Enflasyon baş konu olduğu sürece reel getiri kavramı da sıklıkla konuşulan konular arasında olmaya mahkum.

Neden mi?

Parayla satın alınamayan ender şeylerden birisi zaman ve insanlar bu değerli şeylerini kiraya vererek, gelir elde etmeye bununla da başta temel olmak üzere, sosyal ve diğer ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Dolayısı ile para ile takas edilen zaman bağlantısı emektir. Bu çerçevede çalışma karşılığı elde edilen gelirden çeşitli nedenlerle yapılan birikimin değerini koruması da önemli olmaktadır.

Son 20 yıllık en temel tasarruf değerlendirme alanlarında olan ürünlerin enflasyondan arındırılmış yıllık reel getiri grafiğini güncelledim. Üzerinde dikkat çeken bazı önemli noktaları konuşmakta yarar var.

Bu grafikteki veriler TÜİK verileridir. En yüz güldürenden başlayarak değerlendirme yapalım.

Gri alan Borsa İstanbul’un yatırımcısına sağladığı yıllık reel getiri. 2010 yılı zirvede, son 1 yıl reel anlamda en yüksek kazancın elde edildiği 2. Dönem, Temmuz 2005-Temmuz 2006 dönemi de dikkat çeken 3. En yüksek reel getiri sağlanan yıllar olmuş. Küresel kriz dönemi doğal olarak en yüksek kaydın yaşandığı dönem.

İkinci yatırım aracı olarak hareketliliği en yüksek araç dolar. Çoğunlukla Borsa reel getirisinin arkasında kalmış. Reel olarak kazandırdığı dönem sayısı, kaybettirdiklerine göre daha fazla.

Devlet İç Borçlanma Senetlerinin reel getirisi 2021 yılı başına kadar düşük de olsa pozitif iken, 2020 yılındaki kısa dönem hariç diğer tüm zamanlarda yatırımcısına reel olarak kaybettirmiş.

Mevduat ise ciddi anlamda umutsuz vaka. 2010 yılı sonrasında yatırımcısının yüzünü hemen hemen hiç güldürmemiş.

Genel olarak değerlendirdiğimizde mevduat, tasarrufların ekonomiye kazandırılmasında aslında ön planda olan bir ürün. Ancak getirisini bu düzeyde olmasının öncelikli sonucu, yatırımcısının ilk aşamada başka yatırım araçlarına yöneltmekte, sonrasında varlık alımına sevk etmekte dahası hiç bilmediği alanlara doğru gitmesine yol açmakta. Bilinmeyen alanların başında kripto piyasalar ile ponzi zincirlerigeliyor. Her ikisi de er ya da geç birikim sahibini hüsrana uğratan alanlar.

Denetim ve gözetim otoritelerinin konuya bir de bu açıdan bakarak piyasaya ilişkin atacakları adım kararlarında daha titiz olmalarında yarar var.

Editör: Adalet Hazar