Meselenin önemli bir boyutu yapay zekanın hukuken kişi olarak tanımlanıp tanımlanmadığıdır, zira yasa gereği eseri meydana getirenin kanunen hukuki statüsü belirleyicidir.

Washington D.C.’deki bir ABD mahkemesi, kısa süre önce verdiği kritik kararıyla herhangi bir insan katkısı olmaksızın Yapay Zekâ tarafından yaratılan bir sanat eserinin ABD yasalarına göre telif hakkına sahip olmayacağını hükme bağladı. ABD Bölge Yargıcı Beryl Howell yaptığı açıklamada, Telif Hakları Ofisi bilgisayar bilimcisi Stephen Taler’in DABUS sistemi adına başvurusunu reddetmesini haklı bularak yalnızca insan kaynaklaı eserlerin telif hakkına sahip olabileceği yönünde demeç verdi. Yargıç Howell, insan üretiminin yüzyıllardır süregelen anlayışa göre telif hakkının temel bir gerekliliği olduğunu söyledi.

Yapay Zekâ tarafından üretilen sanat eserlerinin hukuken eser olup olmadığı kamuoyunun ilgi ve dikkat çeken, cazip konusu olduğu gibi Yeditepe Üniversitesi Sanat ve Kültür Yönetimi’nde verdiğim Fikri Mülkiyet ve Sanat Hukuku dersi final sorularım arasındaydı. Derslerde uzun uzun üzerinde durduğumuz konuyu; eser nedir, yapay zekanın hukuki statüsü belli midir, Yapay Zekâ üretimi eserler yaratılırken neye dikkat edilmeli, Yapay Zekâ telif hakkı sahibi olabilir mi sorularının ekseninde ele almakta fayda var.

Zira, Yapay Zekâ’nın geliştirilmesi ve yaygın kullanımı, telif hakları ve patent korumasının sınırlarını yakından ilgilendirmektedir. Şu anda Birleşik Devletler (ABD), Birleşik Krallık ve Avrupa Birliği’ndeki (AB) fikri mülkiyet hakları bakımından mevzuatta pek çok yeni düzenlemenin değerlendirilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, güncel mevzuata, hukuk felsefesine ve hukuk nosyonuna göre şimdiden teamülleri oluşturmaya başladığımız göz önüne alınırsa dijital geleceğin şekillenmesini teminen tanımların ve neticelerinin titizlikle ifadesinin önemi daha da artmaktadır.

ESER, ESER SAHİBİ VE HUSUSİYET

Türk Hukuk Sistemi Kıta Avrupası Hukuk sistemine dahil olup 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun mehazı, telif haklarının Avrupa’da en iyi uygulama kaynağı Alman Fikri Haklar Kanunudur. 5846 Sayılı FSEK’in sağladığı hukuki korumadan yararlanmayı teminen; FSEK 1/B-a maddesine göre “Eser, sahibinin hususiyetini taşıyan, ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema türlerinden birisi içine giren her nevi fikir ve sanat mahsulüdür.” Bu anlamda bir ürünün Fikir ve Sanat Eserleri kapsamında eser sayılabilmesi ve bu nedenle telif haklarından yararlanması için fikri bir çaba sonucu oluşmuş olmasının yanı sıra 1) Sahibinin hususiyetini taşıması (subjektif unsur)  2)  Kanunda sayılan eser türlerinden birine girmesi (objektif unsur) koşulları sıralanmıştır. Yasada belirtilen eser türleri arasında FSEK 4/c’de Güzel Sanat Eserleri 8 bend halinde yazılmıştır. Tamamlayıcı ve belirleyici bir madde olarak FSEK m. 8’e göre, “Bir eserin sahibi onu meydana getirendir.” Bu durumda, “orijinallik” hususu eser sahibinin “hususiyet”ini içerme ile sağlanmaktadır, vurgulanmaktadır, oluşmaktadır.

Bu bağlamda, meselenin önemli bir boyutu yapay zekanın hukuken kişi olarak tanımlanıp tanımlanmadığıdır, zira yasa gereği eseri meydana getirenin kanunen hukuki statüsü belirleyicidir. Avrupa Parlementosu’nun 2017 tarihli önerisinde eloktronik kişilik önerisi en tutarlı tanımlama olduğunu ve geçtiğimiz günlerde Avrupa Birliği “Yapay Zekâ Yasası”nın onaylandığını söylemekle birlikte yapay zekanın hukuki statüsünün henüz yasalaşmadığını ve netleşmediğini belirtelim.

YAPAY ZEKÂYA YÜKLENEN ESERLER VE VERİLER

Bir diğer hukuki sorun yapay zekaya yüklenilen verilerin sahiplerinin mali ve manevi haklarıyla ilgilidir. Yapay Zeka, bir bilgisayarın insan gibi düşünmeye programlandığı makine zekasını simüle etme sürecini ifade etmektedir. Yazılım, ürünü oluşturmayı yüklenen verilerdeki kalıplardan veya niteliklerden seçmektedir ve deep learning sistemi ile otomatik olarak öğrenmektedir, öğretmektedir, üretimde bulunmaktadır. Bu konudaki en mühim emsali, Aşk, Yaratıcılık ve Yasa adlı kitabımda analiz etmiştim. Yapay Zekâ tarafından üretilen bir portre, New York’ta Christie’s’de 23-25 Ekim 2018 müzayedesinde satışa sunuldu. Fransız sanat topluluğu Ovious tarafından yürütülen proje kapsamında, “Edmond de Balemy’nin Portesi” adlı eser büyük ilgi gördü ve tahminlerin 45 kat fazlasına, 432 bin dolara satılarak büyük bir müzayede evinde açık artırma ile satılan ilk Yapay Zekâ eseri oldu.

