“İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz…” diyordu Bahçeli. AKPnin seçim beyannamesinden de demokrasi çıkmaz. Ha bir ek de ben yapayım, tüpçüden saat alınmaz. Devlet Bahçeli’nin o meşhur tiradını hatırlamayan yoktur sanıyorum. Şöyle başlamıştı Bahçeli: “Milleti 36'ya ayırmaya çalışandan, Twitter kapatandan cumhurbaşkanı olmaz, adaletten kaçandan, rüşvetçilere kol kanat gerenden cumhurbaşkanı olmaz, evdeki paralarını sıfırlarken haysiyeti sıfıra düşürenden cumhurbaşkanı olmaz, milliyetçiliği ayaklar altına alandan Türkiye Cumhurbaşkanı olmaz, olamayacak…” Devamında da doğrudan hedefinde kim olduğunu ilan etmişti: “İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan'dan da Cumhurbaşkanı olmaz.” Neyse, hayat matrak bir şey, bu laflardan bir süre sonra aynı Bahçeli çıktı aynı Erdoğan için “biz kankayız,” deyiverdi. Geçenlerde AKP’nin seçim beyannamesini izlerken aklıma Bahçeli’nin bu tiradını getiren, Erdoğan’ın vaatleriydi. Neymiş, yok dikey mimariye karşıymış; yok mülakatları kaldıracakmış, yok imar affı affedilmez suçlar arasına girecekmiş de… Bu vaatlerin ciddiye alınır hiçbir tarafı yok ama bunu söylemenin de bir haber değeri yok. Ne oldu şu Zeytinburnu’ndaki kuleler tıraşlanıyordu hani? Dikey mimariye bu kadar karşıydı da kim izin verdi bu gökdelenlerin tarihi ya da yeni ayırdetmeksizin İstanbul’u baştan sona sarmasına? Devr-i iktidarlarında imar affını sekiz-dokuz kere kim çıkardı? Hani şu her türlü kaçak yapıya ruhsat vereceklerini söyledikleri kamu spotlarını kim yayınlattı? Gelecek Partisi ile DEVA kuruldukları günden beri “mülakatları kaldıracaklarını” söylüyorlar. Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu da halkla buluşmalarında sürekli mülakat uygulamasına son vereceklerini anlatıyor. Bu partiler şu an iktidarda olmadıkları için yapacaklarını vaat edebiliyorlar sadece, icra makamına geldiklerindeyse söylediklerini gerçekleştirdiklerini İstanbul ve Ankara başta olmak üzere belediye performanslarına bakıp rahatlıkla iddia edebiliriz. İyi de Erdoğan neden mülakatları kaldıracağını vaat ederek seçim kampanyası düzenliyor? Elinde olmayan yetki yok; hoş, olmayanı da veriyorlar zaten, at bir imza kaldır bu uygulamayı. Elini tutan mı var? Hemen yapabileceğin bir şeyi yapmayıp beyannameye koymanın anlamı nedir? Yirmibir senelik iktidarın seçim vaadi böyle bir şey olabilir mi? Erdoğan, Millet İttifakı’nın söylediklerini meydanlarda tekrarlayarak mı seçim kampanyasını götürecek? Geçti bu kadrosuzluk ve umutsuzluk ortamında belki de tek seçeceği olabilir ama gene de iktidardan “doğalgaz çıkarıyoruz” veya “petrol değil acayip bir benzin bulduk” tuhaflığında açıklamalar beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum. Varsın seçim öncesinde bulunan doğal kaynaklar hiçbir seçimden sonra kullanılmamış olsun. Alışmışız ya bir kere, dinlemesi bile güzel geliyor bana. Sizi bilmem ama eğer bir seçimden önce gazdı, petroldü bulamazsak beni büyük bir panik sarıyor, diyorum ne oldu bu sefer, ne değişti, birine bir şey mi oldu… AKP’nin seçim beyannamesi o kadar zayıf ki terazinin diğer tarafına Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metnini koyunca bir tutam pamuğun karşısına kilolarca demir konmuşçasına bir fark yaratıyor. Haftada bilmem kaç bin imza atmak gereken bir sistem kurup şuncacık şeyi gerçekleştirmek yerine vadedip beyannameye koymak bence seçmene -en hafif tabirle- ayıp etmektir. “İki yanlıştan bir doğru çıkmaz, tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz…” diyordu Bahçeli. Bu seçim beyannamesinden de demokrasi çıkmaz. Ha bir ek de ben yapayım, tüpçüden saat alınmaz.