Perşembe, Nisan 25, 2024

Türkiye Cumhuriyeti felaketin ortasında

Siyasetle ilişiğimi güçlendiren gelişmelerin başında, ABD’nin Afganistan da başlayıp sonrasında Irağa uzanan işgaliydi. Bu eş güçlerin savaşı değil adıyla sanıyla bir işgaldi. Eve geldiğimde muhakkak haberleri açıp özellikle Irakta ölçeği düşükte olsa direniş haberleri ilgimi çekerdi. Irak Enformasyon bakanının gerçeği yansıtmayan açıklamaları heyecan vericiydi. Aradan geçen yirmi yılın sonucunda ortaya çıkan durumu değerlendirirken ABD’yi tek başına bu durumdan mesul görmek NATO’ya üye ülkelere haksızlık olur.

İşgallerin nedeni aşırı islamı savunan yani şeriat ile yönetim şeklini benimseyen El Kaide örgütünün ikiz kuleleri saldırısı ve ardından gerçekleşen işgaller yeni dönemin düşmanı eski dost örgüt oldu. ABD bu örgütü 1950’lerden başlayıp Orta doğuda devrimci yükselişi geriletmek için antikomünizmle mücadelede palazlandırıp destekledi. Avrupa ülkeleri de bu örgütü özgürlük savaşçıları olarak görüp onlarda desteğini eksik etmediler. Türkiye’de Uluslar arası siyasette antikomünist kampın parçası olup soğuk savaşın tarafı oldu.

NATO’nun kuruluşundan itibaren yer alan ABD, Birleşik Krallık, Portekiz, İtalya, Fransa, Hollanda, İzlanda, Kanada, Norveç, Lüksemburg olurken kuruluşundan dört yıl sonra 1952 yılında Türkiye ile Yunanistan da dahil oluyor. Örgütün politik savunusu demokratik değerleri benimseyip üye ülkelerin savunmasına ve güvenliğine yardımcı olmaktı. Gerçek amacı Sovyetler Birliğine karşı antikomünist cepheyi oluşturup üye ülkelerin güvenliği bahanesiyle işgallerin bir parçası olmak için kurulmuştur. Sovyetlerin çözülüşünden sonra ise Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde ulusların ayrılıkçı güçlerine milliyetçilerine destek sağlayıp savaşın bir parçası olmuştur.

Ortadoğu’daki işgallerin ve siyasi dönüşümlerinde içerisinde olmuştur. 2004 yılında İstanbul’da toplanan 17. NATO zirvesi de aktif siyaset yapmaya karar vermeme yardımcı oldu. Emperyalizmin bir savaş örgütünün toplantısında alınacak kararların bölgeyle birlikte Türkiye’yi de içine çekeceğini görüyordum. Geçmişten bugüne İçerisinde olmaya istekli bir siyasi iktidar ve bir sınıf vardı

Türkiye sermaye sınıfı 12 Eylül ile birlikte devlet politikası haline gelen özelleştirmelerin önünün tamamen açılması liberal ekonomik modelin uzun yıllara yayılan getirisini AKP iktidarıyla birlikte tavan yapmasıyla uzun soluklu Cumhuriyet döneminin en büyük karlarını sağladı. Yüksek karların daha fazlasını elde edeceğini düşünmeye ittiği dönemlerde bölgedeki emperyalist işgallerin destekçisi değil ortağı olma hayali kurulmaya başlandığında Suriye’deki cihatçılar yine özgürlük savaşçısı olurken en büyük siyasi ekonomik destek AKP iktidarından geldi. Sermaye sınıfı da bu durumdan çokça memnuniyet duydu.

Orta doğu halkına layık görülen yöneticiler emperyalistlerin desteğiyle iktidara gelen İslamcılar oldu. Türkiye’de de ılımlı islamcıların iktidarı ile Orta doğudaki Talibancıların ülkeyi yönetme anlayışı arasında farklılık olmadığını kendileri dillendiriyor. Bugün Afganistan da canlı yayınlarda izlediğimiz Taliban’ın başkenti ele geçirip iktidarı ele geçirmesi emperyalistler tarafından yadırganmayan bir durum. Türkiye işgalinde değil de işgal sonrası başka bir siyasi unsura devirde stratejik bir konumda yer alıyor.

Emperyalizmle Türkiye Cumhuriyetinin köklü ilişkileri ve sermaye sınıfının son zamanlarda emperyal düşler görmesi nedeniyle felaketin eşiği aşılmış ortasına gelinmiştir. Göçmenler Türkiye işçi sınıfının bir parçası olmuştur. Emekçilerin yoksulluğu uluslara ayrılmadan, mezheplere ayrıştırılmadan bir bütün olarak artıyor.

Cumhuriyete bir eşik atlatmak zorunlu, felaketin ortasına kadar bizleri getiren emperyalizm ve sermaye sınıfından kurtulmak gereklidir. Eşiği atlatacak olan işçi sınıfı üzerindeki gerçek yükleri üstünden göçmen işçilerle birlikte atacaktır.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI