Yazılım şirketleri elde ettikleri veriler ile devlet başkanlarından fazla otorite sahibi oldular. En sonunda blok zincir tabanlı kripto para geliştirerek devletlerin otoritesini temelinden sarstılar. Şimdilerde ise zayıflayan otoritenin ve geleneğin ne gibi yan etkileri olabileceğini görüyoruz.

Dijital sosyal ağlarla birlikte ‘vatandaş gazeteciliği’ yükselen trend haline geldi. Bu durumdan, domine edilen angaje medya kurumları kadar işlemeyen yargı ve kadük hale getirilen bürokrasi de sorumlu gibi görünüyor. Evren boşlukları doldurur. Çaresiz kalan halk, sosyal medya aracılığı ile sesini duyurmaya çalışıyor çalışmasına, ancak bu yöntemin de yan etkileri az değil.

‘Vatandaş gazeteciliği’nin bir yönü geleneksel medyayı değişime zorlarken, diğer yönü ise bireyleri manipüle etme potansiyeli taşıyor. Son haftalarda ‘güzellik merkezi skandalları’ medyanın tümünü kaplamakla kalmayıp, ‘X’ platformunda yapılan canlı yayınlara taşındı. Ardından güzellik merkezi sahibi fenomenlerin tüm kirli çamaşırları, husumetlileri, mağdur edilenler, mahkemede ifade verir gibi ya yüzleşmeye ya da itiraf etmeye odalara teşrif ettiler. Başlangıçta açılan yayınlar canlı duruşma gibiydi ve katılanlardan bazıları fenomenlerin karanlık işlerine ilişkin tanıklıklarını ifade ettiler. Ardından yayınlara ünlü avukatlar ve tanınmış sanatçılar dahil oldu; derken saatlerce süren bir orta oyununa dönüştü her şey.

Sanal ile gerçek arasında…

Teknolojinin , özellikle de bilişim teknolojisindeki ilerleme, toplumun iletişim biçimini ve hiyerarşik yapıyı altüst etmiş durumda. Zirâ internet, web uygulamaları modern devlet inşasına alternatif bir yapı oluşturuyor. Küreselleşmenin en yoğun hissedildiği yer sosyal medya denebilir aslında. Ulus devletlerin giderek yozlaştığı ve eşitlik, şeffaflık, gelir adaleti gibi vaatlerin karşılanmadığı bir ortamda sosyal medyaya duyulan aidiyet hissi şaşırtıcı olmasa gerek. Ancak sosyal medya, küreselleşme projesinin yalnızca bir ayağıydı, diğer yanda ekonomi, adalet ve bir dizi hizmet sektörüne de el attı yazılım dünyası. Yazılım şirketleri elde ettikleri veriler ile devlet başkanlarından fazla otorite sahibi oldular. En sonunda blok zincir tabanlı kripto para geliştirerek devletlerin otoritesini temelinden sarstılar. Şimdilerde ise zayıflayan otoritenin ve geleneğin ne gibi yan etkileri olabileceğini görüyoruz. Mevcut yönetimlere olan güvenin azalması nedeniyle denize düşen yılana sarılıyor.

Sanal mahkeme, gerçek zorbalık

Herkes otoriterliğin arttığını ifade ediyor. Ben ise başka bir manzara görüyorum. İfade özgürlüğü bağlamında mevcut yönetimin orantısız şiddet kullandığı doğru. Ne var ki aynı siyasal konjonktür bireylerin asayişini sağlamada yetersiz(!) gibi görünüyor. Bir yandan otoriter görünen diğer yandan başıboş bırakılmış bir halk kendi kendine hayatta kalmaya çalışıyor. Devlet mekanizmalarının yeterince işlememesi sosyal medyayı güçlü kılıyor. Bu başıboşluk kitlelerin hakkını sosyal ağlarda aramasıyla sonuçlanıyor.

Örneğin sosyal medyada fenomen dosyaları ile ilgili her akşam sayısız canlı yayın yapıldı. O yayınlarda konuşturulanlar ve soru soranların çoğunun başka bir ajandası olduğu anlaşıldı. Yayını yönetenlerden birinin ‘halkın yanındayız’ diyerek bir fenomene hukuki danışmanlık vermesi herkeste infial yarattı. Halkın güvenini kazanan ekibin üyelerinden birinin kendini ‘yaşlı bir teyze’ gibi tanıtması, berikinin mali müşavir olduğunu söyleyip beyanını kanıtlayamaması, bir bakıma bu soruşturmaların sulandırılmasına katkı sağladı. Üstelik yayına katılan avukatların dosyalara ilişkin yorumları da hayli çarpıcıydı. Yayına gelen konuşmacıların bir kısmı konuları olayın özünden kaçırmak için elinden geleni yaptı. Sonunda da herkesin sahteliği anlaşıldı. Ve biz… Sıradan vatandaşlar yine kendi dertlerimizle baş başayız. O yayınları yüz bini aşan insan izledi. Yaşananların hepsi tiyatroymuş meğer. Sosyal medyada sahnelenen bir oyunun içine dahil olmuştuk belli ki, ama hedefi neydi bilemiyoruz…

Editör: Zeynep Gençosmanoğlu