelmeye başlayan aşırı sağcı iktidarlar ise yeni otoriter rejimlerin yaygınlaştığını gösteriyor. Soğuk Savaş sonrası otoriter rejimlerin etkileşime geçtikleri demokrasiler sayesinde zamanla demokratikleşeceği öngörülmüştü. 
Soğuk Savaş’ın ertesindeki birçok öngörü gibi bu da tutmadı. 
Dışarıdan bakıldığında demokrasi. Meclisi, bağımsız olduğu iddiasında bir yargı, canlı ve hareketli bir medya. Hepsi var. Hatta demokrasilere özgü sivil toplum örgütleri, ana prensibi demokrasi olan uluslararası örgütlere üyelik vs. de tastamam. Seçim deseniz en âlâsından, sık sık yapılıyor. 
Şekil şemal tamam fakat içerik bununla uyumlu değil. 
Türkiye’nin de dahil olduğu ve literatürde “yeni otoriter rejim” adı verilen şekilde yönetilen ülkelerin bazı ortak noktaları var. 
Meclis var ancak sadece bir onay mevkii. Yargı var fakat iktidar ya da iktidarın kolladıklarına dokunması söz konusu değil. Belki olması gerektiğinden bile çok gazete ve televizyon bulunmakta. Gel gelelim ezici çoğunluğu iktidarın denetiminde ve rejimin birer propaganda aleti gibi çalışmakta. Sivil toplum örgütleri doğrudan iktidara bağlı. 
Sokaklar göstericilere yasak gibi. Ciddiye alınan her eylem hızla ve şiddetle püskürtülüyor. Muhalefet yamalı bohça gibi. Git gide muhalefetin boşa olduğu fikri yayılmakta.
İfade ve dolayısıyla basın özgürlüğü yerlerde sürünmekte. İktidara yanaşmayan sermaye cezalandırılmakta. Sendikalar da ancak biat ettikçe yaşam alanı bulabiliyor.
Bütün bunlar bir “büyüklük” sanrısıyla taçlanıyor. Çaresiz, örgütsüz ve her an medyanın bombardımanı altında kalan halk, iktidarın sunduğu hayalden memnun. Hele bir de mesela Rusya’nın Kırım ve Suriye’de yaptığı gibi güç gösterisi de buna eklendi mi, hayal neredeyse elle tutulacak kadar somutlaşıyor. 
Rusya gibi enerji kaynaklarınız ya da Türkiye gibi mesela mülteci kartınız varsa, Batı’dan gelen demokrasi telkinleri ise anlamsız ve etkisiz.
“Yeni otoriter rejimler”in önlerinde parlak bir gelecek var. Kısa zamanda bu rejimlerin niteliklerini değiştirecek bir dinamik görünmüyor. Aksine, özgürlükler giderek azalacak, içeride bir güvenlik devletine dönüşülecek, dışarıda ise askeri maceralara yatkınlık artacak. Bir sonraki aşama ise, hâkim partinin yakınındaki diğer partileri yutarak pratikte bir parti devletine dönüşmesi var. Elbette o parti-devleti de tek liderine sıkı sıkıya bağlı olacak.
Bütün bunlar sadece Türkiye’nin başına gelmiyor. Gayet yaygın uluslararası bir dalgayla karşı karşıyayız. Bundan çıkmanın yolu ise tek. Çarpık demokrasi ve propaganda medyasıyla ham bir hayal ortaya konuyor ve rıza üretiliyorsa, ham olmayan ve hakiki bir hayali, hikâyeyi oluşturmak gerek.
Emin olalım, siyasette inandırıcı bir hikâyeden, gerçek bir gelecek projesinden daha etkileyici az şey vardır. 
Bu, baştan aşağı yenilenmiş ve geniş tabanlı bir hareketle olur. Muhalefeti değil hikâyesini gerçekleştirecek iktidarı arzulayan bir siyasi hareketle. Tutulan yol değiştirilmezse, yeni otoriter rejimin her şeyi gibi muhalefeti de göstermelik kalır.

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER