Cuma, Nisan 19, 2024

Siyahilerin evi Harlem 2

New York’ta herkes Harlem’in tehlikeli olduğunu düşünür ancak dillendiremez, çünkü bunun ırkçılık olduğu söylenecektir. Öte yandan bu algı zaten çok doğru değil. Çünkü şehrin hiçbir yeri tam güvenli sayılmaz.

New York’a dışarıdan gelen kişilerde Harlem tehlikeli bir bölge algısı çok yaygın. Benzer bir algı bende de vardı. Hatta bu algı şehirde doğup büyümüş kişilerde de var. Bu durum dillendirildiği zaman ise bazı kişiler bunun ırkçı bir söylem olduğunu söylüyor. Sebebi ise Harlem çoğunlukla siyahilerin yaşadığı bir bölge ve Harlem tehlikeli dediğimizde dolaylı olarak siyahiler tehlikelidir demiş oluyoruz.

Öncelikle bu algı zaten çok doğru değil. Şehrin farklı bölgelerinde vakit geçirmiş bir insan aslında şehrin her yerinin benzer şekilde tehlikeli olduğuna şahit olacaktır. Bunun farkına varmak bayağı bir süre alıyor aslında. Ben de uzunca bir süre Harlem’in tehlikeli bir bölge olduğuyla alakalı düşüncelere sahiptim ve bunu soranlara da söylüyordum. Şehirde vakit geçirdikten bir süre sonra aslında durumun böyle olmadığını fark ettim ve aslında farkında olmadan kullandığım bu ırkçı olma ihtimali olan söylemden de kurtulmuş oldum.

Amerika’ya dışarıdan gelen insanların ırkçılık mevzusunun aslında ne kadar da Amerika için her şeyin tam ortasında olduğunu anlaması belli bir süre alıyor. Irkçılığın Amerika için ne kadar büyük bir sorun olduğunu tabii ki biliyoruz ama dışarıdan gelen birisi aslında etrafta dönen ırkçılıkların farkında olmayabiliyor. Bir de özellikle Harlem gibi bir yerde yaşıyor ve çoğunlukla siyahilerle vakit geçiriyorsanız ve ırkçılık konusunu öğrenmeye ve anlamaya meraklıysanız önünüze hiç bilmediğiniz bambaşka bir alan açılıyor.

Harlem’de dördüncü yılındayım. Dört siyahi arkadaşla aynı evde yaşadım. Bu süreçte kendi alanımdan daha fazla ırkçılık hakkında kitap okudum, diziler filmler izledim. Ve şunu net olarak söyleyebilirim ki hala başlangıç seviyesindeyim.

Ben bu konuda çok şanslı insanlardan biriyim. Harlem’de 4. yılıma giriyorum ve bu zamana kadar 4 siyahi arkadaşla farklı zamanlarda aynı evde yaşadım. Bu süreçte bana ırkçılık konusunu öğrettiler ve bu konuyu daha iyi anlayabilmem için çok yardımcı oldular. Bu 3 yılda okuduğum kitapların büyük bir kısmı ırkçılık konusuyla alakalıydı. Evet 3 yıldır kendi akademik alanımla alakalı kitaplardan daha fazla ırkçılık konusuyla alakalı kitap okudum, diziler ve filmler izledim. Ve şunu net olarak söyleyebilirim ki bu konuda hala başlangıç seviyesindeyim.

Öncelikle şunu belirtmek lazım. Farklı çeşit ırkçılık türleri var. Bazen günlük hayatta karşılaştığınız ırkçılıklar olabilir. Bazen de farkında bile olmadığınız ama içinde yaşadığınız sistemin kodlarına işlemiş ve bireysel olarak ne yaparsanız yapın engel olamadığınız ya da sistemin engel olmanıza izin vermediği sistemik ırkçılıklar da olabilir.

New York’ta bir müzeye sırt çantamla gitmiştim ve güvenlikten geçerken aranmamıştım. Arkamdaki siyahinin üzerinde çanta olmamasına rağmen güvenlikler onu bayağı aramışlardı ve bu o zaman bana çok garip gelmişti.

Günlük hayatın her saniyesinde ırkçılık örneklerini görebiliyorsunuz. Mesela, ben ilk defa New York’taki MET müzesine gittiğimde sırt çantamla gitmiştim ve güvenlikten direkt olarak aranmadan geçmiştim. Arkamdaki siyahi kişinin üzerinde çanta benzeri hiçbir şey olmamasına rağmen güvenlikler onu bayağı aramışlardı ve bu o zaman çok garip gelmişti. Sonrasında buna benzer durumla çok fazla karşılaştım. Birçok örnekte siyahi kişileri güvenlikler aramıştı ve beni aramamıştı. Buna benzer ırkçılıkları günlük hayatta sürekli görüyorsunuz.

Burada şu durumu da açmak gerekiyor. Amerika’da beyazlık/siyahilik olayı insanların rengi üzerinden ilerlemiyor kimliği üzerinden ilerliyor. Amerika’da herhangi bir form dolduruyorsanız (hastane, okul vb.) genelde etnisite kısmı oluyor. Dışarıdan ilk defa gelen birisi için bu formları doldurmak biraz karmaşık olabiliyor. Genelde Beyaz, Siyah, Asyalı, Amerikan Yerlisi, Hispanik ya da Latin gibi seçenekleri görüyorsunuz. Bunun dışında Avrupalı, Orta Doğulu gibi seçenekler de oluyor. Bu sınıflandırma içinde Orta Doğulu ya da Avrupalı grubundaysanız Amerikanların gözünde ‘white-passing’ olarak geçebilirsiniz. White-passing aslında beyaz değilsiniz ama günlük hayatta bazı durumlarda beyaz gibi muamele görüyorsunuz demek. Yukarıda verdiğim güvenlik örneğinde benim yaşadığım tam olarak bu aslında. Beyaz değilim ama bu tarz durumlarda beyazmış gibi muamele görüp ırkçılığa uğramamış oluyorum ve bu durumda white-passing dedikleri kategoride olmuş oluyorum.

Orta Doğulu ya da Avrupalıysanız Amerikanların gözünde ‘white-passing’siniz. Yani aslında beyaz değilsiniz ama günlük hayatta bazı durumlarda beyaz gibi muamele görüyorsunuz.

Bir sonraki yazıda sistemik ırkçılık ve renkçilik (colorism) konularından bahsedeceğim. Bu arada bu konuya ilgiliyseniz giriş için bir kitap ve bir mini dizi önermek istiyorum. James Baldwin’in The Fire Next Time kitabı başlangıç için çok iyi. Hem de bayağı kısa. Hoşunuza gideceğinden eminim. Bir de Netflix’te ‘When they see us’ diye bir mini dizi var. Ünlü ‘Central Park Jogger Case’ olayıyla alakalı. 1989’da Central Park’ta beyaz bir kadın koşu yaparken tecavüze uğruyor ve ölümüne darp ediliyor ve sonrasında bu suç 5 siyahi çocuğun üzerine atılıyor. Bunun hikayesini 4 bölümde anlatıyor bu mini dizi. Irkçılık konusuna ilgiliyseniz ve okuma yapıp bir şeyler izleyerek bu konuyu anlamak istiyorsanız bu kitap ve mini dizi başlangıç için çok iyi olabilir.

PolitikYol'da yayınlanan yazılar her gün öğlen mailinizde!

spot_img
PolitiYol Telegram'da

GÜNÜN YAZILARI

SÖYLEŞİLER

SOSYAL MEDYA

13,609BeğenenlerBeğen
10,160TakipçilerTakip Et
60,616TakipçilerTakip Et
9,354AboneAbone Ol

GÜNDEM

ÇEVİRİLER

Bir Cevap Yazın

YAZARIN DİĞER YAZILARI