Cuma, Nisan 19, 2024

Yalancı bahar

Aldığı oy oranını dikkate aldığımız vakit, Erdoğan’ın ipi göğüslemesi daha kolay görünüyor olmakla birlikte farklı seçenekler harekete geçirildiğinde Kılıçdaroğlu’nun da kazanma ihtimalini yabana atmamak gerekir.

Seçim sonuçları bir La Fonteine masalını hatırlattı.

Tilki, yediklerinin, kurdun avladıklarının yanında hiç olduğunu düşünürmüş. “Bu böyle olmaz” demiş kendi kendine; “gidip kurttan kurt olmanın inceliklerini öğrenmeliyim” diyerek yola çıkmış.

Önce hayranlığını belirtmiş kurda; sonra da “hem çok iyi besleniyorsun hem de avlanmak için başını derde sokmuyorsun” diye övüp, kendisine kurtluğu öğretmesini istemiş.

“Kurt olursam, tilkilerin padişahı olurum” diye de eklemiş.

Kış boyunca yediği ayazın tecrübesiyle gülümsemiş kurt; “o iş öyle değil ama haydi gel öğreteyim, hem dün bir kardeşim öldü, onun postunu alalım da başlayalım kurt nasıl olur” demiş.

Yola çıkmışlar.

Vurgun şöyle yapılır, köpek sürüden şöyle ayırt edilir, koyunun yağlısı şöyledir” diyerek kurt başlamış anlatmaya.

İKTİDAR NİMETİ ETRAFINDA KÜMELENENLER

Dikkatle dinlemiş tilki; kurt da, tilkiyi sınava tabi tutmuş kendince. Günü gelince birlikte ava çıkmışlar. O sırada bir koyun sürüsü sökün etmiş.

Kurt, “haydi” demiş; “göster maharetini”.

Tilki, dalmış sürüye; sürü, paniklemiş. Derken yakalamış birini tilki ve tam tadına bakacakken, bir horoz sesi duymuş. Bırakmış koyunu, atmış sırtındaki kurt postunu ve horoza doğru koşmuş.

Masalın kıssası şudur ki “kendiniz olun.”

14 Mayıs seçimleri, politik duruşların kendisi olmaktan öte hep başka “postlara” girerek yol aldıklarını gösterdi bize.

Sonuca bakarak denilebilir ki mevcut iktidar, hedefine çok yaklaşmış görünüyor. Yan yana durmaları imkânsız gibi görünen “Tanrı Dağı kadar Türk” MHP ve “Hira Dağı kadar Müslüman” YRP’yi ve hatta selefi geleneğe sahip HÜDA-PAR’ı DSP ile bir arada tutan “çimento”nun “iktidar nimeti” olduğu anlaşılıyor. “Anayasanın ilk dört maddesi tartışılamaz” diyenlerle “değişmesi gerekir” diyenlerin Erdoğan’ın kişiliğinde buluşmalarını sağlayan budur.

Hiç kuşkunuz olmasın; “iktidar nimeti”, önemli bir motivasyon kaynağıdır. Bununla birlikte meseleyi, yalnızca çıkar ilişkisiyle tanımlamak sığ kalır. İktidar, hayat pahalılığının neden olduğu tahribatı gidermek için kimi önlemler aldı ama esas olarak, seçmeni, “mevzuu vatansa gerisi teferruattır” konusunda ikna etti.

Muhalefet ise sürece biraz sorunlu başlamıştı. Son ana kadar “seçilecek aday” tartışması, masadan kalkışlar, geri dönüşler, seçmeni tereddüde sürükledi. Adaylığı açıklandıktan sonra Kılıçdaroğlu’nun başvurduğu yapıcı dil, kucaklayıcı tarz büyük bir sempati yaratsa da “kerameti kendinden menkul” diğer ortakların iktidarı can alıcı noktalarda eleştirmek yerine TOGG gibi, İHA-SİHA gibi seçmende sempati oluşturan konuları küçümseyici tutum takındıklarını unutmamak lazım.

Hiç kuşkusuz, altılı masanın yarısı ve “bakan olacağım” tafrasıyla kanal kanal gezmekten başka hiçbir iş yapmayan CHP’nin kurmayları sahada yoktu ve Yavaş ile İmamoğlu’nun aktif desteğini arkasına alan Kılıçdaroğlu neredeyse yalnız başına tamamladı seçim sürecini.

