Cumartesi, Nisan 20, 2024

Ukrayna’nın Kerç saldırısı Rusya’nın sabır testi

Rusya bu sinir harbinde sadece Ukrayna’nın değil Batı’nın da tahriklerine kapılmamak için çaba sarf ediyor. Moskova’nın “kendini kaybederek” fevri kararlar ile hareket etmesi Batı’nın en büyük beklentisi.

Ukrayna şubat ayından bu yana devam eden savaşta ilk ses getiren saldırısını Karadeniz’de bulunan Rus donanmasının amiral gemisi Moskova’ya karşı yapmıştı. Geminin Ukrayna tarafından vurulması Rusya açısından prestij kaybıydı.

Kerç köprüsüne yapılan saldırı ise çok daha önemli. Kerç köprüsü Rusya için sadece Kırım ile kara bağlantısını sağlayan bir köprü değil, aynı zamanda Kırım’ın ilhakı ile sonuçlanan sürecin de nişanesiydi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin köprüye büyük önem vermiş ve tüm fiziki zorluklara rağmen Avrupa’nın en uzunu olan köprü, Putin’in de katıldığı şaşalı bir tören ile açılmıştı.

Saldırının yapılma şekli sürpriz sayılabilir. Zira Rusya köprünün füze / roketler ile vurulmaması için önlemler almıştı. Ancak beklenmedik şekilde patlayıcı yüklü bir kamyon saldırı yapıldı. Savaş halinde olan bir ülkenin en hassas bölgelerden birinde hedefe ulaşabilen koskoca kamyonu önleyememesi bir istihbarat zaafı mıdır, istihbarat örgütlerini ancak diğer istihbarat örgütleri mi alt edebilir? soruları işin içinde “başka ellerin de“ olabileceğini düşündürüyor.

Ancak ne olursa olsun bu köprünün hedef alınabilmesi Rusya’nın güvenlik stratejisini gözden geçirmesi gerektiğini gösteriyor.

Saldırı sırasında yakıt treninin aynı yerde bulunması tesadüf mü, daha önceden çalışılan bir konu mu bu da belli değil.

Sonuç olarak Ukrayna Rusya’ya karşı etkili bir saldırı / eylem daha gerçekleştirmiş oldu.

Bu eylem lojistik amaçlı olarak da kullanılan köprüye zarar verdiği için Rusya’nın olumsuz etkileneceği açık ancak bu etkilenmenin hayati önemde olduğu söylenemez. Bununla beraber bu saldırı bazı şeyleri düşündürüyor.

Ukrayna son dönemde daha “özgüvenle” hareket etmeye başladı. Çünkü gelinen noktada netleşen coğrafik bir durum söz konusu. Referandum yapıldı ve daha önce Ukrayna topraklarında savaşın sürdüğü bölgeler Rusya’ya katıldı. Ukrayna için bu bölgeler Kırım ve Kerç köprüsü gibi “yasadışı şekilde ilhak edilmiş olabilir” ancak Rusya açısından bakıldığında bu bölgeler artık Rusya’nın, başka bir deyişle buralar artık “Rusya.”

Bu nedenle Ukrayna buralara yapacağı saldırıların sadece ihtilaflı bölgelere değil aynı zamanda Rusya’ya yapıldığının farkında. Yani Ukrayna’nın -bu bölge özelinde- artık kaybedeceği bir şey yok.

Ukrayna’nın özgüveninin diğer sebebi Batı’nın ve özellikle ABD ve İngiltere’nin yardımlarını arttırarak devam etmesi.

Bu yardımlar ile beraber daha etkili saldırılar yapan Ukrayna savaşın Rusya aleyhine döndüğünü hesaplıyor. Askerî açıdan böyle midir bunu zaman gösterecek ancak Ukrayna yönetimi Rusya’nın diğer şehirlere etkili biçimde bombardıman gibi saldırılar yapamayacağına güveniyor. Gerçekten de en baştan bu yana Rusya’nın elini bağlayan sebeplerden biri buydu ve Rusya çatışmaların sürdüğü şehirlerin dışındaki yerleşim birimlerine saldır(a)madı. Eğer diğer ihtimal gerçekleşir ve Rusya Kiev, Lyviv gibi başka şehirlere yönelik saldırı gerçekleştirirse bu kez savaş farklı bir yere doğru sürüklenebilir ve diğer ülkelerin dolaylı müdahaleden öte adımlar atmasına neden olabilir.

Ukrayna bu ihtimalin gerçekleşmeyeceğini düşünüyor. Batı ise Rusya’nın bu savaştan şimdiye kadar en az hasarla sıyrıldığının farkında ve Rusya’nın bataklığa çekilebilmesi için daha fazlası gerekiyor. Kerç köprüsüne yapılan saldırının ana hedefi tam da bu ve bu hedefin sadece Ukrayna yönetiminin inisiyatifi ile saptanmadığı belli.

Eski NATO komutanı Philip Breedlove saldırının sinyalini geçtiğimiz temmuz ayında vermişti: Köprü yasa dışıdır ve meşru hedeftir. Nasıl olduğunun önemi yok, yok edilmeli.

Breedlove’ın bu açıklamasına saldırı sonrası Ukrayna tarafından yapılan alaycı açıklamalar da eklendiğinde Rusya’nın Ukrayna içlerine çekilmesinin amaçlandığı söylenebilir.

Rusya’nın bu saldırıdan hemen sonra Ukrayna’da savaşan birliklerin başına daha önce Suriye’de de görev yapmış olan Uzay ve Havacılık kuvvetleri komutanı Sergey Sorovikin’i ataması ise konuyu daha ciddi şekilde ele almaya karar verdiğini gösteriyor.

Rusya bu sinir harbinde sadece Ukrayna’nın değil Batı’nın da tahriklerine kapılmamak için çaba sarf ediyor. Moskova’nın “kendini kaybederek” fevri kararlar ile hareket etmesi Batı’nın en büyük beklentisi ancak Ruslar Kuzey Akım’a yapılan sabotaj sonrasında olduğu gibi Moskova gemisi ya da Kerç köprüsü saldırıları gibi sembollere dönük saldırılardan sonra da soğukkanlı bir görüntü veriyorlar. Şimdi Moskova’da muhtemelen yavaş ama etkili intikam için ne yapılması gerektiği konuşuluyordur.

Eğer Ukrayna bu türden saldırıları devam ettirir ve Rusya’yı daha da sıkıştırırsa Rusya, istediklerinin bir kısmını elde ettiği mevcut durumu koruma çabasının ötesine geçebilir. Böyle bir durumda savaşın farklı bir şekil aldığını ve sahada dolaylı olarak yer alan bazı tarafların daha da görünür hâle geldiğini görme ihtimalimiz yok değil.

Batı basını nükleer konusunu çok abartıyor. İki taraf da kelime oyunu yapıyor. Ancak Merkel’in dediği gibi: Putin’i ciddiye almak lazım.

Merkel muhtemelen ilk saldırının Rusya’dan olacağını kastetmedi, “Rusya karşılık vermekten çekinmez” dedi. Bu durumda savaşın gidişatını bundan sonra mevcut durumla yetinmek isteyen Rusya değil, Batı ve Ukrayna tayin edecek.

 

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI