Perşembe, Nisan 25, 2024

Trudeau ile Erdoğan’ı buluşturan ideoloji: “Modern Popülizm”

Türkiye’deki iktidarın sağ popülizmi kadar yoğun ve sık olmasa da Başbakan Trudeau’nun bazı söylemlerinden, artık bozulmuş olan, ‘Trudeau büyüsünü’ sol popülizm ile canlandırma amacı hissedilebiliyor.

Son zamanlarda Kanada gündemine bakıldığında Türkiye’den çok da farklı konuların konuşulmadığını görüyoruz. Artan enflasyon oranı, konut fiyatlarındaki yükseliş, farklı görüşlerdeki grupların demokratik protesto hakkı ve benzin fiyatları gibi daha birçok benzer konu burada gündem olmakta.

Mayıs ayında Türkiye’de %73,5 ile 1998’den beri en yüksek enflasyon oranı açıklandı. Yine Mayıs verilerine göre Kanada’da enflasyon oranı %7,7 oldu. İster istemez Türkiye ile kıyasladığımızda bize komik gelen bu rakam, 1983’ten beri en yüksek enflasyon oranı rekorunu kırdığı için ortalama bir Kanada vatandaşına kâbus gibi geliyor.

Rakamlar ve oranlar farklılık gösterse de konu başlıklarının benzerliği, toplumdaki yansımaları ve yarattığı huzursuzluk paralel. İki ülke jeopolitik ve sosyolojik olarak çok farklı gerçekliklere sahip olsa da ülke liderlerini yaklaştıran bir ideoloji var, o da “modern popülizm”.

EKONOMİK KRİZLERİ UNUTTURMA YÖNTEMİ OLARAK POPÜLİST MANİPÜLASYON

Popülizmin birçok tanımı ve farklı yorumlanışı mevcut. Tarihe baktığımızda Antik Roma’da halkın gerçeklerini elitlerin önceliklerinin önüne koyan bir felsefe olan popülizmin bugün liberal demokrasi ve faşizm üçgeninde nasıl ‘modernleştiğini’ görmek hayret verici.

Modern popülizm kavramını, en basit şekilde, siyasi liderlerin duyguları manipüle ederek seçmenleri istedikleri gerçekliğe inandırmaları veya dikkatlerini farklı yöne çekme taktiği olarak yorumluyorum. Bunun da birçok örneğini Türkiye’nin yakın siyası tarihinde gördük ve görmeye devam ediyoruz. Özellikle ekonomik krizlerde artan popülist söylemler son yıllarda AKP Hükümeti ve MHP ortaklığında sıklıkla dile getiriliyor.

Gezi olayları ile başlayan ve özellikle başkanlık sisteminden sonra Erdoğan’ın artan ayrıştırıcı söylemleri, Kürt sorununa olan yaklaşımı, laik ve muhafazakâr mahalle kutuplaştırmaları ile yakın zaman örneklerinden Devlet Bahçeli’nin Türk dizileri çıkışıyla yaklaşan 2023 seçimleri öncesinde Hükümet tarafında popülist söylemlerin, köprüden önceki son çıkış misali, ivmelendirildiğini görüyoruz. AKP Hükümeti’nin devamlılığını tehdit eden ve herkesçe bilinen ana unsur ekonomi olsa da, Erdoğan sıklıkla dış politikada popülist ve milliyetçi söylemlerle iç siyaseti manipüle etmeyi hedefliyor. Bunun en yakın ve güzel örneklerinden biri de Yunanistan ile yaşadığımız hava sahası krizi.

ERDOĞAN’IN SAĞ POPÜLİZMİ VE YUNANİSTAN KRİZİ

Yunanistan 1923 Lozan ve 1947 Paris Antlaşmaları’na göre Ege Adaları’nı silahlandıramıyor. Sadece Türkiye’den direkt bir tehdit olduğu, mücbir sebep olarak görülebilecek bir durumda adalara asker çıkarma hakkı var ve Yunanistan 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında 12 adaların bir kısmını silahlandırdı. Fakat işin tuhaf yanı 1974’ten beri Türkiye Hükümeti için çok fazla konu edilmeyen bu gerçek son birkaç aydır dış politikamızdaki ana problemlerinden biri ve iç politikamızda kullanabileceğimiz harika bir manipülasyon aracı oldu. Bayramın ikinci günü Bahçeli’ye hediye edilen haritada ‘denizlerdeki misak-ı millimiz’ olarak birçok Yunan adasının Türkiye sınırlarına dahil edilmesi ve Türkiye Hükümeti’nin iktidar ortağı olan bir parti başkanının bu hediyeyi sorgusuz sualsiz kabul etmesi ateşe benzinle gitmekten başka bir şey değil. Tabii bunlar safça alınan aksiyonlar da değil.

Miçotakis’in ABD Kongresinde yaptığı konuşma sonrasında Erdoğan’ın Yunanistan ile ikili ilişkilerin devam ettirilmeyeceği ve artık Erdoğan için ‘Miçotakis diye birisinin olmaması’ sözleri her zamanki gibi duygusal ve diplomasiden uzak görülebilir. Zaten son 20 yıldır diplomatik bir dilden çok halk diliyle siyaset yapan Erdoğan, dış politikaya yönelik açıklamalarında bile asıl hedefinin iç politika olduğunu gizlemiyor.

Erdoğan’ın Miçotakis’e yönelik duygusal sözlerinin ardında kamuoyunda ‘güvenlik tehdidi’ hissini tetikleyerek Yunanistan’la yaşanabilecek potansiyel bir gerginlikte seçmenin konfor alanını koruma psikolojisi ile AKP’nin 2023’te yeniden seçilmesi amacı yer alıyor.

Liderlerin popülist söylemleri ve gündem değiştirme çabaları, toplumların siyasi kurumlara olan inancına ciddi şekilde zarar veriyor ve demokratik gelişimlerin önünde önemli bir engel oluyor.

Yunanistan’ın eski Başbakanı Çipras’ın geçtiğimiz ay Erdoğan’ın Yunanca attığı bir tweet serisine yönelik Türkçe yazdığı bir cevabı var. Çipras’ın 9 Haziran 2022 tarihli tweetindeki son cümleyi aynen alıntılıyorum: […] Hepimizin karşı karşıya olduğu ekonomik krize cevap aşırı milliyetçilik değildir.’

Çipras’ın bu tespitine katılmamak zor. Yalnızca Türkiye değil gerek Yunanistan gerekse Kanada’daki hükümetler popülist söylemlerle ülkelerin içinde bulunduğu ekonomik krizi toplumda sindirmeye ve kamuoyunun dikkatini farklı yerlere çekmeye çalışıyor.

TRUDEAU’NUN SOL POPÜLİZMİ, KONUT SORUNU VE RUSYA

Türkiye’deki iktidarın sağ popülizmi kadar yoğun ve sık olmasa da Başbakan Trudeau’nun bazı söylemlerinden, artık bozulmuş olan, ‘Trudeau büyüsünü’ sol popülizm ile canlandırma amacı hissedilebiliyor.

Kanada’nın küresel güvenlik, enerji ve gıda güvenliği gibi çeşitli dış politika konularının, iç politikada seçmenin iktidara olan güvenini artırmak amacıyla bir araç olarak kullanıldığını görüyoruz. Özellikle son aylarda Trudeau’nun Rusya ve Putin hakkındaki sert ve duygusal diyebileceğimiz söylemleri, kamuoyunun dikkatini Kanada’nın içinde bulunduğu ekonomik darlıktan uzaklaştırmak istediğini düşündürüyor.

Kanada’daki konut krizi ve Liberal Hükümetin bu soruna getirdiği çözüm yakın zamandaki en güzel örneklerden. Kanada, dünyanın en pahalı konut piyasasına sahip olan ülkelerin başında geliyor. Konut ve kira fiyatları büyük şehirlerde son iki yıl içinde %50’in üzerinde artış gösterdi. Bu artışın ana sebeplerinden birisi yabancı yatırımcının parasını değerlendirme yöntemi olarak Kanada’da konut satın alması. Bu durum emlak piyasasında sadece satış fiyatlarını değil, kira fiyatlarını da çok yükseltiyor. Yabancı yatırımcılar ortalama bir Kanadalının rekabet etmesi güç tekliflerde bulunarak emlak piyasasını manipüle etmiş durumdalar.

Bu kontrolsüz duruma yönelik kamuoyunda haliyle çok ciddi bir tepki var. Bu tepkiye yönelik Trudeau 2022 bütçe önerisinde, Kanada’da statüsü (öğrenci, çalışma izni, göçmen, vs.) olmayan yabancı yatırımcının ve Kanadalı olmayan şirketlerin iki yıl boyunca konut satın almasının yasaklanmasına yönelik teklif sundu. Halkın yanında görünen, fakat özellikle muhalefetin görüşüyle elitist olarak sınıflandırılan buna benzer popülist politikalar, özellikle uzun vadede ülke için mümkün olan en iyi sonuçları elde etmek yerine, Trudeau’nun popülaritesini artırmaya ve oy almaya odaklanıyor.

Kanada’nın dış politikada en aktif konularından biri Rusya’nın Ukrayna’yı işgali. Trudeau’nun diğer G7 ülkeleri gibi ilk günden itibaren bu konuda Ukrayna’nın yanında yer alması şaşırtıcı değil. Kanada tarafından Rusya’ya uygulanan ekonomik yaptırımların haricinde Trudeau’nun Putin’i savaş suçlusu ilan eden söylemlerinin ardında Kanada’nın ve dünyanın bugün içinde bulunduğu ekonomik zorluğun sorumluluğunu Rusya’ya yüklemenin hafifliği var.

Modern popülizmi kabına göre şekil alan sıvı gibi görmek lazım. Siyasetin farklı ideolojik spektrumlarında farklı şekillerde karşımıza çıkabiliyor.

Bu söylemlerin içtenlikten uzak ve popülist olduğunu düşünmemin bir başka kanıtı da Trudeau’nun geçen hafta Kanada’nın Rusya’ya uyguladığı yaptırımda bir esnetmeye gitmesi ve Rus doğalgazı kaynaklı Nord Stream 1 boru hattı için tamir ettiği parçaları Almanya’ya göndermesi oldu. Ukrayna Başbakanı Zelenski’nin de tepkisini çeken bu davranış kamuoyunun Trudeau’yu protesto etmesine yol açtı. Türkiye’ye kıyasla çok daha şeffaf olan siyasi süreçler sebebiyle popülist söylemler Kanada’da çok daha kolay anlaşılıyor ve yine Türkiye’ye kıyasla kamuoyunda pek de yer bulmuyor.

POPÜLİZMİN KANADA VE TÜRKİYE İÇİN YARATTIĞI ORTAK TEHDİT

Modern popülizmi kabına göre şekil alan sıvı gibi görmek lazım. Siyasetin farklı ideolojik spektrumlarında farklı şekillerde karşımıza çıkabiliyor. Örneğin Türkiye’deki gibi sağ görüşün hâkim olduğu popülizmde daha ayrıştırıcı, kutuplaştırıcı ve milliyetçilik üzerinden bir dil kullanılırken, gözlemlerime göre sol popülizminde daha çok liderlerin kendi hatalarını veya kararlarının sonuçlarını başkalarına mal edici bir üslup tercih edilebiliyor.

Fakat popülizmin coğrafyadan veya iktidardaki siyasi düşünceden bağımsız olarak toplumlarda yarattığı tehdit herkes için ortak. Liderlerin popülist söylemleri ve gündem değiştirme çabaları, toplumların siyasi kurumlara olan inancına ciddi şekilde zarar veriyor ve demokratik gelişimlerin önünde önemli bir engel oluyor.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI