Cuma, Nisan 19, 2024

Ukrayna savaşı: Jeopolitik değişim, yaşamsal yıkım, Türkiye

“Nasıl bir Türkiye” ve “Türkiye’nin stratejik tercihi ve yeri” sorularının yanıt beklediği ve bu yanıtın da uzun süre bekletilemeyeceği bir dönemden geçiyoruz.

Putin’in 21 Şubat konuşmasıyla başlayan ve 24 Şubat’ta uygulamaya sokulan Ukrayna Savaşından bugüne yaklaşık bir buçuk ay geçti.

Putin’in kendine çok güvenen, kibir dolu ve güç zehirlenmesi sergileyen o tavrı ve görüntüsü bugün hala geçerli mi?

Putin, kibrine yenilmiş, hatalarını kabul etmeyen ya da söylendiği gibi yakınındakilerin hataları nedeniyle zorluklar yaşayan bir lider mi yoksa hala kibirli, “ben haklıyım ve kazanacağım” diyen bir lider mi?

Bilmiyoruz.

“Sadece çok az sayıda ve ona çok yakın olanlar bunu biliyor” bilgisi Rusya’yı ve Putin’i iyi bilen uzmanlardan geliyor.

Fakat elimizdeki tüm veriler içinde şunu söyleyebiliyoruz:

Bugün, ciddi stratejik hatalar yapmış, kibrine yenilmiş ama bunu yaparken bir ülkeyi, insanlarıyla, canlılarıyla, doğasıyla, yaşamıyla büyük bir yıkıma uğratmış ve savaş-sağlık-yaşamsallık bağlantısında insanlığa karşı suç işlemiş, dünya siyasetinde ve uluslararası ilişkilerde jeopolitik dengeleri değiştirmiş, küreselleşen dünyadaki güvenlik ve yaşamsal riskleri çok daha yaygınlaştırmış ve derinleştirmiş bir Putin gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

YAŞAMSAL YIKIM

Putin’in Ukrayna Savaşı, Birleşmiş Milletler, UNDP, Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumların yayınladıkları raporlarda belirtildiği gibi, bugüne kadar çok ciddi düzeyde yaşamsal yıkıma neden oldu:

Birincisi, yaklaşık 20 milyon insanı “yerinden ederken”, 4 milyon insanı da “mülteci” konumuna getirerek büyük bir insan trajedisi yarattı.

İkincisi, çocuklar ve yaşlılar dahil, büyük sayılarda can kaybına yol açarak “insanlık suçu” işledi.

Üçüncüsü, şehirleri, yaşam alanlarını, hastaneleri bombalayarak “mekânsal yıkıma” yol açtı.

Dördüncüsü, doğaya ve canlılara büyük zarar vererek yaşamsal yıkım, açlık ve “gıda-temel ihtiyaçlardan yoksunluk riski” ortaya çıkarttı ki bu risk bölgesel ve küresel ölçekte yaşanacak.

Beşincisi, nükleer santrallere ve yakınlara düşen bombalarla “radyasyon riski” ve Covid döneminde başlatılmasıyla da “sağlık alanında” öldürücü risklere neden oldu.

JEOPOLİTİK-SİSTEMSEL DEĞİŞİM

Savaşla yaşamsallık içinde yaratılan bu yıkıma ek olarak, Ukrayna Savaşının dünya siyasetinde ve uluslararası ilişkilerde “sistem değiştirici” sonuçlar yaratmaya başladığını görüyoruz.

Belki de bugün II. Dünya Savaşı’ndan sonra bir ilki, III. Dünya savaşı riskinin konuşulduğu bir savaşı yaşıyoruz.

Ukrayna Savaşı,  2001 yılında yaşadığımız 11 Eylül’den de 2011’den beri süren Suriye meselesinden de “farklı ve dönüştürücü” nitelik taşıyor.  Bölgeselleşeme ve küreselleşme riski yüksek.

Savaşın ve yıkımın devamı, bölgesel ve küresel jeopolitik değişimleri ve riskleri arttırıyor.

Bunu hem çok kutuplu dünya yerine iki kutuplu dünya düşüncesinin hem de çok taraflılık anlayışında sadece Amerika değil, Avrupa’nın da giderek önemli ve etkili bir aktöre dönüşmesi olasılığının güçlenmesinde görüyoruz.

Çin ve Rusya’nın başını çektiği “çok kutuplu dünya” sisteminin yerine, jeopolitik, siyasi ve ekonomik boyutlarıyla “iki kutuplu dünyanın”  ortaya çıkma olasılığı yüksek.

“Otokrasi-Demokrasi”,  “Batı-Batı dışı/Asya”, “Amerika/Avrupa-Rusya/Çin” vb. alanlarda ikilikler ve gerilim hatları oluşuyor.

Soğuk Savaşa dönmeyen, ondan farklı ve yeni bununla birlikte, iki kutuplu dünya düşüncesinin çok kutuplu dünya düşüncesinin yerine geçtiğini, bir dünya siyasetinin ortaya çıkmaya başladığını farklı ortamlarda sıklıkla duymaya başladık.

Ukrayna’yı işgal etmiş ve kendisi için Belarus gibi bir ülkeye çevirmiş ya da Odessa’yı alarak tüm Karadeniz de hâkimiyet sağlamış bir Rusya’nın, Türkiye için sadece ekonomik değil, jeopolitik olarak da riskli olduğunu düşünüyorum.

Benzer olarak, gerek Almanya’da yeni Hükümetin savunma bütçesinde yaptığı büyük ve devrimsel artış ve Finlandiya ve İsveç’te NATO üyeliği tartışmasının başlaması, İsviçre’de “tarafsızlıktan” çıkmanın telaffuz edilmesi, Polonya’nın AB’ye geri dönüşü vb. gelişmeler sadece Avrupa’nın “stratejik otonomisi” ya da “Yeni Avrupa Güvenlik Mimarisi” için önemli ve yeni girdiler değil, aynı zamanda, Avrupa’nın etkin bir “jeopolitik küresel aktör” olması yönünde de atılmış adımlar olarak ele alınıyor.

Bu, bir tarafta çok taraflılık, diğer tarafta, Amerika-Avrupa arasındaki TransAtlantik İttifak içinde, Amerika’nın yanında Avrupa’nın yeni küresel jeopolitik de kendi başına önemli bir aktör olması demek.

Ukrayna Savaşı Avrupa’yı çok taraflılık ve TransAtlantik ittifak içinde öne çıkmış küresel aktör konumuna getiriyor.

Amerika ve Çin gibi, Avrupa’da artık küresel jeopolitiğin geçerli ve etkin bir aktörü olabilir.

DİPLOMASİ VE TÜRKİYE

Savaş, sadece sahada değil, belki daha da önemlisi, masada kazanılıyor.  Saha-masa denklemine son dönem de algı da ekledi.

Bu nedenle de, Ukrayna Savaşı uzadıkça masa daha önem kazanıyor, diplomasi silahtan daha etkin konuma geliyor.

Türkiye, Ukrayna ve Rusya ile konuşabilen bir aktör olarak, Antalya’dan sonra, İstanbul’da da kritik ve diplomatik rol oynadı. Bu rolü oynamaya da devam edecek gözüküyor.

Savaşın bitmesi, sadece insani ve yaşamsal durum için değil, jeopolitik olarak da önemli ve Türkiye’nin yararına.

Tüm Ukrayna’yı işgal etmiş ve kendisi için Belarus gibi bir ülkeye çevirmiş ya da Odessa’yı alarak tüm Karadeniz de hâkimiyet sağlamış bir Rusya’nın Türkiye için sadece ekonomik değil, jeopolitik olarak da riskli olduğunu düşünüyorum.

Bu, Türkiye’nin, Ukrayna yoluyla Karadeniz ve Suriye yoluyla Akdeniz hâkimiyeti olan Rusya tarafından sıkıştırılması anlamına geliyor.

Bu nedenle de Türkiye’nin Ukrayna Savaşının bitimi için diplomatik çabalarını sürdürmesi önemli.

Fakat unutulmaması gereken, bu savaşın sonuçlarının Türkiye’yi, Batı ile ilişkilerinde ve küreselleşen dünya içindeki yeri bağlamında ciddi tercihler yapmaya zorlayacağı.

Bu noktada da, demokrasi, Yeşil Mutabakat, çevre, hukuk, adalet alanlarının giderek hem iç hem de dış politika ve Avrupa Birliği ile ilişkilerde belirleyici olacağını bilmeliyiz.

Nasıl bir Türkiye” ve “Türkiye’nin stratejik tercihi ve yeri” sorularının yanıt beklediği ve bu yanıtın da uzun süre bekletilemeyeceği bir dönemden geçiyoruz.

Sadece iktidarın değil, muhalefetin de yanıt vermesi gereken sorular…

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI