Sisi, tüm ulusal güçlere diyalog çağrısında bulundu ve “fikir farklılıkları vatan meselesine zarar vermemeli” dedi. Müslüman Kardeşler’den bir grup çağrıya cevap verdi ama öncelikle tüm mahkumların serbest bırakılmasını istiyorlar. Cumhurbaşkanı Sisi, istisnasız tüm ulusal güçlere diyalog çağrısında bulundu ve “fikir farklılıkları vatan meselesine zarar vermemeli” dedi. Bu çağrı, hem yaşanan ekonomik sorunlar hem bölgesel düzeyde Nahda Barajı meselesi gibi önemli krizlerin yanı sıra uluslararası ölçekte Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan savaştan kaynaklanan birçok sorunu tetikleyecektir. Başlangıçta vatan ve vatanseverlik tanımı yapılmalıdır ki bu milli diyaloğa katılacak ulusal güçler belirlensin. Vatan, her şeyden önce orada yaşayanların yaşamlarının ve kimliklerinin o ülkenin örf ve adetlerine göre şekillendiği, tam da bu nedenle o ülke insanlarının umutlarında ortaklaşıldığı, bu umudun gerçekleşmesine katkıda bulunulduğu coğrafya parçasıdır. Ülkenin karşılaştığı tehlikelere karşı mücadelede toplumsal bedelin ödendiği yerdir vatan. Vatanseverliğe gelince, o milli gurur, duygusal bağlılık, siyasi kabul, dayanışma ve bu vatana aidiyettir. Bu nedenle vatansever, ülkesini seven, kurumlarını destekleyen, çıkarlarını koruyan ve varlığını savunan kişidir. Ülke çapında faaliyet gösteren siyasi parti ve güçler ise anayasaya saygı duyan ve yasalara bağlı kalan güçler ve partilerdir. Söz konusu partiler, anayasal ve kanuni açıdan ülkenin bir parçasıdır. Kanımca bu tür tanımlamalar, bu diyaloğa katılma hakkına sahip olanlar ile bu tanımlamalarla hiç ilgisi olmayan ama yine de kendi özel bakış açısıyla ve öznel çıkarlarından hareketle olayları değerlendirerek bu diyaloğa katılmayı düşünen ve isteyen diğer partilerin belirlenmesinde çok faydalı olacaktır. Müslüman Kardeşler'in bu diyaloğa katılmak istediğini söyleyen ve Profesör Mahir Fargali'nin Vatan gazetesinde yayınlanan bir makalesine göre bu talep, Müslüman Kardeşler Cemaati’nin İstanbul’daki önde gelen isimlerinden Mahmud Hüseyin'e yakın üç fraksiyondan geldi. Buna göre bu fraksiyonlar diyalog gerçekleşmeden önce Müslüman Kardeşler’le bağlantılı bütün mahkumların serbest bırakılmasını istiyor.
Sisi ile diyalog talep eden İbrahim Münir’den diyaloğu reddeden Muhammed Kemal grubuna kadar farklı yaklaşımların varlığı, Müslüman Kardeşler içinde farklı kanatlarla karşı karşıya olduğumuz anlamına mı geliyor?
Londra'da Sisi ile doğrudan diyalog talep eden İbrahim Münir’den diyaloğu reddeden Muhammed Kemal grubuna kadar farklı yaklaşımların varlığı, birden fazla görüş ve farklı kanatlardan oluşan bir grupla karşı karşıya olduğumuz anlamına mı geliyor? Ya da bu cemaatin, ayrım gözetmeden bütün Mısırlılara hitap eden, din istismarı yapmayan ve dini duyguları kullanmaya, siyasi olanı elde etmek için dini olana egemen olmaya çalışmayan siyasi programa sahip bir siyasi partisi var mı? Yoksa onların program ve siyasetteki varlıklarının ana hedefi, cemaat, aile ve aşiretlerine bağlı insanların hakim olduğu bir devlet kurmak mı? Müslüman Kardeşler Cemaati, vatan düşüncesine inanıyor mu? Yoksa vatan, daha önceki Genel Mürşit Mehdi Akif’in dediği gibi sıradan ve hiçbir özelliği olmayan bir avuç çürük toprak mı? Bu cemaat, Mısır'ın tüm dinleri, aidiyetleri ve yönelimleri ile tüm Mısırlıların anavatanı olduğu ve aralarında herhangi bir nedenle ayrım yapılmadığı konusunda hemfikir mi?
Müslüman Kardeşler Cemaati, vatan düşüncesine inanıyor mu? Eski Genel Mürşid Akif ne demişti hatırlayalım: “Ben Malezyalı bir Müslüman tarafından yönetilebilirim ama Mısırlı bir Hristiyan tarafından yönetilemem, çünkü…”
Yoksa Mısır sadece bu grubun üyelerinin vatanı da cemaat üyeleri ve sempatizanları dışında kimsenin Mısır'da yeri yok mu? Nitekim eski Genel Mürşid Akif ne demişti hatırlayalım: (Ben Malezyalı bir Müslüman tarafından yönetilebilirim ama Mısırlı bir Hristiyan tarafından yönetilemem, çünkü Malezyalı bir Müslüman bana Mısırlı bir Hristiyandan daha yakındır) ve buna göre şu soru sorulmalıdır: Cemaat, anayasanın 53. Maddesine göre Mısırlılar arasında arasında ayrım yapmayan Mısır anayasasına saygı duyuyor mu? Ancak, grubun iktidar olduğu yılı hatırladığımızda bunu bir kenara bırakalım. O dönemde durum neydi? O vakitler yaşanan şeyin, bir çoğunluğun diğerlerini yok saydığı bir yönetim değil, sadece bir katılım olduğunu söylediler. Halbuki olan biten söylediklerinin tam tersiydi, yani iktidarlarını sadece kendilerinden olmayan gayrımüslimlere değil Müslüman olup da kendi cemaatine üye olmayanlara karşı da bir silah olarak kullandılar. Cemaatin iktidarının vatanla bir ilgisi yoktu, tamamen kendilerine ait bir vatan oluşturmaya çalışıyorlardı. Buradan diyoruz ki, diyalog, siyasi yönelimi ve ideolojisi ne olursa her Mısırlının ve her siyasi fraksiyonun hakkıdır. Her ne olursa olsun vatana inanan, vatansever olarak nitelenen, vatanın selameti için çalışan, Mısır’ın ayrım gözetmeksizin bütün Mısırlıların vatanı olduğunu düşünen, yönetenle yönetilen arasındaki hukuku belirleyen şeyin anayasa olduğunu, kanunun kişisel görüşler, sübjektif zevkler, dini içtihatlar ve toplumsal geleneklerden uzak bir şekilde her konuda hakem olduğuna ikna olan herkes Mısırlıdır. Bu yapı maalesef Mısır’ın sivil, demokratik ve modern bir devlet olduğuna ikna olmamıştır. Son olarak diyoruz ki dini partiler, (örneğin Nur Partisi) anayasanın 74. Maddesi gereği anayasaya aykırı bir partidir. Ötekini yok sayan, onu tekfir eden, gerekçesini bilmediğimiz bir şekilde ötekini şekil ve öz olarak reddeden bir cemaattir Müslüman Kardeşler cemaati. 3 Temmuz 2013’ün koşulları, şu andaki koşullardan farklıdır. Dini zeminde herhangi bir çatışma olmamalı, çünkü bu tür zeminler insanları bölmekte ve tefrika çıkartmaktadır. Ancak diyalog, tartışma, Mısır'ın çıkarlarının ne olduğu konusunda siyasi bir zeminde meydana gelen anlaşmazlık ya da uzlaşma gereklidir, çünkü bu Mısırlıları birleştiricidir. Allah, Mısır'ı, bütün Mısırlıların vatanı olan Mısır için her türlü fedakârlıkta bulunan vatansever Mısır halkını korusun. --- * Cemal Esad’ın yazısıdan çevrilmiştir.