Perşembe, Nisan 25, 2024

Voltran’ı Beklemek

Sistemin yeniden yapılandırılması meselesiyle partilerin sistemi yeniden inşa sonrası uygulamak istedikleri politikalar meselelerini birbirinden ayırmanın önemli olduğunu düşünüyorum.

HDP eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş dün cezaevinden (ülkemizde Kürt, Türk, sağcı, solcu filan değil özetle demokrasi, ifade özgürlüğü ve iktidara rahatsızlık vermek ve rakip olmak hapiste) yazdığı bir yazıda muhalefete sert eleştiriler yöneltti:

“..yüzde 70’lik bir kitle artık net olarak değişimden yana ve gözünü muhalefete dikmiş, bir çözüm bekliyor. Peki muhalefet bu yüzde 70’lik kitleye ne diyor? İşte sorun da burada. Henüz derli toplu şekilde bir arada duracak ve ortak bir söylem üretip ortak bir sloganda “Voltran”ı[1] oluşturamadıkları için aslında hiçbir şey söylemiyorlar.”

Bu eleştirinin dozajı bence oldukça haksız ve abartılı. Yine de toplumda mevcut geniş bir hissiyata tercüman olduğu da gerçek ve dikkate alınmalı. Bu hissiyat çok önemli. 6’lı Masa’nın ve muhalefetin şu ana dek başardığı uzlaşmanın ve işbirliğinin halka iletişimiyle ilgili bir mesele. Çünkü demokrasiye muhalefet partilerinin öncülüğünde ve aracılığıyla ama toplumun iradesi, enerjisi, desteği ve direnciyle geçebiliriz.

Peki bu düşünceler ışığında dün sabaha karşı biten dördüncü 6’lı masa toplantısının sonuçlarını, artılarını ve eksilerini nasıl değerlendirebiliriz?

6’lı Masa Ne İçin Var?

İsmini koyalım. Farklı ideoloji ve dünya görüşlerinden partilerin oluşturduğu 6’lı Masa demokrasiye geçiş, normalleşme ve sistem değişikliği için var.

Sistemin yeniden yapılandırılması meselesiyle partilerin sistemi yeniden inşa sonrası uygulamak istedikleri politikalar meselelerini birbirinden ayırmanın önemli olduğunu düşünüyorum.

Belli politikalara dair, örneğin neoliberal politikalar konusunda, veya AKP döneminin tüm günahları ve siyasal sorumlulukları izerinde uzlaşmaları mümkün veya arzu edilir olmayabilir. Ama demokratik sistemde yönetim ve siyasal rekabetin ilkelerinde uzlaşmaları önemli. Yani diğer tüm sorunlarımızı nasıl bir siyasal sistemde ve hangi hak ve özgürlükleri kullanarak tartışacağız ve gerektiğinde hükümeti değiştirerek çözüm arayacağız? İşte bunun kurumsal, yasal ve ilkesel altyapısını inşa etmeleri gerekiyor.

Sonra birbirleriyle yarışmaları demokrasinin gereği.

Şu an demokrasimiz de hukukumuz da askıda. Anayasa-dışı ve olağanüstü bir durum yaşıyoruz uzun zamandır. Önce bunu aşmak ve normalleşmek gerekiyor.

Bu bağlamda 6’lı Masa’nın Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem ve ortak cumhurbaşkanı adayı uzlaşması özünde çok önemli.

Ama halk için oldukça soyut. Siyasal sistem sonuçta halkın itiyaçlarını gidermek, toplumu götürmek için bir araç. Dolayısıyla kamuoyu sosyal yardımlardan enflasyona ve güvenliğe daha somut ve hayatına dokunacak sonuçlara bakar. Bu normal.

Öte yandan muhalefetin ortak adayı nasıl belirleyeceğinde anlaşması çok değerli olmakla beraber, halk adayın kim olacağını görmek de istiyor. Çünkü siyaset alanı başka alanlar gibi bir eksik bilgi (imperfect information) alanı. En doğru siyasal tercihleri yapmak için gerekli bilginin tamamına hiçbir zaman sahip değiliz. Olsak da ne bir süper bilgisayar olmayan beynimiz hepsini değerlendirecek kapasiteye sahip ne de buna vaktimiz var. Sıradan vatandaşın parti ve ittifak programlarını okumaya zamanı da yok. Dolayısıyla insanlar kısayollar ve ipuçlarına ihtiyaç duyar. Medyanın özgür olmadığı ortamlarda bu eksik bilgi durumu da daha da derinleşiyor.

Bunlar sonucunda insanlar siyasal seçeneklerini güvendikleri yüzlerle özdeşleştirmek isterler. İşte biraz da bu yüzden aday konusu bu kadar gündemde. Ben dahil birçok insan her ne kadar ısrarla program, kadro, yol planı dese de.

Bu konuda muhalefet bir önseçim sürecinde. Bu süreçte performansı, dili ve vaatleri, kritik anlardaki içgüdüleri ve muhakeme gücü, kamuoyunda ulaştığı destek ve kazanma kapasitesi, muhalefetin işbirliğini sürdürme ve geçiş dönemini yönetme, egosuna ket vurabilme gibi yetileriyle öne çıkacak aday saptanabilecek. Saptanmalı.

Kamuoyu işin parçası çünkü anketler onun kanaatlerini ve oy eğilimlerini ölçüyor, yaptığı tartışmalar da siyasal tercihleri etkiliyor.

Muhalefetin birden çok “yapabilecek/olabilecek” aday adayı çıkarmış olması bence büyük kazanç. Zaten önümüzdeki  dönemde Türkiye tek adam veya kadına değil, cumhurbaşkanından başbakana, yardımcılarına, parti liderlerine, gençlik ve kadın örgütü liderlerine, büyükşehir belediye başkanlarına ve meclis başkanına birçok kişilikli ve potansiyelli lidere ve güç paylaşımına ihtiyaç duyuyor.

Bu açıdan iktidarın henüz seçim zamanını ve kendi adayını açıklamamış olması bir şans. Çünkü bunu yapınca muhalefet de adayını açıklamak zorunda kalacak. Muhalefet şu anda bir aday açıklasa da muhtemelen iktidar hemen kendi için en uygun seçim zamanını belirleyecek.

Tabii bir de meclis seçimlerinde ortak listeşler sorusu var. Burada muhalefetin toplam oyunu maksimize etmek için her bölgede farklı partilerden listeler gündeme gelebilir.

Özellikle de eknomik buhran belimizi bükerken zaman alan süreç gerçekten sabırları zorluyor. Ama belki de gerekli. En önemlisi yanlış seçim yapmamak ve egolara yenilmemek.

Peki tüm bu düşünceler ışığında Pazar günkü yedi saatlik toplantıdan yeni ne öğrendik?

Seçim güvenliği çalışması ve komisyonu çok önemli.

Muhalefet sadece uzlaşıp halkın desteğini alarak başarılı olmayacak. Seçim günü öncesi, sırasında ve sonrasında güvenli bir seçim gerçekleştirerek seçimi kazanmasıyla başarılı olacak.

Bu bağlamda seçim günü ve sonrası oyların korunması, sonuçların hileden ve manipülasyondan korunmasının yanı sıra: seçim öncesinde seçmen listelerinin doğru belirlenmesi ve korku ve OHAL ortamı oluşturulmasına izin verilmemesi yaşamsal. 7 Haziran-1 Kasım 2015 arası dönem, OHAL koşullarında gerçekleşen (ve evrensel demokrasi standartlarına göre gayrımeşru) 2017 referandumu ve 2019 yerel seçim iptalleri bize bunu öğretti.

Dolayısıyla pazar günkü açıklamada şu ifade de kayda değer:

“..nilli güvenliği ilgilendiren konular(ın) olağanüstü bir sürece girildiği intibaı verilerek önümüzdeki seçim sürecini de etkileyecek şekilde iç siyasette malzeme olarak kullanılmasına karşı ortak bir tavır geliştirme konusunda da kararlıyız. İlgili devlet kurumlarının, muhalefet partilerini olası operasyonun gerekçeleri, süresi, kapsamı ve hedefleri konusunda bilgilendirmeleri şarttır.”