KERAMETİ KENDİNDEN MENKUL ORTAKLAR VE BAKANLIK TAFRASIYLA GEZENLER

Ali Babacan’ın memleketi Şereflikoçhisar’da yahut Ahmet Davutoğlu’nun memleketi Konya’da bir önceki seçime oranla olağandışı bir oy değişimi yaşanmamış olmasının da açıklanmaya muhtaç bir tarafı olduğunu belirtelim. Buna Çankaya gibi sembolik anlamı olan seçim bölgesine, adalet mekanizmasını içi boş bir hâle dönüştürmekle sembolik bir kişiliğe dönüşen Sadullah Ergin gibi isimlerin konulması da eklendiğinde ortaya çıkan sonucun kaçınılmaz olduğunu görebiliyoruz.

Hiç kuşkusuz, altılı masanın yarısı ve “bakan olacağım” tafrasıyla kanal kanal gezmekten başka hiçbir iş yapmayan CHP’nin kurmayları sahada yoktu ve Yavaş ile İmamoğlu’nun aktif desteğini arkasına alan Kılıçdaroğlu neredeyse yalnız başına tamamladı seçim sürecini.

Olumsuzluklar bu kadar da değildi; sandık başında insan üstü çaba gösteren görevlilerin yalnız kaldığını; o yalnızlıkları nedeniyle AKP Gençlik Kolları yahut ülkücü gençliğin baskısına maruz kaldıklarını da belirtmem gerekiyor. Hepsinden öte alternatif bir seçim güvenliği sistemi kurulmamış olmasının neden olduğu olumsuzluğu da yabana atmayalım.

Yaşananlar, beklediğimiz baharı yalana çevirdi. İşte bu nedenle altını çizmem gerekir ki masalın kıssası olarak altını çizdiğimiz “kendiniz olun” sözü anlamlı.

Kendiniz olmak, başkalarını yok saymak demek değildir; bilakis bilmemiz gerekir ki bizim dışımızda da milyonlar var ve onlar da kendisi olmak için çabalıyorlar. Hepimizin ortak noktası ise demokrasidir.

Seçeneklerden biri, motivasyonu yükselterek, sandığa gitmeyen seçmeni, sandığa gitme konusunda ikna etmek; bir diğeri de Sinan Oğan’a yönelen tepki oylarını da alabilecek bir formül geliştirmektir.

KILIÇDAROĞLU’NUN KUMAŞI

Demokrasiyi bütünlüklü olarak savunan tek aday ise Kılıçdaroğlu idi; buna rağmen seçmenden yeterince ilgi görmediği anlaşılıyor. Ortaya çıkan sonuç, halkın “tek adam” rejimine sadakat gösterdiği anlamına gelmez ama muhalefetin, demokrasinin yararlarını yeterince anlatamadığı anlamına gelir.

Öte yandan deprem bölgelerinde kullanılan oy oranlarının yüzde 83 ortalamasına sahip olması da dikkate değerdir. Binlerce insanın yaşamını yitirdiği, on binlerce insanın kent değiştirdiği bir ortamda, deprem bölgesi ortalamasının da Türkiye ortalamasına göre çok düşük olmaması, akla başka soruları da getirebilir. Özellikle gözden ırak sandıklardaki oy hareketliliğini takip etmek, muhalefete düşer.

Öyle ya da böyle iktidar, dört koldan kamu olanaklarını kullanmasına rağmen yüzde 50’nin üzerine çıkamadı; Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kaldı. Aldığı oy oranını dikkate aldığımız vakit, Erdoğan’ın ipi göğüslemesi daha kolay görünüyor olmakla birlikte farklı seçenekler harekete geçirildiğinde Kılıçdaroğlu’nun da kazanma ihtimalini yabana atmamak gerekir.

Seçeneklerden biri, motivasyonu yükselterek, sandığa gitmeyen seçmeni, sandığa gitme konusunda ikna etmek; bir diğeri de Sinan Oğan’a yönelen tepki oylarını da alabilecek bir formül geliştirmektir. Bu formül, herkesin aklına geldiği üzere Oğan’ı ikna etmekle sınırlı değildir. Oğan da ikna edilmeli ama aslolan seçmen ile aday arasında bir illiyet bağı kurmaktır; Kılıçdaroğlu’nun kumaşı, bu illiyet bağının kurulmasını mümkün kılabilir.

Erdoğan kazanmaya yakın ama henüz her şey bitmiş değil.

Ne demişti Nazım?

Sisli bir sabahtı henüz

Etrafı bürümüştü bir duman

Uzaktan geldi bir ses ah aman aman!

Sen bu feryad·ı vatanı dinle işit

Dinle de vicdanına öyle hükmet

Vatanın parçalanmış bağrı

Bekliyor senden ümit.”

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI