Çarşamba, Nisan 24, 2024

Solingen’i İzmir’de görmek

Hayatını kaybeden göçmenler için muhalefet temsilcilerinden en ufak bir açıklama gelmemesi kaygı verici. Siyasetin sessizliği Türkiye’nin gelecekte de en önemli fay hatlarından birinin mülteciler meselesi olacağını gösteriyor.

29 Mayıs 1993’te Almanya’nın Solingen şehrinde üzgün ve acılı bir kalabalık anma yürüyüşü için toplandı. Yürüyüşte hem Almanya’nın muhalif partileri, sivil toplum örgütleri hem de Türkiyeli dernekler vardı. Peki neden toplanmışlardı? 28 Mayıs’ı 29 Mayıs’a bağlayan gece Türkiyeli göçmen Genç ailesinin evi Neo-Naziler tarafından kundaklanmıştı. Genç ailesi uykular içindeyken katledilmişti. 29 Mayıs günü Alman muhalif ve demokrat kamuoyu bu ırkçı saldırıya karşı harekete geçti. Eylem çağrıları yaptı. O günlerde bu ırkçı saldırılara zemin sağlayan muhafazakâr Hristiyan Demokrat Birlik Partisi dahi kan dondurucu ırkçı saldırı konusunda açıklama yapmak, failleri kınamak zorunda kaldı.

23 Aralık gecesi İzmir’de bir fabrikada çalışan Suriyeli üç işçi uykularındayken, odaları benzin dökülerek ateşe verildi. Üç Suriyeli işçi yanarak hayatını kaybetti. Saldırıyı yapanın yakalandığı söylendi. Onun haricindeyse başka hiçbir açıklamaya rastlanmadı. Belki İnsan Hakları Derneği tarafından duyurulmasa, diğer “üçüncü sayfa” haberlerinin arasında kaybolup gidecekti. Üç Suriyeli göçmenin bir ırkçı tarafından ateşe verilerek öldürülmesinin toplumda bir infial yaratmaması üzerine düşünülmesi gereken bir olgu. Çok değil neredeyse bir sene önce yine Almanya’da gerçekleşen bir ırkçı saldırıda içinde Türkiyelilerin de olduğu 9 göçmen hayatını kaybettiğinde hem AK Parti yöneticileri hem de muhalefet liderleri Alman hükümetini ve Almanya kamuoyunu suçluyordu. Türkiye’de gerçekleşen bir ırkçı saldırıda ise siyaset temsilcilerinin böyle bir olayı görmezden gelmesi daha da rahatsız edici.

Üstelik Türkiye kamuoyunun da böyle bir saldırı karşısında yeterince ses çıkardığını iddia edemeyiz. Almanya’da Neo-Nazilerin gerçekleştirdiği saldırılara karşı kamuoyunda geniş bir ırkçılık karşıtı tepkiyi görmek mümkünken Türkiye’de topluma yayılan bir ırkçılık karşıtı söyleme rastlayamıyoruz.

Örneğin İYİ Parti son dönemde önemli ölçüde oylarını artırdı. Ancak oylarını artırmasında İYİ Parti’nin göçmen karşıtı bir söylemi AK Parti’ye karşı koz olarak kullanması da var. Göçmen karşıtlığının bir siyasi koz olarak kullanılması ve ırkçı saldırı sonucu hayatını kaybeden göçmenler için muhalefet temsilcilerinden en ufak bir açıklama gelmemesi kaygı verici. Bunun yanı sıra CHP’nin göçmen karşıtı söylemlere karşı net bir çizgi koyamaması ve Bolu Belediye başkanı Tanju Özcan gibi isimlerin partideki varlığı muhalefetin ırkçılıkla arasına mesafe koyamaması kaygıları daha da artırıyor. Ayrıca İlay Aksoy, Ümit Özdağ, Tanju Özcan gibi isimlerin söylemleri ve faaliyetleriyle popülaritelerini devam ettirebilmeleri Türkiye kamuoyunda yayılan ırkçılığı bir şekilde gözler önüne seriyor.

Suriyeli üç göçmenin vahşi bir saldırıyla hayatını kaybetmesi ve böyle bir saldırı karşısında siyasetin sessizliği; Türkiye’nin gelecekteki en önemli fay hatlarından birinin mülteciler meselesi olduğunu ve siyasetin en büyük imtihanının ırkçılık olacağını bizlere bir kez daha gösteriyor.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI