Çarşamba, Nisan 24, 2024

Tıkır tıkır işleyen süreç: Suriye’ye operasyon sinyali

Ülkemiz, AKP iktidarının bahsi geçen sınırlardan başlayarak milliyetçi vurgusu zaman zaman koyulaşan ama her kertede Sünni mezhepten gelenlerin İslam Devleti’ni yaratması şiarı uğruna toprak genişletme taktiğine heba etti onlarca yılını.

Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz Pazartesi günü gerçekleştirilen kabine toplantısı akabinde, güney sınırlarımızda bir süredir hazırlığı devam eden 30 km derinliğinde “güvenlikli bölge” için atılacak yeni adımların adını koymuş oldu. Söz konusu sınırlarımızda adı dünyanın ne kadar güzel bitkisi varsa onlarla anılan operasyonları başlatmakta ustalaşmış ordumuzun ajandasını çoğumuz tahmin ediyorduk elbette. Tahminlerimiz bizi şaşırtmazcasına tuttu ve yeni bir savaştan resmi olarak bahsedilmiş oldu. Ülkemizin Suriye sınırındaki ve hatta Suriye topraklarındaki varlığı ya da bu ülke özelinde Orta Doğu coğrafyasına özgü politikasına bakıp da bir savaşa girişileceğinin düşünülmesi için kâhin olmak gerekmiyordu da nitekim. Ortalama bir Türk insanı, altı ayda bir, hadi az daha iyimser olalım, yılda bir kere falan askerinin “sınır” koruma pahasına savaşa gönderileceğini bilir.

Şöyle de söyleyebiliriz, Türk ordusunun, kendisinden daha güçsüz ülkelerin topraklarına bir şekilde müdahil olmasına, bunu ülke içinde milli amaç vurgusuyla meşrulaştırırken, esas ülke dışındaki dengelerde, kendisinden daha büyüklerin safında yer almasına biz bir nesil olarak alışığız diyelim. İnsan, küresel sermayeye kendini mecbur bırakan ve bu yüzden bulunduğu coğrafik konumun da kolaylaştırıcılığıyla daha mahrum topraklarda oynanacak oyuna çanak tutan bir ülke insanı olunca, yeni operasyona kendini alıştırıyor işte. Yoksa, hele Türkiye’de geleceği ön görmek ne mümkün…

Biraz daha konuyu bizim aşina olduğumuz gerçeklikten, bu gerçekliğin ardındakilere getirecek olursak da şunları ifade edebiliriz kısaca.

Suriye, ülkemizden güçsüz bir ülkedir. Ekonomik, politik, sosyal olarak bizim gerimizdedir. Nasıl ki Türkiye’nin beş büyükten biri olamadığı düzlemde, kendisinin onlarla kıyaslanamayacak kadar küçük olduğu su götürmez bir şeyse, tıpkı. Bu büyüklerden en emperyal olanı, ABD, Esad yönetimini kendi istediği kıvama getiremediği için karşısına aldı. Burada Esad güzellemesine lüzum yok. O da her ne kadar şu an ki egemenlerin arzu ettiği bir profile sahip olmasa da kendi iktidarını vesayetinden alıyor. Suriye’yi on yıllardır yöneten ve kendileri dışında kimseye alan tanımayan bir aileden geliyor. Ancak, ABD’nin Orta Doğu coğrafyasındaki yayılmacılığına da kafa tutmasını bilmek önemli.

Emperyalist, kapitalist düzenin kuşatacağı bir form, Türkiye’nin baş rolünü tuttuğu bu süreçte tıkır tıkır işliyor.

Peki biz ne arıyoruz orada?  Sünni mezhepten gelen kardeşlerimize sahip çıkmak için mi oradayız? Yani gerçek derdimiz Esad’ın Şii rejiiminden kaçanlara güvenlikli bölge oluşturmak mı? Yoksa, artık bir kitlesel göç ülkesi olarak, seçim sathı mailinde, karşısında sesi yükselen muhalefete karşı ne politik hamlesi ne de bu sesleri yatıştıracak bir ekonomik gücünün kalmamış olması bu yeni hazırlığa bizi itiyor olabilir mi? Ya da mevcut iktidarın hep hedefi olan, Orta Doğu’da diğer tüm devletleri kuşatan Sünni İslam Devletinin genişlemesi mi bu?

Türkiye, sahip olduğu stratejik konum marifetiyle, aslında, bu ülkenin 2011’den beri şahit olduğumuz parçalanmasında değil de egemen güçlerin işgaline karşı bir tampon ülke olabilirdi. Bunun yerine, periyodik nitelikteki askeri operasyonları eşliğinde, yayılmacı rejimin yanında saf tuttu. Ülkemiz, AKP iktidarının bahsi geçen sınırlardan başlayarak milliyetçi vurgusu zaman zaman koyulaşan ama her kertede Sünni mezhepten gelenlerin İslam Devleti’ni yaratması şiarı uğruna toprak genişletme taktiğine heba etti onlarca yılını.

Bugün, güvenlikli bölge denilen yerde, Sünni kökenli olsa da Türk olmadıkları için ülke içinde istenmeyen 1.5 milyon Suriyeliye, yaşam hazırlığı yapılıyor.  Emperyalin ülkesinden ettiği bir halkı, milliyetçilik itiyor, ümmetçilik ise itildikleri ve kendi topraklarıyla asla benzeşmeyen bu yeni yerde onları kuşatıyor. Emperyalist, kapitalist düzenin kuşatacağı bir form, Türkiye’nin baş rolünü tuttuğu bu süreçte tıkır tıkır işliyor.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI