Sasha Abramsky Geçtiğimiz yaz, kısmen Airbnb konutlarının yayılması nedeniyle, Los Angeles’ın en pahalı semtlerinden biri yerinden edilmiş semt sakinlerini barındıran çadırlarla doldu. Venice, Los Angeles’ın bohem semtidir. Onlarca yıldır eksantrik, ilginç ve sanat meraklısı insanların ayak bastığı yer olmuştur. Efsanevi tahta kaldırımlara ve Kas Sahili olarak bilinen halter kaldırma gösterilerine ev sahipliği yapmaktadır. Sahildeki binaların çoğunda süslü kemerli girişler, geniş pencereler ve film yıldızlarının duvar resimleri bulunur. Okyanustan birkaç blok ötede kanallar boyunca uzanan havadar, aydınlık evler, yeryüzündeki en güzel ve bugünlerde en pahalı evler. Yaklaşık 35.000 nüfuslu bu küçük topluluğun özelliği her zaman çeşitliliği olmuştur: semt, sadece bir arada var olan değişik kültürleri değil, aynı zamanda ekonomik farklılıkları da barındırmaktadır. Venice’de hem milyonerler hem de doğudaki tahta kaldırımlar ve geçitler boyunca uzanan sabit kiralı binalardaki düşük gelirli sakinler ve bu iki ucun arasındaki hemen herkes kendine yer buldu. Kiracı aktivist Mark Rago, “21 yıldır burada yaşıyorum” diyor. “Venice’e dair her zaman sevdiğim şey onun topluluk yönüdür. Venice’e âşık oldum. Çitlerin alçak olduğu ve komşularınızı görebileceğiniz bir sokakta, Breeze Bulvarı’nda yaşıyorum. Güçlü bir topluluk bağımız vardı, birbirimizi kollardık, birlikte mangal yapardık, birbirimizin isimlerini biliyorduk.” Ancak 2014 yılında işler değişmeye başladı. Airbnb çevrimiçi kısa süreli kiralama platformu 2008’de kuruldu ve hızla büyüdü; ardından mülk sahipleri yerel halktan ziyade giderek artan bir şekilde turistlere hizmet vermeye yöneldi. Rago, “Airbnb büyüdü ve birçok ev sahibini gecekondu sahibine çevirdi” diyor. “Kiracıları taciz ediyor, evlerini kısa süreli kiralayabilmeleri için onları evden çıkarmaya çalışıyorlardı.” Adının kullanılmasını istemeyen başka bir semt sakini, 2017 yılında ev sahibinden birden fazla tahliye tebligatı aldı. Sonunda davaları kazandı ancak oturduğu altı daireli binadaki diğer bütün daireler kısa süreli kiralanan konutlara çevrildi. Uzun süredir Los Angeles’ta ikamet eden ve Önce Mahalleleri Koruyun adlı uygun fiyatlı konut savunma grubunun kurucularından olan Judy Goldman, “Kiracılar gidiyor ve yerlerini sürekli değişen yabancılar alıyor” diyor. Grup, 2010’ların ortalarında yasadışı kiralamaların ve piyasadan kalkan uygun fiyatlı konutların kaydını tutmaya başladı. Sorunu ciddiye alması için LA Kent Konseyi’ne baskı yaptı. Goldman, “Neredeyse iki yıl sürdü, bizi dolandırdılar” diyor. “‘Paylaşım ekonomisi’ne herkes âşıktı, ama sonra bu ‘hırsızlık ekonomisi’ne dönüştü. İnsanlar kiracıların kovulmasının, müteahhitlerin devreye girmesinin ve sabit kiralı konutların meta haline gelmesinin ne kadar tehlikeli olduğunu anlamıyor.” Bölgede uygun fiyatlı konutlar geliştirmek ve inşa etmek için hayırsever bağışçılar ve hükümet ortaklarıyla birlikte çalışan Venice Topluluk Konutları genel müdürü Becky Dennison da aynı fikirde. “Airbnb, Venice’de yedi ila sekiz yıl önce başlayan seçkinleştirme sürecinin sonunda devreye girdi” diyor. “Süreç Venice’de çok yoğun ve hızlıydı, yüzlerce ev apar topar boşaltıldı. Bu çok fazla.” Tahliye edilen kiracıların “çok zengin olmadıkları durumda Venice’de yeniden konut sahibi olmaları neredeyse imkânsızdı”. 2019’da Los Angeles Şehir Planlama Departmanı (DCP), şehir genelinde kısa süreli kiralanan 32.000 konut olduğunu belirledi; bu sayı sadece Venice’de 2.900 civarındaydı. Yıllardır piyasa, ev sahiplerinin uzun vadeli kiracıları kovmaları ve yerlerine hafta sonu kiracılarını almaları konusunda ters teşvikler yaratıyor. Ardından pandemi geldi. 2020’de Covid-19 şiddetlendikçe evsiz sakinlerin kamp çadırları çoğaldı. Vali Gavin Newsom’un Roomkey ve Homekey Projeleri kapsamında evsizlere binlerce otel yatağı verilmesine rağmen Los Angeles’ın Venice gibi bölgelerinde çadır sayısı arttı. Kolluk kuvvetleri bu kampların oluşumunu engellemeyi amaçlayan denetimleri durdurdu. Sahildeki kamplar Venice’in ve Los Angeles’ın işlevsiz konut piyasasının en güncel tezahürü haline geldi. Kiracı hakları grubu Daha İyi Mahalleler LA ile çalışan avukat Nancy Hanna, “Buna şahit olmak çok kötü. Bir blok ötede otellerin kullandığı sabit kiralı konutlar var” diyor. O konuşurken çalışma arkadaşları yoldan geçenlere –bazıları yerel sakinler, bazıları ise gün ışığının ve kumsalın tadını çıkarmak için Venice’e gelenler– el ilanları dağıtıyor. Bisikletli, yaşlı bir adam, Kevin Morgan, üzerinde barış işaretleri olan bir maske takmış, konuşmak için duruyor. 40 yıldan fazla bir süredir Venice’te yaşadığını, bölgede bir süredir konut eksikliği olduğunu, pandemi sırasında Roomkey Projesi kapsamında bir otelde oda almaya hak kazanacak kadar şanslı olduğunu söylüyor. “Ancak bu tür seçenekler çok az”, diyor: “Anketler, el ilanları var, ancak konut yok. Şehir ilçeyle savaşıyor, ilçe evsiz nüfusu barındırmak yerine şehirle savaşıyor.” Bugün Venice olağanüstü ölçekte bir evsizlik krizi, sokak suçlarında artış ve uygun fiyatlı konut sıkıntısı yaşıyor. Bu koşullar, belediye meclisine konut çözümleri bulması ve ilçe şerifiyle şehir polisine yaz sezonu tam olarak başlamadan önce kumları ve tahta kaldırımı temizlemesi yönünde muazzam bir baskı uygulayan siyasi bir tepkinin başlamasına yol açtı. Dennison, toplulukta kendini liberal ilan edenlerin sarmal haline gelen evsizlik krizi karşısında “merhamet yorgunluğu” yaşadıklarını söylüyor. Los Angeles Evsizlere Hizmet Kurumu’nun Ocak 2020 tarihli değerlendirmesine göre Venice’in 35.000’den fazla sakininden yaklaşık 2.000’i sokaklarda yaşayan evsizlerden oluşuyor. Salgının ilk günlerinde Covid vakaları hızla arttığı ve turistler bölgeye gelmediği için, tahta kaldırım ve onunla Pasifik dalgaları arasında uzanan altın kumlar çadırlar ve kulübelerle doldu. Rose Caddesi’nden güneye doğru yaklaşık bir mil boyunca sakinlerinin çantaları, kutuları, bisikletleri, propan ve bütan ocaklarıyla birlikte gecekondular çoğaldı. Ara sokaklarda bundan daha da fazla kamp yeri vardı. Ve birkaç yüz metre içeride bulunan sokaklarda kaldırımlar, terk edilmiş araziler ve endüstriyel park alanları kamplarla kaplıydı. Geçtiğimiz yazın başlarında güvenlik endişelerine ve tahta kaldırımı geri almak isteyen işletmelerin baskısına yanıt olarak LA Belediye Meclis Üyesi Mike Bonin kaldırımdaki tüm evsizlere barınak sağlamayı hedefleyen milyonlarca dolarlık iddialı bir proje başlatacağını açıkladı. Proje kapsamında yerel sivil toplum kuruluşlarından sosyal yardım ekipleri gelecek, evsizlerin ihtiyaçlarını araştıracak ve onları seçenekleri hakkında bilgilendirecekti. Altı haftalık bir sürede birkaç yüz tahta kaldırım sakini için otellerde ve başka konutlarda odalar bulunacaktı; ancak çadır sakinleri taşınmayı reddederlerse kaldırımlardan zorla çıkarılacak ve dünyanın temiz yüzü olan tahta kaldırımın yeniden turizme açılması sağlanacaktı. Bununla birlikte barınma vaadi tahta kaldırımda kamp yapanlarla sınırlıydı; bunun anlamıysa iç kesimlerdeki daha büyük ancak daha az görünür kampların sakinlerinin sosyal yardım hizmetleri ve barınma seçeneklerine ulaşamayacak olmasıydı. Yani şehirde yaşayan 60.000’den fazla evsizin trajedisi hız kesmeden devam edecekti. Mark Rago için durum özellikle sinir bozucuydu. Rago, kentin evsizlik krizi ve buna bağlı uygun fiyatlı konut kriziyle yüzleşmeye çalışmak yerine vitrin çözümlerini benimsediğini söyledi. Rago kısa süre önce sabit kiralı konutları boşalttıran ev sahiplerine karşı belediyeye şikâyette bulundu. Uygun fiyatlı konut seçenekleri azaldıkça ve Airbnb’nin yanı sıra VRBO, Expedia, Bookings.com gibi kısa süreli kiralama platformları çoğaldıkça evsizlik daha dramatik şekilde arttı. Rago, “İşler daha da kötüye gitti; şehir, ilçe ve semt bu konuda bir şeyler yapana kadar da kötüleşmeye devam edecek. Burası eyaletteki en büyük ikinci turistik yer” dedi. “Binlerce turist geliyor ve sahile sıralanmış çadırları görüyor.” Kaldırım kenarındaki çadırlardan birinde yaşayan 31 yaşındaki Glenn, “Evimden geçen yılın Haziran ayında atıldım” diyor. Uzun boylu, kaslı ve dövmeli bir adam. Ayrıca, tahta kaldırımdaki birkaç umumi duş ve tuvalete sınırlı erişimi olan çadır sakinleri arasında şaşırtıcı derecede yaygın görünen cilt rahatsızlıklarından mustarip. “Üç tane işim vardı, hepsi de yemek sektöründeydi”, ama işletmeler “salgını atlatamayacaklarını anladılar.” Glenn üç işten de ayrıldığını, birikimlerini tükettiğini, evini kaybettiğini ve sonunda terk edilmiş bir arazide yaşamaya başladığını söylüyor. Sonunda eşyalarını iskeleye indirmiş ve bir çadır kurmuş. Dört aydır orada yaşıyor. Glenn, “Tahta kaldırımda gün geçirilir, yaşam geçirilmez” diyor. “Burada yaşanmaz.” Ne var ki burada yaşayan yüzlerce insan var. Koyu gri bir muşambayla kaplı küçük gri çadırını sevgilisi ve köpeğiyle paylaşan 52 yaşındaki Leslie Russell, “Altı yıldır buradayım” diyor. Çadırı, sakinlerin Tepe olarak adlandırdığı, tahta kaldırım ile plaj arasında bulunan yükseltilmiş bir kumsal alanda kurulu. “2013’te boşandım ve evimi kaybettim. Şimdi Tepe’deyim, sorun değil, güzel. Rüzgârı hissediyorsun. Çevremdeki insanlara güveniyorum.” Tanıştığımız gün evinin dışında, kırık bir katlanır sandalyede oturan Leslie çadırının dışındaki kuma küçük bir Amerikan bayrağı dikmişti. Roomkey Projesi konutuna yerleştirilebilmek için bir sosyal yardım kurumuyla çalıştığını söylüyor. Bu arada geceleri umumi tuvaletler kilitlendikten sonra nasıl tuvalet bulunacağı gibi temel şeyler hakkında endişeleniyor. Çadır sakinlerinin çoğunda olduğu gibi onda da cilt enfeksiyonları var. Kısa süre önce antibiyotik kullanmaya başlamıştı ve gittiği sağlık kliniğinde kafası kazınmıştı. Yanındaki çadırda yaşayan komşusunun Tepe’de yankılanan derin, keskin öksürükleri vardı. Yemek gelince Leslie, “Yıllardır sandviçle yaşıyorum” diyor. Küçük bir bütan sobası var, ancak evsizler sobalarını yaktığında kolluk kuvvetleri hızla müdahale ediyor. Topluluğun konutlarda yaşayan sakinleri bu sorunları farklı bir perspektiften görüyorlar. Halk sağlığı yetkilileri bulaşıcı hastalıkların yayılmasından endişe ediyor; son aylarda suç oranında muazzam artışlar görüldü; birkaç yıl önce San Diego’da kamplar büyük bir hepatit salgınının kaynağıydı. İtfaiye görevlileri açık gaz ve odun alevlerinin sonuçlarından korkuyorlar. Son birkaç ayda kampların çevresinde yıkıcı sonuçları olan önemli yangınlar meydana geldi: çadır topluluklarında birbirine bitişik birkaç bina yandı. Bugün çitlerle çevrili arsalar boş duruyor; bunlar, Los Angeles’ın siyasi liderliğinin şehrin evsizlik salgınıyla mücadele etmek için gereken hizmetleri ve yatırımı sağlamadaki korkunç başarısızlığının belirtileri. Sahilden birkaç blok ötede büyük bir komplekste yaşayan bir Venice sakini, “Binamızın yüzde 75’i Airbnb konutu” diyor. “Gelip giden farklı insanlar, açık bırakılan kapılar, güvenlik sorunları var. Komşuları tanıyor olmak güzeldi, güvenlik hissi veriyordu.” Ama şimdi, “Binaya her girdiğimde bir yabancıyla karşılaşıyorum. Konutlar giderek kısa süreli hale geliyor ve Airbnb olayı bunu destekliyor; topluluk ve bölge sakinleri neredeyse dışlanıyor.” Bu da geriye gidişi güçlendiriyor. Uzun vadeli sakinler evsizlik gibi krizlerle mücadelede politik olarak örgütlenmek için güçlü bir teşvike sahipken, kısa vadeli kiracıların böyle bir ihtiyacı yok: geliyorlar, gezip eğleniyorlar ve sonra gidiyorlar. Bir ekonomik adalet örgütü olan Los Angeles Yeni Ekonomi İttifakı, şu anda Venice’te mil kare başına 360 kısa vadeli konut olduğunu tahmin ediyor. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde LA Kent Konseyi’nin kısa süreli kiralamayı engellemeyi amaçlayan yönetmeliğine rağmen sabit kiralı çok sayıda konut yasadışı bir şekilde kısa vadeli kiralanmaya başlandı; uzun dönemli kiracılar amansız tacizlerle –kiracıların park yerlerini alan ev sahiplerinden, sonu gelmez gürültülü “tadilatlara” kadar– tahliye edildi veya sürüldü. Yirmi yıldır Venice’te yaşayan ve Venice Mahalle Konseyi üyesi olan aksiyon sporları fotoğrafçısı Brian Averill, “Bütün zorbaca hileleri kullanıyorlar” diyor. Ev sahipleri uzun süreli kiracıları kovduğunda kiracılar evsizliğe karşı savunmasız kalıyor ve şehrin kamplardaki insanların kullanabileceği düşük gelirli konutlar turistlere şişirilmiş fiyatlarla sunuluyor. Airbnb’nin faaliyetlerini inceleyen web sitesi Inside Airbnb’ye göre 2021 yazında Los Angeles’ta yaklaşık 40.000 Airbnb kaydı vardı ve bunların yüzde 60’ından fazlası evin tamamını kapsıyordu. Diğer siteler bu kadar yakından izlenemiyor –bunun sebebi kısmen, veri paylaşım yönetmeliği kabul edildikten sonra şehirle veri paylaşımı anlaşmaları yapan tek listeleme hizmetinin Airbnb olması– ve kısa vadeli konut piyasasının çoğu Airbnb’nin dışında. Yani şehirdeki on binlerce başka konutun Airbnb dışındaki bu sitelerden kiralanıyor olması muhtemel. Los Angeles Şehir Planlama Departmanı, kısa süreli kiralamayı engelleyen yönetmelik geçtiğinden beri şehir genelinde bu tarz kiralamaların 32.000’den yaklaşık 4.000’e; Venice’te ise 2.900’den 400 ila 500’e düştüğünü iddia ediyor. Ancak aktivistler bu açıklamaya ikna olmadı. Inside Airbnb tarafından yakın zamanda yapılan incelemeye göre Venice’de kısa vadeli kiralanan 2.000’den fazla konut vardı; bu, yaklaşık 35.000 kişilik bir topluluk için çok büyük bir sayı. Ve bu kiralık evlerin çoğu sahilin hemen dışındaki sokaklarda yoğunlaşıyor: tarihsel olarak bölgede kira açısından en istikrarlı ve uygun fiyatlı konutlara sahip olan ve şimdi evsiz kamplarını barındıran aynı sokaklar. Los Angeles’ın konut kiralama yönetmeliği kâğıt üzerinde oldukça iyi. 2018’de kabul edilen yasa, mülk sahiplerinin kendilerinin oturmadıkları evlerin odalarını kısa süreli kiralamasını yasaklıyor. Buradaki fikir şu: bir konut sakini oturduğu evin boş bir odasını kiralarsa piyasada eksilen bir konut olmaz, ancak bir ev sahibi mülkün tamamını gecelik konuklara kiralarsa kiracıların kalabileceği ev sayısı bir azalır. Benzer nedenlerle yönetmelik, insanların kısa vadeli piyasada mülklerini kiralayabilecekleri gün sayısını sınırlandırıyor. Uygulamada, eleştirmenler yönetmeliğin yaptırım gücünün olmadığını; bugün, turizmin canlanmasıyla birlikte kısa vadeli kiralamaların Venice gibi yerlerde yeniden yaygın hale geldiğini ve bunların çoğu şehirle veri paylaşım anlaşması olmayan platformlarda yayınlandığını savunuyorlar. Kıyı topluluklarının LA Kent Konseyi, eyalet Sahil Komisyonu ve Los Angeles Belediyesi dâhil olmak üzere birden fazla yargı alanı tarafından denetlenmesi yasaları çiğneyen bu platformların işini kolaylaştırıyor. İç kısımda, kaldırımın dışında Los Angeles Polis Departmanı yetkili; sahilin kumlarında ilçe şerifleri sorumlu. Sonuç, her kurumun sorumluluğu diğerine attığı bir karmaşa. Daha İyi Mahalleler LA tarafından Kasım 2020’de yapılan bir incelemede, birçok kiralama platformunun ev sahiplerinin şehir tarafından zorunlu kılınan bir kayıt numarası eklemeksizin konut ilanı yayınlanmasına izin verdiği ve bunun da Los Angeles’ın onları takip etmesini neredeyse imkânsız hale getirdiği ortaya kondu. İncelemede ayrıca bir otel veya oda-kahvaltı ruhsatına veya gecelik kiralamalara izin verecek başka bir imar muafiyetine sahipmiş gibi davranan mülkler de tespit edildi. Hatta bazı platformlar “araba yolları, römorklar ve araçları” kiralık konut olarak yayınlıyordu. Geçtiğimiz Nisan ayında grup, hileli bir şekilde oda-kahvaltı verdiğini iddia eden 151; kendilerini illegal bir şekilde otel ilan eden yaklaşık 200 tesis tespit etti. Haziran ayında Daha İyi Mahalleler, LA Belediye Meclisine 2020 İşçi Bayramı’ndan bu yana neredeyse hiç para cezası kesilmediğini belirterek, Los Angeles Şehir Planlama Departmanı’nı (DCP) Airbnb dışındaki platformlarda konut kiralama yönetmeliğini uygulamamakla ve cezaları ödemeyenleri görmezden gelmekle suçlayan sert bir mektup gönderdi. Haziran ayına kadar, yani şehrin yönetmeliği uygulamaya başladığı iddia edilen 18 ay içinde sadece 854 para cezası verilmiş ve bu yasadışı kiralama ilanlarını barındıran platformlara karşı tek bir ceza bile uygulanmamıştı. Mektupta, “DCP’nin mahalle sakinlerinin şikâyetlerine yanıt vermemesi konut stokunun azalmasına yol açmakla kalmıyor, aynı zamanda halkı güvenliklerine yönelik gereksiz tehditlere maruz bırakıyor” dendi. Haziran ortasında DCP’ye gönderilen bir yasal uyarı Mid-City’de “yatak bazında