Evet, her halükârda, sanat tarihinde yerini alan Yapay Zekâ eserlerde hukuki soruların başında yapay zekaya yüklenen eserler ve veriler için izin alınıp alınmadığı meselesi geliyor. Yukarıda verdiğim örnekte olduğu gibi, sanat eserlerinin sahiplerinden usulüne göre alınan, Kıta Avrupası ve Türk Hukuk sisteminde tüm mali hakların sıralandığı bir yazılı izin ya da sözleşme ile üretimin yapılmasını öneriyorum. Bu şekilde eser sahiplerinin mali ve manevi haklarının korunması gerçekleştirilmiş ve Yapay Zekâ ile üretilen yeni eserlerde tazminat talebiyle karşılaşılmaması için yasal bir yol oluşturulabilir.

Nitekim, DasDas ile işbirliği içindeki Türkiye’nin ilk dijital sanat müzesi X Media Art Museum‘a yaptığım danışmanlık kapsamında Yapay Zekâ üretimi eserler için, savunduğum ve olması gerektiği gibi, eser sahiplerinden ya da ilgili müzelerden tüm yazılı izinlerin alındığını ve önce uygulamada şekillenecek konularda bir ilki gerçekleştirdiğimizi Türkiye’nin hukuk ve sanat tarihine not düşmek isterim.

Her halükârda, sanat tarihinde yerini alan Yapay Zekâ eserlerde hukuki soruların başında yapay zekaya yüklenen eserler ve veriler için izin alınıp alınmadığı meselesi geliyor.
DAVA DİLEKÇELERİMDE ESER VE ESER SAHİBİ

Öte yandan, kanunda belirtilen ürünün eser kabul edilmesi için koşul olan “eser sahibinin hususiyeti”ni taşımak kavramı orjinalliği, yaratıcılığı, yeniliği içermektedir. Eser sahibinin mali ve manevi haklarının ihlali nedeniyle açtığım davalarda Yargıtay’ın içtihatlarına dayanarak önce ürünlerin eser olduğuna yönelik karar verilmesini, “eserdir” hükümünü teminen eser sahibinin biyografisini, sanat hayatını, yaratıcılık edimlerini mutlaka dilekçeme yazarım. Söz konusu belirleme, “eser”in bir yaratıcı vasfıyla içsel benliğin süreklilik içeren tezahürü olduğunu ispatlamamı sağlar. Buradan yola çıkarak ifade edersem, yapay zekanın sanat üretiminde sanatın insan hayatıyla bağlantılı bir süreçler bütünü olma niteliğini, yaratıcılık ediminin tanımlanmasında benlik bilincini ve sonucunda Yapay Zekâ üretimi esere ilişkin yasal sorumlulukları daha da çok konuşacağız.

DİJİTAL TEKNOLOJİLER, ESER VE  HUKUKİ BİLİNÇ

Gerçek şu ki; teknolojik ilerleme saikinde, insanlığın dopdolu birikimi ile vücut bulan belli doğrular fikri hakların çekirdeğindeki emek ilkesinin ve eser sahibinin hususiyetinin öncelenmesine işaret etmektedir.

Dijital teknolojilerin yeni hukuki hikayesinde ihtilafların çözümüne yönelik işbirliğini kolaylaştırmak, insaniyetin lehine fikri çabayı teşvik etmek yeni yasaları ve uygulamaları getirecektir. Dünya adalet sistemlerini etkileyecek Yapay Zekâ’nın sanat eseri üretimi hususunda da adilane ve verimli tesiri ancak, yüksek hukuki standartların sağlanması, yasaların en iyi şekilde güncellenmesi ve uygulanması ile mümkün olacaktır.

Rollo May’in ifadesiyle “insan bilincinin dünyayı anlamlı kılma yolları” nitelemesiyle yaratıcılık ve bu bağlamda esere ilişkin haklar; eser üretiminde hukuki bilinç odağıyla ilgilidir.

Hızla gelişen ve modern hayatın pek çok noktasına sirayet eden Yapay Zekâ teknolojisi çağın yenilik, değişim, dönüşüm alanıdır. Verilerin, algoritmaların, kural listelerinin; adaleti, sağlığı, yaratıcılığı, sanatı, iklimi, dünya gidişatının tamamını etkilediği bir zamanda asıl mesele insanî değerlere, ilkelere, önceliklere, anlayışa yoğunlaşmaktır. Yapay Zekâ’nın dünyayı dönüştürücü geleceğini hukuki tanımlar, olgular, anlaşmalarla, ulusal ve uluslararası uygulamalarla, birlikte oluşturacağız.