Cumartesi, Nisan 20, 2024

Taksici patronu

Ne iktidara ne de muhalefete bu anlayıştan hayır gelmez. Zira bu insanlar ekonomide yönünü kaybetmiş insanlar. Kendi mikro amaçlarına ulaşabilmek için bugün iktidarla, yarın muhalefetle çok kolay işbirliği yapabilirler.

Bu bey bunu sürekli yapıyor.  Zaman zaman basının karşısına çıkıp, temsil ettiği kesimin gerçek sorunlarıyla alakası olmayan konularda açıklamalar yapıyor. Kamuoyunun tepkisini topluyor. Ama bir yandan da dönemin ruhunu yansıtmak bakımından güzel örnek davranışlar sergilemiş oluyor.

Bahsettiğim şahıs İstanbul Taksiciler Odasının Başkanı olan beyefendi. Bu kez de taksi plakalarının değerinin düşüklüğünden şikâyet etmiş. İstanbul’da bir taksi plakasının değerinin en az 10 milyon TL olması gerektiği söylemiş. Buna nasıl karar vermiş bilmek zor. Ama hem bu beyin kendisinin, hem de yaptığı bu beyanın, içinde bulunduğumuz dönemin ruhunu çok iyi yansıttığı düşünüyorum. Bu açıklamalar ülkemizde ekonomide değere, üretime, ekonomik adalete yönelik bakışın geldiği noktayı çok iyi yansıtmakta.

Bu bey daha önce de böyle çıkışlar yapmıştı. Şimdi taksi plakasının olması gereken fiyatı konusunda kendine has bir yorumda bulunuyor. Zamanında o plakayı almak için satmak zorunda kaldığı gayrimenkul fiyatlarının bugün ulaştığı seviyeyi referans alıyor. Bu gayrimenkullerin ne olduğunu bilmiyorum. Ama bunlardan vazgeçmek, anlaşılan bu beyefendiye çok dert olmuş. Sürekli buna vurgu yapıp duruyor. Şimdi de gayrimenkul sektöründe fahiş fiyatları görünce, neden taksi plakasına yatırım yaptığını sorguluyor beyefendi. Belli ki yanlış yaptığını fark ettikçe, hayıflanıyor. Zararını telafi etmek için başvuracak yer arayıp duruyor.

Beyefendinin niyeti belli. Ne pahasına olursa olsun bu taksi plakalarının değerini maksimize etmek. Böylelikle zararını tazmin edebilmek.

Onun için İstanbul Büyükşehir Başkanlığı’nın piyasaya yeni taksi plakası sürmesi gibi, plakanın arzını arttırıp, fiyatları düşürmesi gibi her tür öneriye kapalı beyefendi. Onun için üretilen değer, üretim kalitesi ve alın terinin hiçbir önemi yok. Dahası temsil ettiği esnaf birliğinin ruhunu oluşturan “esnaflık” konusunda hiçbir fikri yok. O İstanbul’da bozulmuş ekonomik ilişkilerin, amacından sapmış örgütlenmelerin sıradan bir temsilcisi olmuş.

Bunu siyasetin parçası olarak görmek de yanlış. Ne iktidara ne de muhalefete bu anlayıştan hayır gelmez. Zira bu insanlar ekonomide yönünü kaybetmiş insanlar. Kendi mikro amaçlarına ulaşabilmek için bugün iktidarla, yarın muhalefetle çok kolay işbirliği yapabilirler. Siyasilerin de, kanımca bu tarz insanlar ve temsil ettiği gruplardan bir kazancı olamaz. Tabii kendileri de bizzat o grubun bir üyesi ve onların mikro menfaatlerinin takipçisi değillerse.

Efendim, konu kısaca şu. Bu beyin iddiasına göre, taksi plakalarını alırken elinden çıkardığı gayrimenkullerin fiyatları 20-25 milyon TL’ye ulaşmış. Buna göre taksi plakasının değerinin de en az 10 milyon TL olması gerekiyormuş.

Bu bakış açısı bile tek başına, taksici camiasının başındakilerin taksi plakasını bir “üretim” aracı olarak değil de daha çok “rant” elde etmenin bir unsuru olarak gördüklerinin delilidir. Zaten bu bile sektörün ekonomideki fonksiyonuna yönelik başlı başına yanlış edinilmiş bir görüştür.

İlginçtir ki, bu bey gibi düşünen birçok taksi plaka sahibi taksi plakalarını satın alırken yaptıklarının bir yatırım tercihi olduğunun farkında değiller.  Ya da en azından bazıları farkında olsalar da, görmezden geliyorlar.

Bu bakış açısı bile tek başına, taksici camiasının başındakilerin taksi plakasını bir “üretim” aracı olarak değil de daha çok “rant” elde etmenin bir unsuru olarak gördüklerinin delilidir.

Doğaldır ki, her yatırımın belli riskleri ve buna bağlı birtakım maliyetleri vardır. İlla ki yaptığınız her yatırımdan para kazanacaksınız diye bir kaide yok. Zarar etmek de işin doğasında var.

Bu şekliyle bakıldığında konumuz olan beyefendi gibileri için ortaya çıkmış bir zarar var ise, bu zararı yaptıkları “yanlış” yatırım tercihinin sonucu olduğu ve tamimiyle kişisel tercihlerinin sonucunda oluşmuş bir zarar olduğunu anlaşılması gerekir.

Ancak bu insanlar yaptıkları manasız açıklamalarla ve temsil ettikleri kurumların onlara sağladığı yetkileri kullanarak, kişisel olarak yaptıkları yanlışların maliyetlerini tüm topluma ödetmek istemektedirler.  Bunun aksini iddia etseler de yapılan açıklamanın benim gibi iktisatçılar tarafından ifade ettiği anlam budur.

Bu ve benzeri taleplerin böyle fütursuzca söylenebilmesi de ekonomimizin nasıl “rant ekonomisine” dönüştüğünün ve bu tarz açıklamaların olağanlaştığının göstergesidir. Böyle açıklamalar için gerekli cesaret buradan gelmektedir.

Şimdi taksi plaka fiyatının bu bey ve onun gibilerin beklediği seviyelere çıkmamasının ekonomik sebeplerini kendimce anlatmaya çalışayım.

Bu ve benzeri taksi patronlarının yaptıkları yatırım tercihleri ekonomide geçerli olan “nispi fiyatların” bir fonksiyonudur. Nispi fiyatların gayrimenkul lehine dönmesi bu tarz varlıklara yönelik hızlı ve seviyesi yüksek bir talebin ortaya çıkmasının sonucudur. Bunun neden böyle olduğu ayrı bir konudur. Benzer nitelikte ve benzer miktarda bir talebin taksi plakasına yönelik ortaya çıkmasını beklemek kanımca çok mümkün değil.  Yatırımcıların bu düzeyde bir talebi taksi plakası yerine gayrimenkule yönelik göstermesi, her halde plakanın da aynı düzeyde yaygın bir yatırım aracı olarak görülmemesindendir. Yoksa aynı piyasa şartlarının taksi plakasında da olmasını beklemek ve neticede plaka fiyatlarının da aynı oranda artış göstermesini beklemek doğru olmaz. Fiyatların seviyesini bir kenara bırakın, artış oranlarının bile eşit olmasını beklemek doğru olmaz.

Bu beyefendi ve temsil ettiği kesim bunu kabul etmiyorlar ve servetlerini bağladıkları bu varlıkların değerinin teminatını toplumdan talep ediyorlar. Bu onların taksi plakasını üretim aracı değil, ama bir spekülasyon aracı olarak görmelerinin sonucudur.

Aslında Beyefendinin beğenmediği plaka fiyatı “kıtlığın” bir fonksiyonu. Bollaşırsa, doğal olarak fiyat düşer. Öte yandan plaka miktarı sabit kalır, taksilerin iş hacmi artarsa ve buna müteakip taksi plakası kiralamak isteyenlerin talebi de beraberinde yükselirse, plakaların fiyatında da bir artma ihtimali olur.

Taksilerin iş hacimlerindeki artış, ister istemez biz süre sonra kapasite sınırı ile karşılaşmamıza ve istendiği zamanda taksi bulunamamasına yol açar. Genelde böyle durumlarda firmalar iş hacminin sürekli olup olmayacağına bakarlar. Eğer sürekli ise, kapasite arttırma yolunu tercih ederler; yatırım yaparlar.

Şimdi soru şu: Taksi sektöründe böyle bir kapasite artırımı nasıl yapılacak?

Tabii ki taksi plakasının sayısını arttırarak. Ama bu da bir spekülasyon aracı olarak satın alınmış olan plakaların satın alma değerinin düşmesi anlamına gelecektir. İşte bu beyefendi ve temsil ettiği kesim bunu kabul etmiyorlar ve servetlerini bağladıkları bu varlıkların değerinin teminatını toplumdan talep ediyorlar. Bu onların taksi plakasını üretim aracı değil, ama bir spekülasyon aracı olarak görmelerinin sonucudur.

İktidarın kısa dönemli amaçları doğrultusunda, çok da inanmadan verdiği destekleri arkalarına alan “taksi patronları” ne pahasına olursa olsun bu plakaların değerini korumak için mücadele veriyorlar. Bu mücadelenin meşru bir mücadele olup, olmadığını kamuoyunun takdirine bırakıyorum.

Ancak İBB taksi plakalarını arttırma talebinde bulunurken, bu beyi ve onun temsil ettiği düşünceyi destekler duruma düşen kamu görevlilerine sormalı.  İşte destek verdiğiniz insanlar ve temsil ettikleri düşüncenin arkasındaki mantık bu.

Şimdi karar verilmemesi gereken soru, bu seviyesizlik ve aymazlığın daha ne kadar yanında olunup, olunmayacağıdır.

Yoksa, tamimiyle spekülatif bir oyun pazarına dönmüş olan bu piyasanın toplum için refah üreten bir yapıya dönüşümün yanında mı olunacaktır?

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI