Çarşamba, Nisan 24, 2024

Türkiye ve Suriye arasında ne/ler oluyor?

Türkiye – Suriye normalleşmesi bazı taraflarca olumlu karşılanıp destekleniyor ancak karşı çıkan devletler ya da örgütler düzeyinde dinamik az değil. Bu nedenle normalleşme yolu taşlarla dolu. Güvensizlik ise eklenmesi gereken faktörlerden.

Türkiye ile Suriye arasında bir süredir dillendirilen normalleşme sürecinde ilk somut adım Türkiye, Suriye savunma bakanları Hulusi Akar ve Ali Mahmut Abbas’ın Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ev sahipliğinde buluşmasıyla atıldı.

Buluşma için “resmi” ifadesi kullanılsa da “resmi şahsiyetlerin buluşması” ifadesi daha doğru olur aslında, zira önceden ilan edilen bir buluşma olmadı bu.

Ancak yine de bu buluşmanın görüşmeler açısından bir nitelik değişimini de beraberinde getirdiği söylenebilir: bundan sonra artık ihtimallerden değil, somut süreçten bahsedeceğiz.

Süreç başlamasına başladı ancak yol taşlı. Taraflara bakılacak olursa karmaşık bir dönem yaşanacak gibi. Taraflar sadece Türkiye ve Suriye’den oluşmuyor. Rusya, İran, ABD, SDG, Türkiye’nin desteklediği silahlı gruplar, Türkiye’ye de muhalefet edecek gruplar, bölge ülkeleri bu sürecin gizli tarafları.

Türkiye açısından bakılacak olursa hükümet seçim öncesinde (ve elbette sadece seçim süreci ile sınırlı olmayan) Suriye sorununu çözmek istiyor. Bunun birkaç ayağı var:

Biraz geriden alalım. Hükümet daha önce Suriye yönetimine karşı işbirliği yapmaya çalıştığı SDG’den olumlu cevap alamadı. Zaten bugün SDG ile yaşanan süreç ve SDG’nin terör örgütü ilan edilmesi, yaşanan operasyonlar temelde bu olumsuz cevabın sonucu.

Türkiye ABD ile de çeşitli başlıkların yanı sıra SDG nedeniyle sorunlar yaşıyor ve yine bugüne kadar bu konuda ABD’den istediği yanıtı alamadı.

Fırat’ın batısında varlığını devam ettirdi ancak Suriye konusunda birlikte hareket ettiği müttefikleri de başka önceliklerle uğraşmaya başlayınca bu varlığın anlamı da kalmadı…Türkiye açısından.

Ortadoğu’da gelişen yeni konjonktür ile birlikte ve Türkiye’nin Batı dünyası ile yaşadığı bir yandan zorunlu uzaklaşma da bu faktörlere eklenince Türkiye yalnızlaştı.

Sonuç olarak Türkiye’nin yaşadığı yalnızlık, SDG’ye karşı ABD desteği nedeniyle istediği sonucu bir türlü elde edememesi, içeride yaşadığı siyasi zorluklar, seçimin garanti görülmemesi, büyümeye ve iktidar aleyhine dönmeye başlayan sığınmacı sorunu da hükümeti daha önce savaştığı Suriye yönetimine mecbur kıldı.

Suriye ise zaten Türkiye ile işbirliğini istiyordu. Arada “kanlı yıllar” olsa da Suriye yönetimi Türkiye gibi güçlü bir ülkeyi yanında görmek ister. Bu sadece büyük zorluklar yaşanan ekonominin canlandırılması için değil. Suriye yönetimi büyük kısmı Türkiye’nin hakimiyeti altında olan silahlı örgütlerden kurtulmanın derdinde. Bunun yolu ise Türkiye ile işbirliği yapmak. Askerî açıdan Suriye için zor değil ancak Türkiye faktörü nedeniyle Suriye yönetimi İdlib ve çevresine bugüne kadar müdahale edememişti. Rusya, Türkiye istemediği için Suriye’nin operasyon yapmasına engel olmuştu.

Suriye ile Türkiye’yi birbirine mecbur kılan etkenlerden biri SDG. İki ülkenin SDG’ye yaklaşımı farklı ancak SDG’nin ABD ile işbirliğinden vazgeçmemesi Suriye yönetiminin sertleşmesine neden oldu.

Böylece bu bağlamda kabaca iki taraf ortaya çıktı: ABD, SDG – Suriye, Türkiye. Suriye’nin Kürt cenahı ile pazarlığı son ana kadar sürecektir. Yani Türkiye gibi askeri çözüm tek alternatif olarak görülmüyor Şam’da ancak süreç sertleşebilir.

Suriye’nin önceliği ise İdlib tarafındaki silahlı gruplar. Bu grupları terör örgütü olarak nitelendiren Şam, örgütlerin teslim olmasını ya da imhasını istiyor. Türkiye bu konularda söz verdi mi bilinmiyor. Ancak her durumda zorluğu Türkiye tarafı yaşayacak. Zira Şam zaten bu gruplar ile çatışma halinde.

Suriye ile Türkiye’yi birbirine mecbur kılan etkenlerden biri SDG. İki ülkenin SDG’ye yaklaşımı farklı ancak SDG’nin ABD ile işbirliğinden vazgeçmemesi Suriye yönetiminin sertleşmesine neden oldu.

Ancak Türkiye bugüne kadar bu örgütlere kol kanat gerdi, eğitti, donattı. Bu örgütler o bölgelerde “yerel imparatorluklarını” kurdular, rant elde ediyorlar. Bunların “normale” dönmeleri, yaşadıkları “özgürlükleri” terk etmeleri, tekrar devletin ve yasaların hakimiyeti altına girmeleri kolay değil.

Bu nedenle Türkiye’yi ihanet ile suçlayabilirler ve tepkileri pratiğe dönüşebilir. Bu da Türkiye açısından istenmeyen durumların yaşanmasına neden olabilir.

ABD Türkiye – Suriye yakınlaşmasına kesinlikle razı olmaz. Suudi Arabistan ise bu konuda ABD ile hareket edebilir. Bu aynı zamanda Türkiye ile bölgesel rekabetin gereği.

İran Türkiye’nin Suriye ile normalleşmesine olumlu bakar ancak iki ülke arasında da bölgesel rekabet ve özelinde Suriye – Lübnan rekabetinin olduğunun unutulmaması gerekir. Yine de Türkiye – İran ilişkilerinde son dönemde gelinen nokta sürecin daha yumuşak yaşanacağını düşündürüyor.

Rusya ise bir yandan Türkiye – Suriye problemini çözecek, bir yandan Suriye içinde siyasi sürecin ilerleme sağlanacak, Ukrayna’da ölümcül rekabet içinde olunan ABD’ye Suriye’de gol atılacak olmasından dolayı süreci memnuniyet ile karşılıyor – zaten asıl mimar Rusya.

Kısacası, Türkiye – Suriye normalleşmesi bazı taraflarca olumlu karşılanıp destekleniyor ancak karşı çıkan devletler ya da örgütler düzeyinde dinamik az değil. Bu nedenle normalleşme yolu taşlarla dolu. Güvensizlik ise eklenmesi gereken faktörlerden.

Son olarak: Yayladağ – Keseb sınır kapısında hazırlıklar başladı. Kapının Suriye tarafına BM – Suriye Sağlık Bakanlığı işbirliğinde sağlık çadırları yerleştirilecek. 15 güne kadar bu işlemin tamamlanması bekleniyor. Bu çadırlar Suriye’ye giriş yapanların sağlık testleri için kullanılacak. Resmî açıklama yapılmasa da iki ülke arasında yapılan görüşmelerde bir plan yapıldığı belli. Planın pratiklerini kısa zamanda görmeye başlarız sanırım.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI