Salı, Nisan 23, 2024

Sosyalist Bir Spotify’a İhtiyacımız Var

Charlie Bird

Spotify gibi akış hizmetleri, müzisyenleri utanmazca sömürür. Ancak kurumsal tekelci müziğe bir alternatif var: kamusal yarar amacıyla inşa edilmiş bir müzik akış platformu.

Perry Henzell’in 1972 tarihli kült filmi The Harder They Come’da, şarkıcı olmaya hevesli Ivan Martin, Kingston’ın en büyük müzik şirketinin patronu Hilton’un hit single’ı karşılığında sunduğu 20 dolarlık aşağılayıcı teklifi isteksizce kabul eder. Ivan, adaletsizliğe ve rüşvete dayalı bu sistemi yıkmaya çalışır fakat nafile. Ivan, single’ı Jamaika listelerinde zirveye tırmanırken faturalarını ödemek için suç faaliyetlerine karışmak zorunda kalır.

The Harder They Come, sömürü temelleri üzerine kurulmuş bir endüstrinin açık bir temsilini ortaya koyuyor. Müzisyenlerin ve bağımsız plak şirketlerinin müziği küresel bir kitleye çok düşük marjinal maliyetlerle sunabildiği Web 2.0’ın ortaya çıkmasının ardından bazı yorumcular endüstrinin demokratikleşeceğini savundu. Web 2.0’la birlikte tüm sanatçılar iyi bir yaşam sürdürebilirdi ve bağımsız plak şirketleri büyük plak şirketleri ile daha eşit koşullarda rekabet edebilirdi.

Ancak çoğu dijital ütopya vizyonu gibi bunun da gerçeklikten uzak olduğu ortaya çıktı. Big Tech’in müzik endüstrisindeki pazar payı son birkaç yılda büyük ölçüde arttı -akış, endüstrideki en büyük gelir kaynağı olarak kayıtlı müziğin yerini aldı- ve dijital platformlar bugün her zamankinden daha büyük oranda yağmacı güç kullanıyor.

Pandemi sırasında canlı performansa getirilen yasaklar ve yetersiz devlet desteği nedeniyle sanatçılar geçimlerini büyük ölçüde dijital akış platformlarına dayandırmak zorunda kaldılar (Birleşik Krallık’ta müzik endüstrisinde yer alanların dörtte birinden fazlası Serbest Meslek Gelir Desteği almaya hak kazanamadı). Müzisyenlerin geçimi canlı konserlere bağlıydı; bu süreçteyse sanatçılar tek gelir kaynakları haline gelen minimum düzeydeki telif ödemelerini kabul etmek zorunda kaldılar.

Karantina dönemi büyük akış platformlarının konumunu daha da sağlamlaştırdı, artan eşitsizliğe ve adaletsiz ücretlere kapı açtı. Büyük plak şirketleri yapısal avantajlarını bağımsız plak şirketleri ve müzisyenler pahasına büyük kârlar elde etmek için kullanırken, başarının oyunlaştırılması atomize müzisyenleri birbirleriyle rekabete zorladı. Kültür eleştirmeni Liz Pelly’nin Baffler’da yazdığı gibi, Spotify “bağımsız sanatçılar için Uber benzeri bir model” inşa etti.

Spotify’ın en pazarlanabilir varlığı, öneriler ve düzenlenmiş çalma listeleriyle kullanıcıların zevklerini metalaştırmayı amaçlayan algoritmasıdır. Gözetim kullanan platform, bir reklam alanı olarak Facebook ve Google’a rakip olmayı hedefliyor. Halkın bilgisine açık olmayan gizli sözleşmeler yoluyla algoritmalar ve markalı çalma listeleri, insanları büyük şirketler tarafından temsil edilen aynı sanatçıları dinlemeye yönlendiriyor –The Harder They Come’da anlatılan rüşvet pratiklerine benzer şekilde-.

Akış platformlarında başarılı olma eğilimde olanlar, yalnızca kültür endüstrisinin hizmetindeki sanatçılar. Sanatçıların en yüksek gelirli yüzde 1’i yayınların yüzde 78-80’ine sahip ve Cherie Hu’nun araştırmasına göre Birleşik Krallık’taki sanatçıların yalnızca yüzde 0,4’ü (1.723 kişi) geçimini akış platformlarından sağlayabiliyor.

Müzik fonlarında yapılan yıkıcı kesintiler de senaryoya eklendiğinde karşılaşılan sonuç, sektörde tutunmayı başaran sanatçıların çoğunluğunun ayrıcalıklı bir geçmişe sahip olması ve işçi sınıfından müzisyenlerin finansal olarak git gide daha da dışlanması. Dan Hancox’un Inner City Pressure: The Story of Grime kitabında belirttiği gibi bu, Yeni İşçi Partisi’nin 1998’de yürürlüğe koyduğu ve müzisyenleri işsizlik yardımının kapsamı dışında bırakan refah programı New Deal’den bu yana hızla yayılan bir trend. Geçtiğimiz yıl Müzisyenler Birliği sektöre sağlanan kamu finansmanını artırmak için evrensel bir temel gelir çağrısında bulundu.

Nick Srnicek’in Platform Capitalism eserinde ortaya koyduğu üzere akış platformları tekelci eğilimler taşır. Kullanıcı sayısı arttıkça platformun değerini artıran “ağ etkileri” daha küçük platformların pazara girmesini ve etkin bir şekilde rekabet etmesini neredeyse imkânsız hale getirir. Bir akış platformu kendini sektörde kabul ettirip etkili hale geldiğinde kataloğuna daha fazla müzik koyabilir, bu da daha fazla aboneliğe ve nihayetinde daha değerli kullanıcı verilerine sahip olmasına kapı açar.

Bu yılın başlarında akış piyasasına yönelik yürütülen bir meclis soruşturmasında akış piyasasının “tamamen resetlenmesi” önerildi ve Rekabet ve Piyasa Otoritesi’nin (CMA) bu önerilere dayanarak bir çalışma başlatacağı açıklandı. Ne var ki doğal tekelleri düzenleme girişimleri genellikle etkisizdir ve neoliberal rekabet, atomizasyon ve sömürü ilkelerini güçlendirme eğilimindedir.

Müzisyenler Birliği ve Ivors Akademisi’nden gelen çağrılarla yasama müdahalesi yönünde bir baskı oluşturuldu. Amerika Birleşik Devletleri’nde Müzisyenler ve Bağlı İşçiler Sendikası da 2020’de “Spotify’da Adalet” kampanyası başlattı ve Spotify’a yöneltilen bir dizi talebin yer aldığı bildiri için müzik sektörü çalışanlarından dört binin üzerinde imza topladı. Gelgelelim Big Tech’in sömürü temelli uygulamalarına karşı mücadelede işçilerin kolektif eylemi hayati önem taşısa da bu yalnızca kısa vadeli bir çözüm olabilir. Adaletin sağlanmasının tek yolu müziğin serbest piyasa mantığından arındırılmasıdır.

Son zamanlarda Bandcamp ve Resonate gibi daha adil platformlara ve Patreon üyelik hizmeti kullanımına doğru bir yönelim oldu. Bu platformlar daha sanatçı dostu ve pandemi sırasında birçokları için can simidi oldular. Yine de bu platformlar hâlihazırda önemli bir hayran kitlesine sahip ve buradan yeterli bir gelir elde edebilecek olan sanatçıları kapsayan kısa vadeli çözümlerdir. Nitekim müzisyenler Bandcamp’ta yayınlanan eserleri için ödenen düşük ücretlerden duydukları hayal kırıklıklarını dile getirdiler bile.

Mevcut paradigmayı değiştirmek için dijital platformların mülkiyeti ve kontrolünde daha temel, uzun vadeli değişikliklerle birlikte düzenleyici yasa tasarıları ortaya konmalıdır. Müziğin evrensel erişime açık, kolektif mülkiyet altında ve insanlar tarafından kontrol edilen bir kamu malı olarak görüldüğü, kamu tarafından finanse edilen bir akış platformu müzik endüstrisini demokratikleştirecek ve daha sürdürülebilir bir dijital ekonomi yaratacaktır.

Common Wealth’in “Ortak Bir Platform” raporunda belirtildiği gibi dijital kooperatifler genellikle iki sorunla karşı karşıyadır. Birincisi, bir kooperatifin bağlı işletmeleri için etik fonlar bulması oldukça zordur. İkincisi, dijital kooperatifler hâlâ kârla motive oluyorlar ve bu nedenle sanatı, metalaştırma pratiklerinden ayırabilmeleri mümkün değildir.

Kütüphaneler, sanat galerileri ve kamu arşivleri gibi kamusal kültürel kaynakların ortaya çıkışına benzer şekilde, kamusal mallar olarak akış platformları, devlet finansmanının risk sermayesi yatırımının yerini aldığı kamu platformları olmalıdır. Algoritma ve düzenlenmiş çalma listesi barındırmayan kamusal akış platformlarının bağımsız müzisyenler ile büyük plak şirketleri arasındaki eşitsizliği azaltmasının yanı sıra gözetimi ve veri metalaştırmasını önlemesi oldukça önemlidir. Demokratikleşme ve kolektif mülkiyet yoluyla algoritmalar şeffaf ve hesap verebilir hale getirilebilir, böylece halkın istek ve ihtiyaçları doğrultusunda mahremiyet ve veri koruması sağlanabilir.

Mevcut akış modeli sanatçılar düşünülerek oluşturulmamıştır. Büyük şirketler, yayın platformları ve risk sermayesi sistemin değişmeden kalmasını ve kendi çıkarlarına hizmet etmesini sağlamayı amaçlarken, sanatçıların maruz kaldığı sömürü devam ediyor ve müzikleri git gide değersizleştiriliyor. Rishi Sunak’ın ve Muhafazakâr hükümetin iddialarının aksine, ticari açıdan başarılı olsun ya da olmasın tüm müzisyenler yeterli kaynaklara sahip olabilir. Müzik, yalnızca kurumsal markalara reklam satmak için kullanılan bir içerik olmamalıdır: sanatçılara, işçilere ve halka hizmet etmek üzere tasarlanan, kolektif mülkiyet altındaki, ortaklaşa düzenlenen bir akış modeli, akış platformlarının radikal potansiyelini yağmacı fiyatlandırma, gözetim kapitalizmi ve finansallaşmadan kurtarabilir.

 https://www.jacobinmag.com/2021/11/spotify-musicians-pay-streams-collective-ownership  adresinden Pelin Tuştaş tarafından çevirilmiştir.

 

 

 

 

 

PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,450TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,284AboneAbone Ol

EDİTÖR ÖNERİSİ

HAFTANIN ÇEVİRİSİ

SON HABERLER