“Sobaya sarılma yakar” nasihatini almaya artık kimsenin gerek duymadığını da görüyorum. Belirsizliklerle harlanmış bu ateşten kaçmak için hemen hemen herkes bir yol arıyor. Yapılan uygulamaların yanlışlığı bu ateşten kaçmak isteyenleri umarım paniğe sürüklemez. 1973 veya 1974 yılıydı tam hatırlamıyorum. Daha dört veya 5 yaşlarında bir çocuğum.  Dışarıda lapa lapa yağan bir kar, Türkiye’de döviz yokluğu sebebiyle alınamayan fuel-oil ve yanmayan kaloriferler. Odanın ya ortasında ya da bir köşesinde evleri ısıtmak için o dönemin kullanılan en gözde ev eşyalarından biri olan soba. Sabah erken kalkan anne veya baba evin bir odasını ısıtmak için sobayı yakar, akşam da üzerinde ya kestane pişirilir ya da çay demlenirdi. İçindeki alevleri izlemek ve yanında ısınmak en keyifli şeylerden biriydi. Babamın “Aman yavrucuğum çok yaklaşma lütfen, yanarsın ve canın çok acır” tembihlemelerine rağmen çocukluğun verdiği merak ve yaramazlık ile bir gün yanan sobanın neler yapabileceği deneyini yapmak üzere sobaya sarılıyorum ve olanlar oluyor. Sonrası mı? Bir musibet yapılan bin nasihatten iyidir sözünü teyit edercesine, oldukça can yakıcı ve pahalıya mal olan bir deney sonrası, uzunca bir süre sobanın bulunduğu odaya adım bile atmıyorum. Bugün buna benzer bir deneyi vatandaşlar üzerinde uygulayarak mutfakları ve hayatları birer yangın yerine çevirdiler ve yakıcı hayat pahalılığını vatandaş istemese de zorla ona kucaklatıp deneyin sonucunda ne olacağını görmeye çalışıyorlar. Üstelik vatandaş avazı çıktığı kadar yanıyorum diye bağırdığı halde “sabır dileyerek” bunu yapmaya devam ediyorlar. ATEŞİN YAKITI Ateşin, yani enflasyonun bu kadar yakıcı hale gelmesinde adına politika denmeyecek uygulamalar var. Para politikası adı altında yapılan uygulamalar sonucu hiçbir şeyin, hiçbir finansal varlığın fiyatı belli değil. Belirsizlik, ateşin üzerine gaz, benzin döküp daha da büyümesine yol açıyor. Örnek mi istersiniz? Buyurun. Grafik 1 Bankacılık sektörü risk yönetimi yaparak, kaynak ihtiyacı duyan işletmelere ve bireylere, tasarruf sahiplerinden topladığı kaynakları, verdiği hizmetin karşılığını alacak ve yaptığı operasyonların maliyetini karşılayacak şekilde kredi şeklinde aktarır. Bu grafikteki rakamlar bankacılık sektörünün Ekim ortasından itibaren zarar amacı güden bir hayır sektörüne dönüştüğünü gösteriyor değil mi?
Para politikası adı altında yapılan uygulamalar sonucu hiçbir şeyin, hiçbir finansal varlığın fiyatı belli değil. Belirsizlik, ateşin üzerine gaz, benzin döküp daha da büyümesine yol açıyor.
Kâğıt üstünde öyle ama gerçekte değil. Faizi düşürmüş gibi kendini başarılı göstermeye çalışan ve aslında hiçbir farkındalığı olmayan ekonomi yönetiminin yarattığı bir anomali. Tek haneli politika faizinde ısrar ederek gelen talimatları sorgusuz sualsiz yerine getiren ve hiçbir liyakati olmayan bir yönetimin çaresizlik tablosu. Gelin başka grafiklere bakalım. Bu grafiklere bakarken Merkez Bankası’nın cuma günü yayınladığı 2023 para politikası ve liralaşma stratejisi temel çerçevesi içinde yer alan maddelerle bu grafikleri inceleyelim. 1.Madde diğer maddelerin ne kadar ciddiye alınabileceği konusunda oldukça kapsamlı bir fikir veriyor aslında. Fiyat istikrarının korunması amacıyla tüm araçlar kullanılacak dedikten ve politika faizi ile enflasyon arasındaki negatif %75 farkı gördükten sonra Merkez Bankasının en kuvvetli aracını, yani faizi, politik ideoloji nedeniyle kullanmadığı gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Politika faizi %9 olduğu halde diğer faizler neden bu faizlerin etrafında oluşmuyor diye düşünüp uygulamaların belirsizliği içinde kayboluyoruz. 2. Maddeyi okuyunca iş iyice çığırından çıkıyor ve kendimizle dalga geçildiğini düşünüyoruz. Orta vade %5 enflasyon hedefi korunmuştur diyor Merkez Bankası. 4.madde, babanın dediğini yap yaptığını yapma der gibi ama birbiri üzerinden yalanlarla iletişim kuranlara benzer şekilde herkes neyin ne olduğunu biliyor ama iş kamuoyuna bilgi vermeye gelince dünyanın en doğru söyleyeni pozisyonuna geçiliyor hemen. Uygulanan politikalarla, bankacılık sektörünün aktif ve pasifi liralaşacak deniyor. Kamunun borç stokunun yapısına bakıyorsunuz (Grafik2), döviz borç stoku %66’ya gelmiş, sonra mevduat sahibine, resmi %80 gerçekte %150’lerdeki enflasyon oranında, TL’ye geç biz de liralaşalım diyorsunuz. Üstelik bunu yaparken hala dövize endeksleme yaparak asrın servet transferini gerçekleştiriyorsunuz. Grafik 2 Siz liralaştık diyorsunuz ama açıklamalarınızla gerçekler arasındaki uzay farkı açılıyor. Dövize endekslediğiniz tutar ile yine rekorlar kırıyorsunuz. Grafik 3 Toplam mevduat için TL’nin payı %46.9 diyerek kendinizi avutuyorsunuz, döviz mevduatlarından çıkış başka enstrümanlara ve kasalara olduğu halde bu oranın %63.5 olduğu gerçeğini görmezden geliyorsunuz. (Grafik 3) Piyasa profesyoneli olarak siz okurlardan farklı biraz daha detay baktığımızda başka belirsizlikler olduğunu da görüyoruz. Buyurun en bariz örnek: Bankalar arasında Dolar / TL için gördüğümüz alış 18.7125 satış 18.7215 kotasyonuna rağmen dolar almaya gittiğinizde anormal bir fiyatla karşılaşıyorsunuz.  Hatta alacağınız miktar 1 milyon doları aşıyorsa telefonun karşı tarafındaki bankacı size yukarı onaya gitmesi gerektiğini söylüyor. Daha da ötesi, nakit akımınızdaki kur riskini ortadan kaldırmak için ileri tarihli işlem yapmak istediğinizde bunun mümkün olmayacağı size bildiriliyor. Kısaca 7. Maddede belirtilen serbest piyasa koşulları içinde dövizin fiyatının arz ve talebe göre belirlenmesi yine sadece kâğıt üzerinde kalıyor.
Görünen o ki ekonomi yönetimi yanlıştan sapmaya çok niyetli değil. Üstelik yanlış yaptıkça insanları panikletecek uygulamalar konusunda da çok cesurca davranıyor.
Bir başka kafa karıştırıcı işlem, Merkez Bankası ile Bankaların yaptıkları swaplarda kendini gösteriyor (Tablo1). Tablo1 Merkez Bankası 43 milyar dolar eksi rezervini fonlamak için muhtaç olduğu döviz için bankalardan %4.25 ile dolar borçlanırken karşılığında bankalara politika faizinin de altında bir oranla, %8.5 ile TL veriyor. (Tablo 2) Faizler konusunda kafa karıştırıcı başka gelişmeler de oluyor. Örneğin Vadeli İşlem ve Opsiyon borsasında Şubat 2023 kontratının gösterdiği yani ima ettiği faiz oranı. Spot piyasa 18.7174 geçerken 28 Şubat 2023 vadeli VİOP USD/TL kontratı 19.6549’la günü kapatıyor (Grafik 3). Grafik 3 Bu kurun iki ay vade için (57 gün) ima ettiği TL faiz oranı ise bambaşka, tam %36.10. Tüm bu yapılan deneyler, makroekonomik çerçevesi çizilmemiş, sadece kendini emekli etmemek için başkalarının emekli olmasına göz yuman popülist ekonomi uygulamaları ile birleştiğinde ateşin harı daha da artıyor. Mutfaklar ve hayat akkor halini almış bir soba misali ona sarılanları cayır cayır yakıyor. Fakirin ekmeğinden çal zengine ver her geçen gün artarak devam ediyor. Yıllar önce bu uygulamaların sonuçlarının ne kadar yakıcı olacağını söyledik, yazdık, çizdik ama doğruyu söylenenin dokuz köyden kovulduğu gibi dışlandık. “Sobaya sarılma yakar” nasihatini almaya artık kimsenin gerek duymadığını da görüyorum. Belirsizliklerle harlanmış bu ateşten kaçmak için hemen hemen herkes bir yol arıyor. Yapılan uygulamaların yanlışlığı bu ateşten kaçmak isteyenleri umarım paniğe sürüklemez ve yangının daha da büyümesine ve daha da fakirleşmemize yol açmaz. Ama görünen o ki ekonomi yönetimi yanlıştan sapmaya çok niyetli değil. Üstelik yanlış yaptıkça insanları panikletecek uygulamalar konusunda da çok cesurca davranıyor.