Ancak: Seçim güvenliği için canla başla işbirliği döneminin “YSK’nın sonucu açıkladığı ana dek” tanımlanması bence yetersiz.  Seçim güvenliği: sonuç açıklanıp devlet ve mevcut hükümet tarafından tanındıktan sonra iktidarın bilfiil el değiştirdiği ve yeni hükümete devrolduğu ana dek tanımlanmalı.

Tüm bu dönem için A’dan Z’ye senaryolar ve acil ve sonuna dek barışçı ama kararlı eylem planları yapılmalı.

Sistem uzlaşmasının altı değerlerle doluyor

“Yüzyıl önce mazlum milletlere örnek olmuş bir zaferle kurulan Cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandırmak hedefiyle önkoşulsuz olarak bir araya geldik. Ülkemizi insan hakları temelinde ve gerçek manada demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti kılmayı kaçınılmaz bir sorumluluk olarak görüyoruz.. Bu birlikteliğimizi, milletimizin desteği ile hedeflerimizi gerçekleştirinceye kadar sürdüreceğiz… Bu referans metin aynı zamanda milletimize ve partilerimizin tabanlarına ortak bir taahhüt niteliği taşımaktadır.”

Temel değerler ise sekiz temel ilkede özetlenmiş: Özgürlükçü Kamu Düzeni; Her Tür Ayrımcılığa Son Verecek Çoğulcu, Katılımcı ve Özgürlükçü Demokrasi; Düşünce, İfade ve Basın Özgürlüğü;  Din ve Vicdan Özgürlüğü; Toplumsal Barış ve Tarafsız/Bağımsız Yargı Önünde Hesap Verirlik;  Sosyal Devlet ve Gelir Adaleti; Siyasi Etik Reformu.

Tüm metinde kullanılan dil bir uzlaşı ve asgari müşterek arayışını yansıtıyor.

Bu ilkeler doğrultusunda yapılacak somut kurumsal ve yasal reformları saptamak için “Kurumsal Reformlar Komisyonu” (önerilerini 13 Haziran 2022 Pazartesi günü kamuoyuyla paylaşacak) ve “Anayasal ve Yasal Reformlar Komisyonu” (önerilerini bir sonraki toplantıya kadar hazırlayacak) kurulmuş oması çok önemli.

Geçiş döneminde uygulanacak ekonomi ve dış politikalar şekilleniyor

Her ne kadar 6’lı Masa sistemi yeniden inşa için oluşturulmuşsa da, eğer iktidara gelirse ekonomide ve dış politikada acil politikalar uygulamak zorunda olacak.

İşte bu konulardaki uzlaşma da “Üretim ve İstihdam Odaklı Ekonomi” ve “Etkin ve İtibarlı Dış Politikabaşlıkları altında incelenmiş. Farklı ideolojilerden altı parti eğer bu iki konuda uygulanabilir ve dişe dokunur bir uzlaşma sağlayabilirse bu çok önemli bir başarı olur. Ekonomi maddesi altında örneğin Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’nin üzerinde çokm durduğu gayrımeşru mega projelerin iptali ve kamulaştırılması yok. Bu tür konuların tamamen sistemin yeniden yapılandırılması sonrasına kalması yazık olur.

Aynı yönde önemli bir gelişme de “kapsamlı bir “Göç Politikası” geliştirilmesi için partilerimiz arasındaki istişarelerin derinleştirilmesi amacıyla bir komisyon kurulması”na karar verilmiş olması.

İktidarın tüm kışkırtmalarına rağmen 6’lı Masa dağılmış değil aksine ilerliyor.

Peki tüm bu gelişmekte olan içerik, Voltran’ı oluşturacak şekilde kamuoyuna iletilebilir mi? Yanıtın kodları dolaylı yoldan ikinci Maltepe mitinginde vardı. Buradan devam edeceğiz.

[1] “Voltran: Birden fazla parçanın birleşmesiyle oluşan güçlü bir çizgi film kahramanı.”

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI