Cuma, Nisan 19, 2024

Uğur Mumcu, gözlem ve gerçekler: Bilgi ve fikir sahibi olmak

Mumcu’nun yazılarındaki Anayasa vurgusundan hareketle: Devletin kuruluş ve yönetim düzeni ile yükümlülüklerini belirlerken, iktidarların gücünü sınırlayarak ulusun hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınması çağdaş Anayasa Hukuku açısından çok önemlidir.

İki gün sonra yine bir 24 Ocak… O korkunç 24 Ocak 1993’ün ertesi günü küçücük bir kız çocuğu iken Gazeteciler Sendikası Başkan Yardımcısı teyzemle gittiğim Cumhuriyet Gazetesi bahçesi dün gibi aklımda. Herkesin elinde karanfiller, Cağaloğlu’nu kalbin ateşi gibi kaplayan mumlar, Babıali’de yükselen ve asla dağılmayan birlik seli… Hukuka aykırı ve yasa dışı her tür durumun karşısında olan, hukuku ve gerçekleri her hâlükârda savunan Uğur Mumcu’yu bugün de içtenlikle, sevgiyle, saygıyla anıyorum.

18 Haziran 1965… Uğur Mumcu’nun, Yön Dergisi’nde yayımlanan ilk makalesinin başlığı bugünler için de çok anlamlı: “Biz Anayasayı Savunuyoruz. Ya Siz?” Mumcu’nun, Doğan Avcıoğlu yönetimindeki Yön ile başlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün ilke ve devrimlerine yazıyla sahip çıkmak ve doğruları savunmak, anlatmak isteği gerçekleri araştırmasıyla taçlanacaktır.

18 Ağustos 1967… Akşam Gazetesi’ndeki ilk incelemesinin başlığı ise: “Anayasa Mahkemesine Saldıranlara: Anayasaya Saygı”

Uğur Mumcu’nun yazılarını hep Anayasadan, yasalardan başlamak suretiyle açması tesadüf değil. Tüm gazetecilik uğraşını hukuk eğitiminin temellerine ve hukuka uygun yasaların egemenliği ilkesine dayandıran Uğur Mumcu bir dönem Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi İdare Hukuku kürsüsünde asistandır. Yıllar içinde uğraşı alanını sadece gazetecilik, araştırma ve yazın hayatı olarak belirleyecektir. Uğur Mumcu’nun yiğit, mert, cesur, mantıklı ve tutarlı anlayışı, savrulmayan hayat görüşü, bununla birlikte eleştirel aklı ve cesareti önceleyen araştırmacı duruşu, Mustafa Kemal Atatürk’ün bilimi, bilgiyi, hür vicdanı esas alan tutumuna vurgusu daima sevgi ve takdir odağı olacaktır.

Gerçekleri araştırmak, yazmak, fikri takip! Neyi nasıl söylemesi gerektiğini bilen, araştırmalarını ciddiyetle ele alan, üslup sahibi bir erdem timsali Mumcu.

Yaratıcılık, dikkatin ve ilginin olduğu yere doğru çağlar. Bu nedenle, amaçta da yordamda da itina mühimdir. Uğur Mumcu’nun kaynaklarını öncelikle çağrışımında birleştirme maharetini ve merak uyandıran kaynaklarının aslında sarih varlığını, Ahmet Tan nükteli aktarımında anlatıyor ve söz konusu kaynakların “Resmî Gazete Koleksiyonları, Ticaret Sicil Gazeteleri, TBMM Kitaplığı, Tarih Kurumu arşivi” olduğunu belirtiyor.

Açık kaynakları değerlendirirken hangi ilkelerle ve nasıl bir muhakeme ile sonuç çıkaracağınız kilit mevzudur. “Gerçek Saygısı” başlıklı yazısında kaydediyor Mumcu: “Bir kuruluşun hangi suçtan yargılandığını anlayabilmek için iddianamelere ve gerekçeli kararlara bakmak yeterlidir.” Açık kaynakları doğru yorumlamak için ekliyor: “Bunlar dürüst ve nesnel gazeteciliğin gerekleridir. Dürüst bir gazeteci gibi yurttaşın da görevi gerçeği saptamak ve bu gerçeğin saptırılmasını önlemeye çalışmaktır.” (02.09.1983 tarihli yazısı) Böylelikle sürekli hakikate ve bu minvalde dellilendirilmiş gerçek hayata işaret ediyor.

