Türkiyede giderek artan yoksulluk ve bu yoksulluğa palyatif çözümler getirmekle övünen iktidara karşı CHP ne vadediyor? CHP Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Yüksel Taşkın yazdı.  Milyonlarca insan üretimden kopuk ve sosyal yardımlara muhtaç hale getirilmişse ortada övünülecek bir başarı yoktur! Yoksulluktan çıkış politikaları kadın odaklı olmalıdır Önce kamudan sosyal yardım alanlara dair bazı veriler paylaşarak önümüzdeki vahim tabloyla yüzleşelim: Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 2021 verilerine göre, Sosyal Yardımlardan Faydalanan Hane Sayısı 5,903,515’tir. Yardımlar, Düzenli ve Geçici (Süreli) olarak ikiye ayrılır. Düzenli yardım alan hanelerin daha yoksul olduklarını görüyoruz. Buna göre Düzenli Yardımlardan Faydalanan Hane Sayısı 2,476,457, Geçici (Süreli) Yardımlardan Faydalanan Hane Sayısı 5,276,998’dir. 1,849,940 hane de hem düzenli hem geçici yardım almaktadır. Bu hanelerin de nispeten diğerlerine göre daha yoksul olduklarını tahmin edebiliriz. Bu noktada anlamlı bir soru, yardım alan hane sayısının yaklaşık kaç yurttaşa denk düştüğüdür: TUİK verilerine göre 2021 yılı ortalama hanehalkı büyüklüğü 3,23’tür. Yoksul hanelerin bu ortalamayı tutturduklarını “iyimserce” varsaydığımızda; Sosyal Yardımlardan Faydalanan Hane Sayısı (5,903,515) ile Ortalama Hanehalkı Büyüklüğü’nün (3,23) çarpılması bize 19,068,353 kişilik bir tablo vermektedir. Ne var ki bu rakam gerçekçi değildir: Yoksul ailelerin daha kalabalık oldukları varsayımıyla, 5,903,515 sayısını 3,23 yerine 4’le çarparsak ulaştığımız rakam 23,614,060 kişidir. Türkiye nüfusunun 2021 yılında 84,680,273 kişi olduğunu biliyoruz. Bu durumda nüfusun en az yüzde 27,8’i sosyal yardımlara muhtaç. Yine devlet, kendi Genel Sigorta Primlerini (GSS) ödeyemeyecek kadar yoksul olan 9,482,940 yurttaşın sigorta primlerini de ödemektedir. Bu da demektir ki yaklaşık 2,3 milyon hanede prim ödeyecek bir sigortalı yoktur! Dahası da var: Hiçbir sosyal güvencesi olmayan ve devletin “muhtaçlık sınırının” altında geliri olan 65 yaş üstü 820,933 kişi, Yaşlı Maaşı almaktadır. Ülkemizde çeşitli engel düzeylerine göre “Engelli Aylığı”, “Engelli Yakını Aylığı” ve “Evde Bakım Yardımı” alanların da muhtaçlık sınırına göre belirlendiklerini biliyoruz. Engelliler ve yakınları için tanımlanan aylık ve yardımları alanların sayısı da toplam 1,260,743’tür. Engelli yardımları da “muhtaçlık” kriterine göre belirlendiğine göre, bu evlerdeki engelli bireylerden ziyade asıl ailelerinin yardımlardan istifade ettiklerini söyleyebiliriz. Bu nedenle söz konusu olan “engelli” yardımından ziyade fakirlik yardımıdır. Böylece engelli bireyin evde kalması ve ailesine bağımlı olması teşvik edilmektedir…
Bir iktidarın muhtaçlara yardımla” övünmesi, aslında utanılacak bir durumdur. Asıl övünülmesi gereken, ne kadar haneyi ve yurttaşı yoksulluktan çıkarabildiğimizdir. CHP olarak ADSyle bütüncül bir programı hayata geçireceğiz.
Şimdi yukarıda sunduğum tabloyu bir daha gözden geçirelim: Sosyal yardım alanların yanında, Yaşlılık Maaşı, engellilik düzeyine göre Engelli Maaşı, Engelli Yakını Maaşı ve Evde Bakım Yardımı alanların sayısı 2,081,676’dır. Kamuoyunda genellikle asgari ücretin belirlenmesinin sadece çalışanları ilgilendirdiğine dair yaygın bir kanaat vardır. Oysa asgari ücret belirlendiğinde yukarıda bahsi geçen yardım miktarları ve aylıklar da artmaktadır. Böylece asgari ücret artışını bekleyenler sadece çalışanlar değil, sosyal yardım almadan geçinemeyen “muhtaç” ailelerdir. Tüm bu veriler bize toplumun en az yüzde 30’unun sosyal yardımlar ve engelli, yaşlı aylığı gibi aylık destekleriyle ayakta kalabildiğini göstermektedir. YOKSULLUKTAN ÇIKIŞIN İKİ SINANMIŞ YOLU VARDIR: KAMUSAL EĞİTİM VE GÜVENCELİ İSTİHDAM Daha önce iktidar partisinin yoksulluğu aşmak gibi bir derdi olmadığını, seçim kazanmak için yoksulluğu “idare” ve istismar ettiğini vurgulayan yazılar kaleme aldığım için bu konuya girmiyorum. Yine CHP’nin etkin ve hak temelli sosyal devlet anlayışının omurgası olan Aile Destekleri Sigortası’nı (ADS) anlatan ve asıl hedefin yoksulluktan çıkış olması gerektiğini savunan yazılar da kaleme almıştım. Bir iktidarın “muhtaçlara yardımla” övünmesi, aslında utanılacak bir durumdur. Asıl övünülmesi gereken, ne kadar haneyi ve yurttaşı yoksulluktan çıkarabildiğimizdir. CHP olarak ADS’yle bütüncül bir programı hayata geçireceğiz. Bu programın yoksulluktan çıkış için iki ana aracı var: Kamusal eğitim ve güvenceli istihdam. Güvenceli istihdamın artması için üretimin artması şart. Ülkemiz aslında çok önemli bir yol ayrımında: Ya üretim kapasitesini arttırarak “atıl” durumda bırakılan, üretimden kopartılan milyonları kendi kendine yeter hale getirecek ya da “muhtaçlık” kültürünün istismarını amaçlayan “siyasal” hareketler, “siyasal sadakat” veya “borçlanma/bağımlılık” ilişkisi üzerinden yoksulluğu mağlup etmeden fazladan oy elde etmeye devam edecekler. YOKSULLUKTAN ÇIKIŞ POLİTİKALARI KADIN ODAKLI OLMALIDIR Bu kısır döngünün kırılmasında kilit kadınlardır. Eğer yoksul kadınlar, üretimin ve güvenceli istihdamın parçası haline getirilebilirse yoksulluk döngüsü de kırılabilir ve bunun üzerine kurulu “ucuz siyaset” mağlup edilebilir. İstihdam için üretim kapasitesinin artması şart demiştik ama bizce bu da yeterli değil. Güvenceli istihdamın artması için kayıt dışı çalışanların sayısının da erimesi gerekiyor. Asıl yapısal kriz budur ve çalışan sayısını 30 milyondan 40 milyona çıkaramadığımız takdirde, bu krizi aşmamız ve yoksulları üretim süreçlerine entegre etmemiz mümkün değildir. Aslında siyasetin en fazla konuşması gereken ama tembelleştirici kutuplaştırma siyaseti yüzünden en az konuşulan ana meselelerimizden birisi budur.
Bu kısır döngünün kırılmasında kilit kadınlardır. Eğer yoksul kadınlar, üretimin ve güvenceli istihdamın parçası haline getirilebilirse yoksulluk döngüsü de kırılabilir ve bunun üzerine kurulu ucuz siyaset” mağlup edilebilir.
Şimdi istihdam alanındaki tabloya da kısaca bir göz atalım: DİSK-AR’ın 16 Mayıs 2022 tarihli “İşsizlik ve İstihdamın Görünümü: 2022 I. Çeyrek” raporuna göre, ilk çeyrekte mevsim etkisinden arındırılmış istihdam sayısı 29 milyon 964 bin. Kayıtlı ve Tam Zamanlı İstihdam (KATİ) ise 20 milyon 878 bin kişi. Ülkemizde Çalışma Çağındaki Nüfus 64 milyon 332 bin kişi olduğuna göre, istihdam oranı sadece yüzde 46,6, KATİ ise sadece yüzde 32,5! Daha da vahimi, yaklaşık 10 milyon yurttaşımızın kayıtsız, kısmi ve eksik istihdamda olmasıdır. Kayıt dışıyla mücadele önümüzdeki süreçte en büyük önceliklerimizden birisi olacaktır. Çalışan nüfusun yüzde 30’unun kayıt dışı olduğu bir ülkede primlerde gedik oluşur ve emeklilik sistemi de işlemez. Bir hesaba göre mevcut kayıt dışının prim gelirlerine maliyeti yıllık 180 milyar liradır! Bu vahim tablonun en önemli nedeni kadın (güvenceli) istihdamındaki kabul edilemez düşüklüktür. Çalışma Çağındaki Kadın Nüfus 32 milyon 505 bin kişi olmasına rağmen, resmi istihdam sadece 9,5 (% 29) milyon civarındadır. Bunun da sadece 5,8 (%18) milyonu KATİ’dir! İnsani Gelişmişlik Endeksi’nde üst sıralarda yer alan tüm ülkelerde kadınlarda primli istihdam yüzde 40’ın üzerindedir. Dolayısıyla Sosyal Demokrasi’nin kadınları güvenceli istihdama katma ısrarı aslında temelde bir gelişmişlik sorunudur da.
CHPnin sosyal devlet anlayışının en önemli iddialarından birisi bir sosyal hizmetler devrimi” gerçekleştirerek sosyal devleti ayni ve nakdi yardımların ötesine taşımaktır.
Sigortalı kadın istihdamını arttırmak CHP’nin en önemli önceliklerindendir. Öncelikle tarımda kadın ve genç istihdamını desteklemek için primleri devletin üstleneceği bir sistem kuracağız. Amaç tarımda özellikle kadın, genç ve çocukları olumsuz etkileyen kayıt-dışının devletin kaldıraç işlevi üstlenmesiyle azaltılmasıdır. Üretim arttıkça kırsal kalkınma da artacak, çok sayıda yurttaş üretimin parçası kılınacak. Bu olmazsa köyler daha da boşalacak ve çok sayıda yurttaş kent yoksulluğunun muhtaçlık döngüsüne sürüklenecektir. Biz ise tarımda üretimi esas alan teşviklerle Anadolu’yu yeniden şenlendireceğiz. CHP’nin sosyal devlet anlayışının en önemli iddialarından birisi bir “sosyal hizmetler devrimi” gerçekleştirerek sosyal devleti ayni ve nakdi yardımların ötesine taşımaktır. Biliyoruz ki yoksul bir kadının üretim sürecine katılması için çocuğunu kreşe bırakabilmesi şarttır. Yine bu kreşte çok iyi eğitimli sosyal hizmet emekçileri olmalıdır. Kısacası amaçladığımız sosyal hizmet devrimi, bakım ekonomisini güçlendirecek, böylece kadınlar için önemli bir istihdam alanı oluşacaktır. Yine kadınların çok çalışmalarına rağmen hem az kazandıkları hem de sigortasız oldukları sektörlere el atacağız. Sözgelimi temizliğe giden kadın emekçilerin, devletin gönülsüzlüğü nedeniyle primlerinin ödenemediği sistemi ortadan kaldıracağız. Yine sokak ekonomisiyle hayatlarını idame ettiren kadınları sigortalı yapmak için teşvik programları uygulayacağız. Evde Engelli Bakımı gibi ağır işlerde çalışan kadınların kolay emeklilikleri için mevcutta işlemeyen sistemi kuvvetlendireceğiz. Bu yazı sınırlarında yoksulların üretimden koparılarak muhtaçlık döngüsüne hapsedilmelerinin asıl sorun olduğunu ve bu döngüden kurtulmanın iki önemli aracının kamusal eğitim ve güvenceli istihdam olduğunu göstermeye çalıştık. Bu bağlamda tek başına yeterli olmasa da en önemli stratejik hedefin kadınların üretim süreçlerine katılmaları olduğunu iddia ettik. Elbette kadınların güvenceli istihdamlarının artmasıyla, Türkiye’de kayıtlı istihdamın 40 milyonu bulması, yoksulluktan çıkış için elzemdir.
Editör: TE Bilisim