konaklama sunan ve aynı anda birden fazla rezervasyonu kabul eden bir hostel olarak çalışan” sabit kiralı bir mülke işaret ediyordu. DCP, 1 Temmuz’a kadar yasadışı kısa süreli kiralamalara karşı icra takibi başlatan 10.831 uyarı mektubu gönderdiğini öne sürerek bu iddiaları reddetti. DCP’nin değerlendirmelerine göre bunlardan 1.849’u hariç tümü yönetmeliğe uygundu. DCP sözcüsü Daha İyi Mahalleler’e “Sakinleri, ziyaretçileri ve konut piyasasını en iyi şekilde korumak için sahtekârlığı ve suistimali durdurmanın yollarını aramaya devam ediyoruz” ifadelerini içeren bir e-posta gönderdi. Venice sakinleri bu sayıları kuşkuyla karşılıyor. Semt genelinde gayriresmi otellere dönüşen büyük apartman binalarını kolaylıkla görebilirsiniz. Örneğin sabit kiralı 30’dan fazla dairesi olan donuk gri iki katlı bir bina olan Rose: ön cephesi kozmetik restorasyonlar yapılması için kaplandı ve yerel aktivistler binada büyük ölçüde kısa vadeli kiralama yapıldığını söylüyorlar. Bina sahipleri ise gerçeği saklamıyorlar: kapının üzerinde “Otel” yazan küçük bir tabela var. Ayrıca aktivistlerin iddiasına göre, daha önce Waldorf olarak adlandırılan bir apartman binası ev sahibinin daha kazançlı olan kısa vadeli kiralama işine girmesiyle V Hotel’e dönüştü. DCP kısa süre önce buranın Bookings.com’a ilan verdiğini tespit etti ve 5 Temmuz’da bir uyarı mektubu gönderdi. Bunlara ek olarak Breeze Bulvarı’nda son yedi yıldır sabit kiralı konutları sürekli olarak turistlere kiralayarak yerel halkı öfkelendiren büyük bir apartman var. Ve aktivistlere göre dairelerinin çoğu artık kısa süreli kiralama hizmeti veren Venice Suitleri’ne dönüştürülmüş. DCP, Kasım 2019’da ve Şubat 2020’de apartman sahiplerine bir uyarı mektubu gönderdi. Rago öfkeyle, “Ben ve komşularım bir otel bölgesinde yaşıyoruz,” diyor. “Şehrin yasaları uygulamasını istiyoruz, çünkü tam anlamıyla bir yaptırım eksikliği var.” Airbnb sözcüsü sitenin bu adreslerden herhangi biri için aktif ilan bulundurduğunu reddetti ve eylemci grupların tüm kısa vadeli kiralamaları Airbnb ile ilişkilendirdiğini, çünkü Airbnb’nin bu platformların en ünlüsü olduğunu söyledi ve “Kleenex etkisi”[1] olarak adlandırdığı şeyden yakındı. Airbnb, şehir tarafından ev sahiplerine verilen güncel kayıt numaraları olmaksızın bir daire ilanının sitede yayınlanmasına izin vermeyeceğini iddia etti. Sözcü, “Airbnb, Los Angeles’a konut kiralama yönetmeliğinin uygulanmasında yardımcı olmak için bir uyumluluk sistemi başlatan tek kısa vadeli kiralama şirketidir” dedi. Ancak sakinler için sorun hangi platformların kullanıldığı değil, sabit kiralı konutların platformların ilk sıralarında listelendiği gerçeğidir. Venice’te kısa dönemli kiralık konutlara dönüştürülen tüm büyük apartmanlardan sadece biri –eski bir avlunun etrafına inşa edilmiş devasa bir kompleks olan Ellison– kiracıların yıllar süren mücadelelerinin sonucunda yeniden uzun dönemli kiralık konuta çevrildi. Yıllardır bu eğilimleri araştıran şehir planlama profesörü David Wachsmuth, konut kiralama yönetmeliğinin kabul edilmesinden bir yıl sonra, Aralık 2019’da bir rapor yayınladı. Raporda ortaya konan sonuçlara göre Los Angeles çevresinde çoğu uzun dönemli kiralanması gereken veya uygun fiyatlı konut olan 7.289 konut kısa vadeli kiralama uygulamalarına geçmişti. Wachsmuth, “Bu uygulamaların bulunabilirlik üzerinde büyük etkileri var ve bu en savunmasız olanları vuruyor” diyor. “Doğrudan tahliye ve yerinden edilme var ve uzun bir konut istikrarsızlığı sürecinin sonunda birçok insanın evsiz kaldığını biliyoruz. Piyasa daha pahalı hale geldikçe konut sahipliği her zamankinden daha öngörülemez ve güvencesiz oluyor.” Aktivistler DCP ve belediyenin bu konuda büyük ölçüde etkisiz olduğunu, konut kiralama yönetmeliğini uygulayamadığını söylüyorlar. Yetkililerse bir mülkü kiralayan herkesi takip edecek, o mülkün yılda kaç gün kiralandığını sayacak ya da bir mülk sahibinin sadece boş bir oda mı kiraladığını yoksa mülkü konut piyasasından çıkarıp denetim dışı bir otele mi dönüştürdüğünü belirleyecek kaynaklara sahip olmadıklarını iddia ediyorlar. Ancak ihlalde bulunan kişi tespit edildiğinde bile –bu genellikle öfkeli komşular, kiracı hakları grupları veya otel işçilerini temsil eden sendikaların şikâyeti üzerine gerçekleşiyor– şehir, ihlal için mal sahibini cezalandırmak yerine çok uzun bir süreç gerektiren iki uyarıda bulunma yolunu izliyor. Ancak üçüncü ihlalden sonra 500 Dolarlık bir para cezası veriliyor; yani konutun kiralandığı her bir gece için para cezası vermek yerine yalnızca tek bir para cezası veriliyor. Sonuç olarak bu 500 Dolar, seri ihlalciler tarafından sadece iş yapmanın maliyeti olarak görülüyor; caydırıcı değil, bir vergi olarak değerlendiriliyor. Ayrıca cezaların çoğu ödenmiyor: şehir ödeme yapmayanları tespit edecek bir süreç geliştirmediği için cezaları ödemeye zahmet edenler sadece küçük bir azınlık. DCP ise Haziran ayından bu yana yalnızca tek bir uyarı verildiğini, genellikle daha ağır cezalar uygulandığını iddia ediyor. DCP ve belediye yetkililerinin açıklamalarına göre platformlara yasa dışı ilanları kaldırmalarını talep eden mektuplar gönderilecek. Ancak bu gecikmiş yanıt, Venice gibi turizm bölgelerinde uygun fiyatlı konutların devamlılığını sağlamaya yönelik çok sınırlı ve çok geç kalmış bir önlem. Kentin bu ihlaller karşısındaki zayıflığı nedeniyle Ground Game LA’den Bill Przylucki gibi kiracı hakları örgütleyicileri, Los Angeles’ın yaklaşmakta olan Dünya Kupası’nda çok sayıda turist çeken etkinliklere ev sahipliği yapma hazırlığı konusunda oldukça endişeli. 2028 Olimpiyatları’nda kısa süreli kiralama platformları giderek daha fazla mahalleyi sömürecek. Przylucki, Belediye Başkanı Eric Garcetti’nin olimpiyatlar için otel odaları sağlanmasını evsizlerin barınma sorunundan daha öncelikli gördüğünü ve DCP’nin giderek daha fazla oteli onaylamasını beklediğini söylüyor. Tüm bunların “zehirli meyvesi”nin, Garcetti’nin kısa vadeli kiralamaları teşvik etmesi ve şehrin zaten çok az sayıda olan uygun fiyatlı konutlarının daha da azaltılması olduğuna inanıyor. Venice’e dönersek, çadırlar hâlâ sokaklarda. Brian Averill, “Bu bir trajedi ve skandal” diyor. “Ülkenin en büyük ikinci şehriyiz ve bu durumda tamamen başarısız olacağız.” ( https://www.thenation.com/article/society/venice-homeless-encampments/ adresinden Pelin Tuştaş tarafından çevirilmiştir) --- [1] Kleenex, dünyanın ilk ve en fazla tercih edilen kâğıt mendil markasıdır. Zaman içinde marka ismi ürün ismi olarak kullanılmaya, yani kâğıt mendile Kleenex denilmeye başlanmıştır.