Uğur Mumcu araştırmacılığını daima tutarlı ilkesellliği ile birleştirmiş bir araştırmacı, hukukçu, gazeteci ve düşün insanı. Devrimci ve Demokrat adlı kitabında yer alan “Hukuk Açısından…” başlıklı makalesinde, yine adalet vurgusuyla yazıyor: “Yaşadığımız her olay, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın görkemli tarihini her gün daha da yüceltmektedir. Dünyada ve çevremizde yaşanan olaylar, Atatürk devrimciliğinin, “üçüncü dünya” dediğimiz Asya ve Afrika ülkeleri için nasıl bir “antiemperyalist model” olduğunu kanıtlamaktadır. Atatürkçü görüşlerin evrensel boyutlarda özgürce tartışılması için Atatürkçülüğü araştıracak kurumlarda gelip-geçici siyasal iktidarların etkilerine alan tanımamak gerekir… Atatürkçülük, “resmî ideolojilere” karşı akılcılığı, yaratıcılığı ve çağdaşlığı simgelemektedir.” (11 Temmuz 1983)

Akılcılık, yaratıcılık ve çağdaşlık… Uğur Mumcu’nun bizzat belirttiği bu nitelikler, araştırmalarını hangi merceklerle geleceğe aktardığını, kayda geçirdiğini gösteren yüksek prensipler kümesidir.

Zaten, Uğur Mumcu’nun pek çok yazısında görürürüz, hep yazar: “Anayasa ne diyor?” Çünkü mesele; lafzıyla, ruhuyla Anayasa’nın, yasaların, yönetimsel kararların mutlaka demokratik ilkelere dayanması ve hukukun üstünlüğüne göre evrensel hakların koruma altına alınmasıdır. İkinci kavramsal bağlantı noktası, uygulamanın esas olduğu gerçeğidir. Çünkü Anayasa’yı uygularken küresel hukuk düzeni içindeki dünya anlayışınız ve özgürlükçü bakış açınız yorumunuzu belirleyecektir.

Mesele, o gün de bugün de aynı: Hukukun üstünlüğünü sağlamak, yasaların herkese eşit şekilde uygulanmasını savunmak ve bu anlamda adaletin açıkça tecellisi.

Nitekim,12 Eylül’den iki gün sonra yayımladığı yazısında zikrediyor Mumcu: “Bundan sonra ‘özgürlükçü, demokratik, laik ve sosyal hukuk kurallarına dayalı’ yönetimi nasıl kuracağız, hep birlikte bu konuyu düşünelim.” Hakikaten bugün dahi Türkiye’nin her yönüyle tam bir hukuk devleti olması yolunda en etkili çabanın yargı kuruluşlarından gelmesinin gerekliliği yine apaçıktır. Bağımsızlık, tutuma bağlıdır. Çelişkileri, kararlarıyla giderecek olan kurumların bakış açısı belirleyicidir.

Mumcu’nun yazılarının temelinde görülen Anayasa vurgusundan hareketle ifade edelim: Devletin kuruluş ve yönetim düzeni ile yükümlülüklerini belirlerken, iktidarların gücünü sınırlayarak ulusun hak ve özgürlüklerinin güvenceye alınması çağdaş Anayasa Hukuku açısından çok önemlidir. Devletlerin insancıllığı, insan haklarının en yüksek biçimidir ve tüm çözümlerin ekseninde yargının duyarlılığı, farkındalığı, idraki bulunmalıdır.

Mesele, o gün de bugün de aynı: Hukukun üstünlüğünü sağlamak, yasaların herkese eşit şekilde uygulanmasını savunmak ve bu anlamda adaletin açıkça tecellisi. Bugün; 14 Mayıs’ta yapılması planlanan erken seçimden, adaylık konusundan, seçimin hangi yasaya göre yapılacağından, yüzbinlerce gencin oy verip vermemesi ile ilgili sorumluluktan bahis açıyoruz. Sorumuz yine: Neye göre? Bilhassa hukukla ilgili gündemin tam ortasında, eski yasa mı yeni yasa mı tartışmasında, gerçeklerin saptanmasını ve daima hukuk devletini vurgulayan Uğur Mumcu’nun doğruluk tavrı ve hukukun üstünlüğü odağında kurduğu analiz anlayışı çok kıymetlidir. Mumcu, “Gerçek her zaman gerçektir,” diyerek, gerçekleri çarpıtmanın sonucunda hasıl olan işlerin asla uzun ömürlü olamayacağını belirtmiş; menfaatlerin değil, somut gerçeklerin göz önünde bulundurulmasında ısrar etmiştir.

Nitelikli bir yön nasıl yaratılır hususunu işleriyle de karakteriyle de gösteren, yasal dayanaklara ve demokrasiye dikkat çeken, kaynakların yorumlanmasını hukuk aklı ve diliyle çözümleyen, tutarlılık, cesaret ve dürüstlük timsali Uğur Mumcu’ya, yaşayan değerleriyle birlikte sonsuz saygı ve sevgiyle…

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI