Perşembe, Nisan 25, 2024

Umut-korku sarkacında Türkiye: Yeni anayasa önerisi

Sultan III. Murad’ın Kraliçe Elizabeth’e mektubunun yarattığı uzun süreli güven ve işbirliği gibi, 6’lı Masanın Yeni Anayasa metni de, toplumun farklılıkları içinde bir bütün olarak geleceğe güven ve umut içinde bakmasını sağlamalı; sarkacın yönünü korkudan umuda doğru değiştirmeli.

1579 sonbaharında Londra’ya, Kraliyet Sarayına, İngiltere Kraliçesi olmuş I. Elizabeth’e bir mektup ulaşır.

Altın kaplamalı, muhteşem görünüşlü, Osmanlı Türkçesiyle fakat Arab alfabesi ve stiliyle yazılmış bu mektup,  İstanbul’dan, Osmanlı İmparatorluğundan, kendisini Cihan Hükümdarı olarak tanıtan 33 yaşındaki Sultan III. Murad’dan gelmektedir.

Bu mektup, bir Türk Sultanı ile bir İngiliz Yöneticisi arasında kurulan ilk iletişimdir de.

Sultan Murad, mektubunu İstanbul’a gelen ve kendi ülkesi için ticari ayrıcalıklar isteyen tüccar William Harborne’nun talebine yanıt olarak yazıyordu; bununla birlikte asıl gönderdiği mesaj, eğer Kraliçe kendisinin Cihan Hükümdarlığını ve evrensel egemenliğini tanırsa, Kraliçe Elizabeth ve İngiltere’yi özellikle İspanya’ya ve diğer rakiplerine karşı koruyacağı sözüdür.

Kraliçe Elizabeth, Sultan Murad’ın mektubuna beklenenden hızlı bir yanıt verir. 25 Ekim 1579 tarihli mektubunda, Sultan Murad’ın teklifini kabul ettiğini ve onu cihan hükümdarı olarak tanıdığını açık olarak belirtir.

Şüphesiz ki, o dönemde, her ne kadar İngiltere kendisini dünya gücü olarak görse de Osmanlı İmparatorluğu, küresel ölçekte, İngiltere’den gerek askeri gerekse siyasi olarak çok daha güçlü, çok daha etkili, çok daha önemli bir aktördür.

Kraliçe Elizabeth’in kararı bu anlamda doğru bir karardır. Bu ilişkiden yararlanarak hem içerideki rakiplerine hem de etrafındaki güçlere karşı İngiltere’yi ve kendi iktidarını korumakta ve güçlendirmektedir.

Daha ilginç olanı, 1579’da gelen bu mektuptan sonra, Sultan III. Murad ile Kraliçe I. Elizabeth arasındaki ilişkinin olumlu, hoş ve insani bir tarzda yaklaşık 13 yıl, devam etmesidir.

İkisi mektuplaşırlar, hatta mektup arkadaşı oldukları bile söylenebilir.

Kraliçe Elizabeth, bu ilişkiden hoşnutluğunu belirtmek ve sembolize etmek için, kendi portrelerinde Osmanlı küpeleri, bilezikleri ve kolyeleri kullanır.

Bu dönemde, Osmanlı-İngiltere ilişkileri ekonomik ve siyasi olarak hızla gelişir.

440 yıl önce başlayan Osmanlı Sultanı ile İngiltere Kraliçesi arasındaki bu ilişki, bir anlamda, Katolik hegemonyasının olduğu bir dünyada, Kraliçe I. Elizabeth’in İslam ile kurduğu bugüne kadar işlenmemiş ve anlatılmamış ilişkinin de hikayesidir.

Elizabeth’in Osmanlı İmparatorluğu ve İslam ile kurduğu bu ilişki, Shakespeare’den Thomas Bacon ve Jean Bodin gibi Avrupa tarihinin çok önemli yazarlarını ve felsefecilerini de etkiler. Avrupa-Osmanlı ve Batı-İslam ilişkisi üzerine ilginin hızla artmasına neden olur.

Sultan ile Kraliçe arasında mektup arkadaşlığından siyasi ve ekonomik alana kadar geniş bir yelpazede süren bu ilişki sadece dün değil, bugün ile ilgili de bize çok önemli ve ufuk açıcı bilgileri vermektedir.

Birincisi, Türkiye-Batı, Avrupa ve AB ilişkileri 500 yıllık bir tarihi içeren derin, iç içe, karmaşık ve çok boyutlu bir ilişkidir: Türkiye her zaman genelde Batı ve Avrupa tarihinin, siyasetinin ve düşüncesinin kurucu ve vaz geçilmez bir parçası olmuştur.

6’lı Masa’nın başarılı ve önemli bir hamlesi olan Yeni Anayasa önerisi, içeriği kadar topluma geleceğe umutla bakma olanağını veren bir hamle olarak da görülmeli. Daha önemlisi, 6’lı Masa tarafından topluma sunulmalı.

İkincisi, bugünün İslam karşıtı, göçmen karşıtı ve yabancı karşıtı Avrupa ve AB ülkeleri yöneticilerine ve siyasi, ekonomik, kültürel aktörlerine hatırlatmak gerekir ki, Kraliçe I. Elizabeth, 440 yıl önce Sultan III. Murad ve İslam ile girdiği ilişkiyle, farklı olanla dostluğun korkuyu yenebileceğini, siyasi ve ekonomik alanlarda işbirliğin barışın ve istikrarın yolunu açtığını göstermiştir.

İslam, yabancı, göçmen düşmanlığı ve korkusu, objektif değil, aksine kurgulanmış, inşa edilmiş ve topluma empoze edilmiş bir söylem ve stratejidir. Bugünün Avrupa ve AB üye ülkelerinin yöneticilerinin ve aktörlerinin Sultan ile Kraliçenin ilişkisinden öğreneceği önemli dersler vardır.

UMUT-KORKU SARKACI

Bu üç nokta bize şu gerçeği hatırlatmaktadır: bugün Batı/Avrupa/AB-Türkiye ilişkilerinde çok önemli sorunlar olsa da Türkiye, Rusya ve Avrasya eksenine doğru kayıyor gibi gözükse de ne Türkiye Batı’dan, ne de Batı Türkiye’den kopabilir. Bu ilişki siyasetçilere bırakılmayacak kadar  tarihsel, kurumsal, siyasi, ekonomik ve düşünsel bir ilişkidir.

Geçen hafta, Cambridge Üniversitesi’nde, “Türkiye-AB-Britanya İlişkileri” üzerine yaptığım konuşmamda Sultan-Kraliçe hikayesi önemli bir yer tutmuştu.

Sorular kısmında, Cambridge Üniversitesi’nden çok önemli bir tarihçi şöyle bir yorumda bulundu: “Prof. Keyman, aslında anlattıklarınız, sadece Türkiye ve Avrupa’nın birbirlerine bakışıyla ilgili değil, aynı zamanda Türkiye’nin dünü ve bugünüyle de ilgili bir saptamayı bize yapma olanağı veriyor: Umut ile korku arasında gidip gelen bir tarihten bahsediyoruz.”

Gerçekten de öyle: Türkiye’nin, modernleşme, siyaset, yönetim, ve birlikte yaşama serüvenini, umut ile korku arasında gidip gelen bir hikaye olarak okumak mümkün.

Türkiye’nin yönetim tarihi umut ve korku sarkacında.

Bugün de öyle: ekonomi (işsizlik, enflasyon), demokrasi, hukuk, vb. alanlarda yaşadığımız krizlerle korkularımızın ve geleceğe karşı güvensizliğimizin arttığı bir dönemden geçiyoruz.

Fakat, 440 yıl önce yaşanan Sultan ile Kraliçe’nin dostluk hikâyesini hatırlayarak şu gerçeği de görebiliriz: Umut her tarafa kazandırırken, korkunun aktörlere kısa dönemli güç vermekten başka yarattığı bir sonuç yok.

Bu nedenle, 6’lı Masa’nın başarılı ve önemli bir hamlesi olan Yeni Anayasa önerisi, içeriği kadar topluma geleceğe umutla bakma olanağını veren bir hamle olarak da görülmeli. Daha önemlisi, 6’lı Masa tarafından topluma sunulmalı.

Yeni Anayasa, Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisinin sağlam temellere oturmasını sağlıyor. Bu önemli; fakat, topluma, bugün yaşadığı korkularına, güvensizliğe ve güvencesizliğe karşı umut olma duygusunu da vermeli.

Sultan III. Murad’ın Kraliçe Elizabeth’e mektubunun yarattığı uzun süreli güven ve işbirliği gibi, 6’lı Masanın Yeni Anayasa metni de, toplumun farklılıkları içinde bir bütün olarak geleceğe güven ve umut içinde bakmasını sağlamalı; sarkacın yönünü korkudan umuda doğru değiştirmeli.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI